Türkiye, son bir aydır hızla yükselen dövizi konuşuyor. Sosyal medya, kahvehaneler, kampüsler, holdingler, esnaflar vs. Hükümetin kontrol edemediği alanlarda dövizin değer kazanıp Türk Lirası’nın kan kaybetmesini gündemlerine aldıklarını görüyoruz. Diğer kontrol edilen alanlarda ise bu konunun sorun olmaktan çıkarılıp üstünün örtüldüğüne şahit oluyoruz. Medyada manşetler her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Yazarlar, çizerler, TV programları başka gündem konularını yazmak, çizmek, konuşmak istiyorlar. Bu şekilde zamanla düzeleceği umut edilen ekonomi halkın gündeminde domino etkisi oluşturmadan, usulca rayına otursun ve umulur ki kriz teğet geçsin.
Peki, ekonomik kriz, algı yönetimi ve gündemi değiştirmek gibi suni çözümler ile bertaraf edilebilir mi?
El-cevap: Eğer bağımsız bir ekonomiye sahipseniz, kendi paranıza güveniyor ve dünyada dolaştırabiliyorsanız bu mümkün. Yani ‘sorun yok’ algısı işe yarayabilir. Fakat paranızın değeri tedavüldeki diğer dövizler karşısında yüzde 85 değer kaybetmiş ve kendi parasına güven duymayıp dövizi ‘güvenli liman’ gören bir toplumda bu mümkün değil.
Yurt dışından dövizle ithalat yapanlar nefeslerini tutamaz hale geldiler. Çünkü kendi ülkelerinde değerli olan bir parayı yurt dışına göndermek makul değil. Üretim ve tarım politikaları yüzünden zaten düşen ihracat, gerek ülkede oluşan güvensiz ortam, gersekse de ithalatın olmaması ile hammadde ve pazar talebinin düşmesi yüzünden diplere vurdu. Ekonominin bağımlı değişkenlere göre sürdürülebilmesi maalesef ki gelebilecek her türlü tehdit ve ambargonun hızlıca krize dönüşmesine yol açıyor. Bu da ister istemez ülke içi yatırım ve istihdamın önünü kapatıyor. Dolayısıyla cari açığı kapatmak için yine halkın cebindekine yönelmek gerekiyor. Elektrik, doğalgaz, otoyol ve köprüler gibi baskın kazanma araçlarına yapılan zamlar ile halktan ekonomiyi düzeltmesi bekleniyor. Üstelik dövizin ateşini düşürmeye yönelik atılan adımlar yüzünden kredi faizleri ve enflasyon yükseliyor. Kepenk kapatmamak için evini, arabasını satmak isteyen esnaf yükselen faizler yüzünden onu da yapamıyor. Faize bulaşmadan gayrimenkul sahibi olmak isteyenler değerini kaybedecek yatırımlar yapmayıp nakdini yine yastık altı yapıyor. Piyasada dolaşmayan para likiditeyi doğrudan etkiliyor ve ticari değişkenler sıcaklığını kaybederek, uzun vadeli çek-senetlere dönüşüyor. Bu da beraberinde halkı çek vampirlerinin ağına düşürüp faizle borçlanılmasına neden oluyor. Uzun vadeli borçlanan halk darboğaza girerek, yaşam standartlarının çok altında hayata tutunmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu durum küçük yaşta çocukların çalışmasına, iş bulamazsa dilenmesine kadar gidiyor. Böyle bir toplum belini doğrultamazken ondan kalkınmayı beklemek, iyi ve kaliteli nesiller yetiştirmesini talep etmek abestir. İşte ekonomi böyle bir şeydir… Siz bağımlı olmayı bir takım kişisel veya siyasal menfaatleriniz için kabul edersiniz ama arkanızda enkaza dönmüş bir toplum görünce yeni gündem arayışlarına yönelir ve çaresizce gözlerinizi kapatırsınız. Fakat ekonomistleriniz, teknokratlarınız bile sizi bu bumerang etkisinden kurtaramaz.
Yine de dolar dışı gündem arayışlarına katkı sunmak için diyebiliriz ki:
Dolar, ABD’nin karşılıksız bastığı potansiyel değeri olmayan fakat ideolojik olmasından dolayı Amerika’nın ona suni değerler atfettiği bir para birimidir, ondan kurtulun.
Euro, kapitalist Avrupa’nın ABD karşısında tutunduğu tek güçlü dalıdır. Dolayısıyla onunla giriştiği ekonomi savaşında piyon olmayın ve ondan da kurtulun.
Kartelleri, patronları ve manipülatörleri ile iktisadınızı dibe vurmak için çalışan Batılı devletleri topraklarınızdan atın, üslerini kapatın ve onların tehditlerine misliyle cevap verin. Bu davranışınız ekonominize olan güveni daha da arttırır.
İktisadi, siyasi ve şahsi bağlılıklarınızı koparın. Onlardan asla ve kat’a dost olamayacağını 5 yaşındaki çocuklar anlamışken, siz anlamamış gibi yapmayın.
Bu toplum size her koşulda destek verdi; dövizlerini bozdu, yastık altındakini çıkardı, zamlara göğüs gerdi vs. Şimdi siz de halkın refahını arttıracak, onu darboğazdan çıkaracak, yaşam kalitesini yükseltecek bir hamle yapmalısınız. Yapacağınız bu hamle ile güçlü bir devlet olmalısınız ki güçlü ekonomi beraberinde gelsin. Güçlü ekonomi ile halkın refahını artsın, kaliteli nesiller yetişsin.
O halde İslam’ın iktisadi nizamına bakın, potansiyel değeri olan altın ve gümüşün ticari değişken olup olmayacağını inceleyin. İdeoloji ile iktisadın, baba-oğul gibi aynı cinsten olduğunu görün.
Kırılgan bir iktisadi yapının algı ile yönetilemeyeceğini, oluşan krizlerin gündem dışına çıkarak bertaraf edilemeyeceğini görün. Önleyici tedbirler alın. Mesela; krizlerin en büyük müsebbibi olan kapitalizmi hayatınızdan, topraklarınızdan, halkınızın tepesinden söküp atın.
Hülasa ekonomi; bakanların, müsteşarların, danışmanların değişmesi ile değil; zihniyetlerin, ideolojilerin ve nizamların değişmesi ile olur.
Rabbinizin şu uyarısına kulak verin:
وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاء رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلاً مَّيْسُورًا وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا
“Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa haklarını ver, ama saçıp savurma. Saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir. Zaten şeytan da Rabbine büyük bir nankörlük sergilemiştir. Ne ellerini bütün bütün boynuna bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç. Böyle yaparsan kınanan ve eli boş, açıkta kalan biri olup çıkarsın.” (el-İsra 26-29)