Muhaliflerin hamisi olarak bilinen Türkiye şimdi rejimin hamisi olmaya hazırlanıyor. 8 yıldır süren savaşta Müslümanlar birçok sıkıntı ile karşı karşıya kaldılar. Bir milyondan fazla Müslümanı katleden Suriye rejimi, hamisi Rusya ve İran gibi bugünlerde Türkiye ile görüşmeye hazırlanıyor. Böyle bir adımın atılabilmesi için ise rejimi başından beri koruyup kollayan ABD, 30 Ekim’de Suriye Anayasa Komitesi’ni toplayarak Suriye için yeni bir süreci başlatmak istiyor. Bu toplantıların resmî olarak alt yapısı ise 16 Eylül’de Türkiye’de gerçekleşen Rusya-Türkiye-İran zirvesinde atılmıştı. Toplantıdaki ortak açıklama şu şekilde medyaya yansıdı: “Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin Ankara'da düzenlenen Suriye konulu zirvede imzaladıkları ortak açıklamada liderlerin, Suriye'de sahadaki güncel durumu ele aldıkları bildirildi. Üçlü Zirve'nin ortak bildirisinde, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM ilkelerine kuvvetli taahhüt vurgulandı.”[Sputniknews 16.09.2019] Yine aynı toplantıda toprak bütünlüğü konusunda en büyük tehdidin PYD/YPG olduğu vurgulandı. Erdoğan şu şekilde bunu özetledi: “Geldiğimiz nokta itibarıyla DAEŞ ortadan kalkmıştır. Suriye için en büyük tehdit PKK ve YPG’dir. Nihai hedefimiz Suriye’nin kuzeyinde bir barış koridoru tesis ederek bölünmenin önüne geçmektir.”[independentturkish 16.09.2019] Bu açıklamalarla aslında çok açık bir şekilde Suriye rejimi vurgusu yapılmaktadır. Neticede Türkiye’nin yıllardır görüştüğü Rusya ile İran açıkça Suriye rejimini koruyup kollamaktadır.
Suriye Anayasa Komitesi ne anlama geliyor? Bu konuya Rusya’nın Sputniknews haber ajansı şu şekilde açıklama getiriyor: “Suriye krizine siyasi çözüm bulunması açısından en önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen Suriye Anayasa Komitesi kuruldu.”[sputniknews 27.09.2019] Dolayısıyla bu Komite’nin ana işlevi, Suriye rejiminin meşru alt yapısını oluşturmak ve bir milyondan fazla insanın ölümüne ve en az 6 milyon insanın ise ülkelerini terk ederek mülteci konumuna girmesine sebep olan Suriye rejimini ve başındaki cani Esed’i aklamak olacaktır. Bu konuda ABD ile beraber Rusya, Türkiye ve İran başı çekmektedir.
Şimdi ise Barış Pınarı’nın zamanlamasını beraberce anlamaya çalışalım ve dönüm noktası olarak bilinen Cenevre toplantısı öncesinde özellikle Türkiye, Suriye rejimi ile beraber YPG üçlüsüne bir bakalım. 16 Eylül’de Türkiye’de bir araya gelen Rusya, Türkiye ve İran Suriye Anayasa Komitesi’nin oluşturulması için Cenevre toplantısı öncesinde mutabakata vardıklarını duyurdular. Ardından ABD’nin güdümünde olan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül’de Suriye Anayasa Komitesi'nin oluşturulduğunu açıkladı ve taraflarla görüştükten sonra Komite'yi toplayacağını söyledi. Sonrasında ise 09 Ekim’de Türkiye Fırat’ın doğusuna operasyona başladığını duyurdu. 17 Ekim’de ABD’nin Başkan yardımcısı Mike Pence Türiye’ye geldi ve 4,5 saatlik görüşme sonrasında 5 günlük ateşkes ilan edildi ve Fırat’ın doğusunda bulunan YPG/PYD oluşumlarının güvenli bölgeyi terk etmesi istendi. 9 günlük operasyon esnasında ise daha önce YPG’i terör örgütü olarak gören Suriye rejimi “U” dönüşü yaparak Rusya ile beraber ABD’nin ayrıldığı bölgelere Münbiç, Kobani ve Rasulayn’ın 10 km yakınlarına kadar girdi. Özellikle Türkiye’nin neredeyse iki yıldır giremediği Münbiç’e ABD ayrıldıktan sonra elini kolunu sallayarak giren Suriye rejimi ile beraber Rusya girdiğinde gözler Başkan Erdoğan’a döndü. Yapılan açıklama tam da beklenen türdendi: “Münbiç'e rejimin girmesi benim için çok çok olumsuz değil. Sonunda bunların kendi topraklarıdır. Ama burada terör örgütlerinin kalmaması benim için önemli.”[haberler.com 16.10.2019]
30 Ekim Cenevre zirvesi öncesi Suriye rejiminin elinin güçlendirilebilmesi ve YPG’nin de bağımsızlıktan vazgeçmesi için Rusya, Türkiye ile ABD arasında bir anlaşma olduğunu Rusya’nın Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Gazeteci Fjodor Lukjanow şu sözlerle ortaya koydu: “Aralarında olan anlaşma gereği ABD Kuzey Suriye’den biraz güneye doğru çekilecek ve bu şekilde Türkiye’ye güvenli bölge için imkan doğmuş olacak. Rusya bu karar ile sorun yaşamamaktadır. Neticede bu karar ile faydalar ortada. Kürtler ABD’ye güvenlerini yitirecekler ve Esad ile Rusya’ya yönelmek zorunda kalacaklar. Şuana kadar yeni Suriye denkleminde yer almak istemiyorlardı. Şimdi ise mecburlar.”[tagesschau.de 14.10.2019]
Özetleyecek olursak; ABD başta olmak üzere Rusya ile Türkiye ortaklaşa olarak Barış Pınarı operasyonu kararı aldılar. Hedef ise Suriye rejimin güçlenmesi, Kürtler’in bağımsızlık isteklerinin kırılmasıydı -ki bunun için Türkiye’nin oraya girip operasyon yapması gerekiyordu ve ABD’nin yardımı olmadan da değil bağımsızlık tamamen yok olmanın eşiğine geleceklerdi. O sebepten Suriye rejimi ile beraber Rusya’nın güdümüne girdiler-. Bu şekilde hem Türkiye hem de ABD iç politikası açısından puan toplanmış oldu. Neticede Trump’ın seçim vaadi yani “ABD askerlerini güvenli bir şekilde evlerine geri getireceğim” sözü yerine gelmiş oldu hem de yerel seçimlerde -özellikle İstanbul ve Ankara’da- hezimete uğratan CHP taraftarlarına güç gösterisi yapılarak Erdoğan’ın puan toplamasına neden oldu. Rusya ise bir bölgesel güç olarak dünya medyasında güçlü bir ülke şeklinde yansıdı ve büyük Suriye sorunu karşısında oynadığı rolle ciddi puan topladı.
Peki, biz Müslümanlar bu ihanet hamlelerinden nasıl bir ders çıkartmalıyız? Dünya Kapialist rejimler var olduğu ve onların güdümünde olan Müslüman ülkeler de gerçekleri göremediği sürece Filistin, Irak, Afganistan, Keşmir, Çeçenistan, Bosna, Yemen, Sudan, Mısır gibi beldelerle beraber Suriye de maalesef acı çeken son İslâm beldesi olmayacak! İnsanlığın kanını aç vampirler gibi sömürmek isteyen ABD, AB, Rusya ve benzerleri geçmişin zalim iktidarlarında olduğu gibi elbette yok olmaya mahkûmdurlar. Lakin önemli olan bu ihanetleri görebilmek ve onlara destek vererek suç ortağı olmamaktır. Yine önemli olan, bir kişi dahi kalsak Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın vaadinden bir milim geri adım atmamak ve yeryüzünde nur saçacak ikinci Râşidî Hilâfet Devleti için canla başla, sahih parti olan Hizb-ut Tahrir ile beraber çalışmak olmalıdır. Rabbim bizleri hak yoldan ayırmasın ve zalimlere yaptıkları zulümlerin hesabını misli ile soracak olan o kutlu günleri görmeyi nasip etsin. (Âmin)