3 MART VE 8 MART
08 Mart 2022

3 MART VE 8 MART

Değişen dünya düzeninde ilkbaharın birinci ayı olan Mart ayına girdiğimiz şu günlerde 3 Mart ve 8 Mart oldukça gündem olan iki tarihtir. Bu tarihleri biz de kendi fikrimiz doğrultusunda değerlendirelim.

3 Mart 1924 Müslümanların birliğini sağlayan koruyucu kalkanı olan Hilafetin kaldırılışının yıldönümü olması nedeniyle biz Müslümanların kederli bir günüdür. Hilafet bizim için; yokluğunu her geçen gün iliklerimize kadar hissettiğimiz ve yeniden gelmesini büyük bir özlemle beklediğimiz, yüce Rabbimizin emri olan yegâne yönetim şeklimizdir. Hilafetsiz geçen günler, Müslümanları rüzgârın ortalığı toz duman etmesi gibi oradan oraya savurup durmuş, bölüp parçalamıştır. Hilafet yıkılınca Müslümanlar çok acılar yaşamışlar, başsız ve güçsüz kalmışlardır. Hilafet varken Müslümanların sevinci ve hüznü birdi. Başlarında cesur, yürekli, onurlu ve takvalı halifeler vardı. Hilafet yıkılınca hepsi tarumar oldu. O yüzden 3 Mart Müslümanlar için kara bir gün olmuştur.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanan gün ise batı kaynaklı, kapitalist ekonomiyi hareketlendirmeye yönelik rant hesabı için icat edilmiş bir gündür. Dünya Kadınlar Günü; bırakın kadına değer vermeyi, kadını teşhir ederek değerini düşürmek ve menfaat elde etmekte kullanılan bir gündür. Banka reklamından mobilya reklamına, çiçekçi reklamından kuyumcu reklamına, internet satış sitelerinde vb. pek çok yerde sürekli kadınlar günü öne sürülerek pazarlama taktikleri uygulanmaktadır. Kadınlar günü bahane, satışlar şahane! Kapitalizm, menfaate dayalı bir sistem olduğu için sürekli bir takım günleri özel günler olarak ortaya koymakta ve o günlerde satış oranlarını katlayarak artırmaktadır. Hatta hukuk daireleri, birbirlerinin özel günlerini (doğum günü, evlilik yıldönümü, sevgililer günü, vb.) hatırlamayan, eşini yalnız bırakan çiftler için de bunu bir boşanma sebebi saymaktadır. Anadolu’da meşhur bir atasözü vardır “deliye her gün düğün-bayram” diye. Kapitalist sistem her günü düğün bayram ilan ederek insanlara yapılan zulüm dolu yönetim sistemini örtbas etmeye çalışmaktadır. İnsanlar evine ekmek götürmekte zorlanırken, kadınlar gününde veya diğer özel ilan edilen günlerde erkeklere; karısına altın, gümüş, pırlanta vb. değerli hediyeler almaları gerektiği baskısını hissettirmektedir. Bu oluşturulan baskı yüzünden birtakım ailelerde eşler arasında kavga ve anlaşmazlıklar meydana gelebilmektedir. Bu yönüyle de bu özel günleri kutlamak, mutluluk değil mutsuzluk sebebi olmaktadır.

Hilafet Devleti varken kadının gerçek anlamda değeri vardı. İslam’da kadın; ana olduğu için, bacı olduğu için, eş olduğu için, evlat olduğu için her konumda ayrı bir değere sahiptir. Kadın ana olduğunda cennet ayaklarının altına serilmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: الْجَنَّةُ تَحْتَ أَقْدَامِ الْأُمَّهَاتِ “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Peygamberler, aile hayatına büyük önem vermiş, anne - babaya karşı her zaman saygılı olunması gerektiğini öğütlemiştir. Cahiliye döneminde kızı olanlar, doğum haberi kendilerine ulaştığında utanıp yüzleri kızarır ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlermiş. Oysa İslam geldiğinde Sevgili Peygamberimiz (sav) bir kız çocuğunu Mekke sokaklarında omuzları üzerinde gezdirerek ne kadar kıymet verdiğini o dönemin halkına göstererek güzel bir örnek olmuştur. İslam’ın kadına verdiği değer, kapitalist sistemde olduğu gibi sadece senede bir güne hapsedilmiş, ikiyüzlü ve menfaatçi bir değer verme değildir. Öncelikle kadın kulluk açısından erkekler gibi birtakım görevleri ve sorumlulukları olan bir varlıktır. Allah (svt) şöyle buyurmaktadır: وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُوونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Ve mümin erkekler ve mümin kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah’a ve O’nun Resûl'üne itaat ederler. İşte Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.” [Tevbe 71]

3 Mart’ta Hilafeti ilga edenlerle, 8 Mart’ı kadınlar günü ilan ederek topluma kabul ettirenler aynı batıl zihniyetin ürünüdür. Müslüman Ümmetin kalkanı olan Hilafet varken Müslümanların ırzlarını, namuslarını koruyan; kızlarına, kadınlarına, analarına, bacılarına yönelik her türlü saldırıların hesabını soran halifeler vardı. Tek bir Müslüman kadının feryadı, Halife Mutasım’ı ordusuyla kâfirlere karşı harekete geçirmiştir. Oysa bugün yüzbinlerce, milyonlarca kadının yeri göğü inleten feryatlarını duyabilen yöneticiler göremiyoruz. Müslümanlar Hilafetsiz sahipsiz kaldı. Yapılan araştırmalara göre; Türkiye 2021 yılında, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna gelmiştir. 2016 yılında kadınların yüzde 53’ü şiddeti en önemli problem olarak görürken 2020 yılında bu oran yüzde 66’ya yükselmiştir. Bu sistem içerisinde Müslüman kadınların canı, namusu hiçe sayılıyor, korunamıyor. Pek çok kadın tecavüze uğruyor, işkence görüyor, öldürülüyor. Yapılan bunca zulüm varken kadınlar günü mü kutlanır? Bu şekilde zulüm eden bir sistemde hangi kadınlar kutlama yapacak kadar mutlu olabilir ki? Dünya Kadınlar Günü diye kutlama yapmak ve benimsemek sadece çeşitli ürün satıcılarının rantını artırmak ve kapitalizmin devamlılığını sağlamaya yarar. Biz Müslümanlar için kutlama yapılacak günler Yüce Rabbimizin emrinde ve Rasullullah’ın (sav) sünnetinde bellidir. Diğer günlerin özelliği de şenliği de bayram havasında kutlanması da bizim için bir anlam ifade etmiyor. Ancak 3 Mart’ta yıkılan Hilafet, Allah’ın (svt) emri, Rasullullah Efendimizin (sav) sünneti üzere kurulduğunda; bizim için en güzel kutlama ve mutluluk günü olacaktır. İşte asıl o zaman Müslüman Ümmetinin yüzü gülecek ve Batıdan gelen bu kutlama günlerinin hepsine bedel, büyük bir bayram havası yaşanacaktır. Üstelik Hilafet ile yönetileceğimiz İslam Devletinin kurulması sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için karanlıkları aydınlatan bir güneş olacaktır. Müslümanlar için esas mutluluk Allah’ın (svt) helallerine uyup haramlarından sakınarak emirlerini yerine getirebilmektedir. Elbette Hilafet sancağı altında toplanacağımız o günler çok uzak değildir! Biz Müslümanlar o günleri görmek için can atıyoruz.

Kâfirler, Hilafeti yıktıktan sonra Müslümanları Hilafet fikrinden uzaklaştırmak için mugalatalar yapmışlar, Hilafetin şer’i değil, tarihi bir olgu olduğunu iddia etmişlerdir. Müslümanları Hilafetten soğutmak amacıyla karalama kampanyaları düzenlemişler, Hilafeti yeniden ikame etmek üzere çalışan Müslümanlara her türlü zulmü reva görmüşlerdir. Oysa Hilafetin ilga edilmesi tüm âlem gibi kadının da savunmasız kalmasında en büyük etkendir. Biz Müslümanlar için 8 Mart Kadınlar Günü’nün tarihçesini anlamaktan ziyade 3 Mart’ta Hilafetin yıkılmasıyla kadının uğradığı değersizliği ve zulmü görebilmek daha elzemdir.

Bu sıkıntılı hayatı, huzurlu ve güvenli bir hayata dönüştürecek olan köklü değişim, dinin hayattan ayrılmasını sağlayan batı kaynaklı beşeri rejimlerle olmayacaktır. Gerçek huzur, güven ve kurtuluş ancak yeniden Hilafetin inşa edilmesiyle mümkün olacaktır. Müslüman Ümmeti küfrün karanlıklarından ve kapitalizmin zulmünden İslam’ın nuruna ve adaletine kavuşturacak olan sadece Hilafettir. En yakın zamanda Hilafet sancağı altında toplanmak duasıyla!