Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in rahle-i tedrisatından geçen Dıhye el-Kelbi, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın elçisinin elçisi olarak İmparator Herakliyus’u, davet mektubunu verirken daha en başta şöyle uyarmıştır: “Tevazu ile dinle, sonra samimiyetle cevap ver. Tevazu göstermezsen, anlamazsın; samimi olmazsan, adil davranmazsın.”
Dıhye el-Kelbi RadiyAllahu Anh’ın çağın en büyük tağutlarından birine karşı ifade ettiği hakikati, çağın tiranlarına dahası kendi nefsimiz de dâhil tüm insanlarına haykırmak lazım geliyor.
Şimdi; tevazu ile dinleyin ve samimiyetle cevap verin!
Ey Türkiye halkı! Söyleyin; yakın zamanda âlemlerin Rabbinin bir emrini ifa etmek için otobüs şoföründen aracı durdurmasını isteyen bir Müslümanın isteğinin yerine getirilmemesini laikliğe dayandırıp diğer yolcuların hakkından bahseden firmanın resmî açıklamasının ardından bu açıklamaya sahip çıkanların, birkaç gün geçmeden 10 Kasım’ı bahane ederek bütün ülkede trafiği kilitlemeleri, hangi izan sahibinin kabul edebileceği bir şeydir?
Tevazu ile dinleyin, sonra da samimiyetle cevap verin! Âlemlerin Rabbi için bir otobüsün durdurulmasına bile karşı çıkan düzenin, bir beşer için bütün ülkede hayatı durdurmasının akla ve vicdana sığacak zerrece bir yanı var mı? Sizler gibi aciz, muhtaç ve sınırlı olan kulların âlemlerin Rabbi gibi –hatta daha fazla- tazim edilmesi yüreğinizi sızlatmıyor mu? İmanınızı gayrete getirmiyor mu?
Söyleyin! Düzenin uydurduğu laiklik, demokrasi, milliyetçilik ve vatancılık gibi düzmece fikirler mi yoksa Allah’ın tertemiz şeriatı mı hükümran olmalı dünyada dahası bu Müslüman topraklarında?
[قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ وَسَلَامٌ عَلٰى عِبَادِهِ الَّذٖينَ اصْطَفٰىؕ آٰللّٰهُ خَيْرٌ اَمَّا يُشْرِكُونَؕ] “De ki: ‘Hamdolsun Allah’a, selâm olsun seçkin kıldığı kullarına. Allah mı daha hayırlı yoksa O’na koştukları ortaklar mı?’” [Neml Suresi 59]
[يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُؕ] “Ey zindan arkadaşlarım! Çeşit çeşit düzmece tanrılar mı, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı (inanıp bağlanmak için) daha iyi?” [Yusuf Suresi 39]
Ey insanlar! Tevazu ile dinleyin sonra da samimiyetle cevap verin! Gözlerinizin içine baka baka nesillerinizi, ekinlerinizi, nefislerinizi ifsat eden laiklik mi yoksa bütün bunları korumayı ölüm-kalım mesabesinde gören İslam mı daha hayırlı?
Söyleyin! İslamsız dünya, aha işte gözlerinizin önünde duruyor; memnun musunuz böyle bir dünyadan, böyle bir hayattan?
Söyleyin! Menfaatleri için dünya ve ahiretinizi mahvedenler mi yoksa dünya ve ahiretinizin hayrına sizi Allah’ın şeriatı ile yönetecek raşit bir halife mi daha hayırlı?
Söyleyin! Eğer İslam bu topraklara egemen olsaydı, sömürgeciler ülkelerimizi pis oyun alanları hâline getirebilirler miydi? Ayarttıkları yöneticiler, siyasetçiler, komutanlar, örgütler aracılığı ile bize tahakküm edip orada burada rahat rahat bombalar patlatabilirler miydi? Kanımıza, hayatımıza, canımıza, onurumuza bu kadar rahat kastedebilirler miydi, samimiyetle cevap verin!
Samimiyetle cevap verin! Sizi sadece oy deposu olarak görüp desteğinizi aldıktan sonra bir dahaki seçimlere kadar sizleri unutan, sıkıntılarınızla baş başa bırakan, dahası sıkıntılarınızın sebebi olan yöneticiler ve siyasetçiler mi daha hayırlı yoksa derdinizi kendi derdi gibi bilecek Ömer gibi raşit halifeler mi daha hayırlı?
Söyleyin! Sizler saraylarda ikamet eden iktidar sahipleri ile şatolarda ikamet eden muhalefet sahiplerine mecbur musunuz? Ve vallahi değilsiniz! Onları İslam ile değiştirmek için çalışmalısınız!
Söyleyin! Allah’tan ve aziz dininden başka size insan onuruna yakışır bir hayatı ne, kim temin edebilir?
Tevazu ile büyüklenmeden dinleyin, sonra da aklınızı kullanarak objektif bir şekilde samimiyetle cevap verin! Allah’a kul olmak mı daha hayırlı yoksa kullara kulluk mu?
Makalemi âlemlerin Rabbinin ayetleri ile hatmediyorum. Selam, tevazu ile dinleyip samimiyetle cevap verenlerin, dosdoğru yola tabi olanların üzerine olsun…
[قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ فٖيهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِؕ قُلْ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظٖيمِ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِؕ قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ قُلْ مَنْ بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجٖيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِؕ قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ] “De ki: ‘Biliyorsanız söyleyin: bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?’ ‘Allah’a!’ diyecekler. ‘O hâlde düşünmez misiniz?’ de. ‘Peki, yedi göğün rabbi, yüce arşın rabbi kimdir?’ diye sor. ‘Bunların rabbi Allah’tır!’ diyecekler. ‘O halde Allah’a saygınız yok mu?’ de. ‘Biliyorsanız söyleyin: bütünüyle varlığın yönetimi elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir?’ de. ‘Hepsi Allah’a aittir.’ diyecekler. ‘O zaman nasıl olup da böyle büyülenmiş gibi davranıyorsunuz?’ de. Doğrusu biz onlara hakkı bildirdik, onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.” [Mü’minun: 84-90]