Tarih, birçok paranormal vakıalar ile seyrini sürdürmektedir. Bunlar arasında en anormali, hiç şüphe yoktur ki cumhuriyetin kurulmasıdır. Evet “anormal” dedik çünkü dünyada, küçük bir azınlığın yıktığı devletin yıkılış gününü bayram olarak kutlattığı başka bir örnek yoktur.
Tenakuzlar zincirinin bir halkası olan Cumhuriyet, varoluş gayesine hiçbir zaman erişemedi. Kurulduğu günden günümüze geçen bir asırda Müslümanlar, cumhuriyeti benimsemediler; bağırlarına basmadılar ve onu hiçbir zaman İslam yerine koymadılar. Aksine ondan uzak durdular. Problemlerini İslam varken başka bir mercide görmeye pek yanaşmadılar. Bir avuç Kemalist güruhun borazanlığını yaptığı ve Müslümanlara mugalatalar ile sevdirmeye çalıştıkları Cumhuriyetin karnesi oldukça karadır.
Zulümler, darbeler, sınıfsal ayrılıkların yaşandığı, milliyetçilik, vatancılık gibi gayri insani bağların revaç bulabildiği bir sistem olan cumhuriyet, “cumhur”un yani çoğunluğun istediğinin hiçbir zaman kabul görmediği bir sistem olması yönü ile ütopyanın resmedilmesi adına da önemlidir.
Daha kurulduğu günden itibaren İslam ve Müslümanlara yönelik zalimce tutumu aslında 1300 yıllık İslam Devleti’nin izlerinin silinmesi adına ne kadar sinsi bir planın bir cüzü olduğunu göstermektedir.
Bunun en büyük delili, tüm işgal ve saldırıların cumhuriyetin ilanından sonra ivedi şekilde durması değil midir?
Şöhret ettikleri ve toplumsal olarak bilirkişi sıfatı tanıdıkları sözüm ona hocalar ile ne kadar şirinleşeler de cumhuriyetin toplumda bir karşılığı yoktur. Her 29 Ekim’de devletin tüm kurum ve kuruluşları ile cumhuriyeti ümmete mal etmeye çalışma çabaları ise beyhude bir çabadan öteye geçmemektedir.
Kapitalizmin hâkim olduğu, demokrasinin uygulandığı ve tüm bunları İslami bir kavram olan “cumhur” (çoğunluk) ile servis ettikleri sistemin, İslami olduğunu savunmak ciddi bir hatadır.
“Eleştiri” adı altındaki konuşmaları, “cumhur” gibi bir kavrama hasretmek ise ya cehaletin ya da kalbî hastalıkların bir göstergesidir. Batıl izahları ve cürümlerini görmeden kavram kargaşası ile benimsetmeye çalışma yarışları hiçbir zaman maya tutmamaktadır. Tüm bunların yanında;
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır her türlü zulümleri bizlere yaşatan?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır mazlumları sahipsiz bırakan?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır akan kanlarımıza sessiz kalan?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır aile, nesil ve toplumumuzu bu hale getiren?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır yasamayı Allahu Teâlâ’dan alıp beşere veren; verdikçe gazabı üzerimize çeken?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı Batı’ya peşkeş çeken; Kendi fakirleştikçe onları zengin eden?
Cumhuriyet değil midir, yüz yıldır tüm zenginliklerine rağmen en fakir hayatı bizlere reva gören?
Cumhuriyet değil midir; yanı başımızda Irak, Suriye ve şu an Filistin’deki kardeşlerimiz kafirlerin şiddetli saldırılarına maruz kalmasına ve yeryüzü onlara dar gelmesine rağmen ordularını kışlalarda bekletip onların yardım çağrılarına karşı kör ve sağır kesilen?
Tüm bu vb. zulümlerin miladı olan 29 Ekim’de kutlanan nedir?
Aramızda Allah’ın hükmü ile hükmeden devletimizin yıkılışı mı?
Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kurduğu ve halifelere emanet ettiği, adaletin timsali olan Hilâfet’in kaldırılışı mı?
Bir Müslümanın kanı için, uykuyu kendine haram gören “adam gibi adam” yöneticilerin artık olmayacağı mı?
Müslümanların güvenliği için benliğini İslam’ın sancağının dalgalanmasına adayan koca yürekli komutanların artık yetişmeyeceği mi?
Allah’ın kelamını yüceltme esası ile yetişen nesiller ve toplumların soylarının tükenmesi mi?
Açıkçası, kimse neyin kutlandığını bilmiyor. Özgürlük naraları atan, İslam ve Müslümanları kendilerine düşman gören, Batı aşığı kimi zevat haricinde kimsenin benimsemediği bir cumhuriyet…
İslam ümmeti içerisinde hiçbir karşılı olmayan bu köhne sistemlerin artık hak ettiği yerde olma vakti geldi hatta geçiyor. Şüphesiz ki onların yeri ayaklarımızın altındadır.
“Eşref-i mahlukat” olarak yaratılan ve Allahu Teâlâ tarafından “halife” olarak nitelenenlerin, artık bu pananormal aktivitelerden teberri etmeleri gerekmektedir.
Zira vakit, azimleri ve cehtleri, kurulacak olan “İkinci Râşidî Hilâfet Devleti”nin aciliyetine verme vaktidir.