Yakînen imana yüzeysel bir şekilde baktığımızda yakîn kelimesinin bizde çağrıştırdığı mana; içten, kesin, doğru bilgi..vs gibi kavramları kapsayan bir çağrışımdır. Şeri manaya baktığımızda ise kişinin Allah’a, Allah’ın kelamına en küçük bir şüphe dahi duymadan inanması demektir. Ve bunun gibi Allah’ın Resulüne, meleklerine, kitaplarına olan tereddütsüz imandır.
Yakînî iman, kalpteki en güçlü iman mertebesidir. Kişinin sadece bilgi ile değil de kalbi ve yaşantısıyla da hissetmesidir. İmam Gazâli’nin dediği gibi: “İmanın hakikati kalptedir; akıl sadece kapıyı açar.”
Yakînî iman üç ana mertebede ele alınır: İlmü’l yakîn, aynü’l yakîn, hakku’l yakîn.
1.İlmü’l yakîn: Kişi delliler ve akli verilere inanır. (Örnek: Dumanı görerek ateşin varlığını bilmek.)
2.Aynü’l yakîn: Kişi inandığı şeyi bizzat görür gibi inanır. (Örnek: ateşi bizzat görmek.)
Bir mümin, Allah’ın varlığına delillerle (İlmü’l yakîn), tefekkürle ve ayetlerle (aynü’l yakîn), ibadetle yaşadığı manevi huzurla (hakku’l yakîn) iman eder.
Bu konuyu İslamiyetin bütün cihana yayılmasında en iyi hizmeti sağlayan Ashâb-ı Kiram’dan örneklendirelim: Hz. Peygamber İsrâ ve mîrac hâdisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman:
“–Ey Cebrâîl! Kavmim beni tasdîk etmez!” dedi. Cebrâîl Aleyhisselâm: “–Ebûbekir Sen’i tasdîk eder. O sıddîktır.” Buyurdu. [İbn-i Sa‘d, I, 215]
Nitekim müşrikler, Mîrac hâdisesini duyduklarında, derhâl Hazret-i Ebûbekir’e (ra) koştular:
“–Arkadaşın, bir gece içinde Mescid-i Aksâ’ya gittiğini, oradan da göklere çıkıp sabah olmadan tekrar Mekke’ye geldiğini söylüyor. Bakalım buna ne diyeceksin?” dediler. Hazret-i Ebûbekir Radıyallâhu anh: “–O ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkân ve ihtimâl yoktur! Ben, O’nun her getirdiğine peşinen inanırım...” dedi. Müşrikler tekrar: “–Sen O’nu tasdîk ediyor ve bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler. Hazret-i Ebûbekir Radıyallâhu anh: “–Evet! Bunda şaşılacak ne var? Vallâhi O bana, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kendisine Allah’tan haber geldiğini söylüyor da ben yine O’nu tereddütsüz tasdik ediyorum.” Dedi. Daha sonra Ebûbekir Radıyallâhu anh, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat Efendimiz’in mübârek ağzından dinledi ve: “–Sadakte (doğru söyledin) yâ Rasûlâllah!..” dedi. Allah Rasûlü Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellem de O’nun bu tasdîkinden gâyet memnun kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebûbekir’e: “–Ey Ebûbekir! Sen «Sıddîk»sın!..” buyurdular. [İbn-i Hişâm, II, 5)]
Hz. Ebubekir’in Miraç hâdisesinde sergilediği tereddütsüz bir şekilde Allah Rasûlü’nü tasdîk edişi, ancak kalbinin kazandığı îman kuvvetiyle îzah olunur.
Bir diğer örneğimiz: Ashab-ı kehf (Mağara Ehli), genç yaşta her şeyi arkalarında bırakıp Allah’a (svt) sığınmaları, mallarından ve canlarından vazgeçmeleri, onların kalplerinde yakînî iman olduğunu gösterir. Zor şartlarda bile sarsılmadan Allah’a güvenip mağaraya sığınmaları, imanlarının sadece bilgi değil, bir teslimiyet olduğunu gösterir.
Miraç hadisesi akla kanaat getirmese bile bu vakıayı Allah’ın Resulü yaşadığı ve anlattığı için Hz. Ebubekir’in bunu kalbi ile tasdik etmesi, Ashabı kehf’in Allah’ın rızasını kazanmak maksatlı her şeyden vazgeçmesi, imanlarının yakînliğindendir. Ve değerli dava yoldaşları Rabbimiz bize bildiriyor ki: “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar Bana kulluk eder ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
Müslümanlar tekrar bir araya gelecek ve Dünya’nın lideri olacaktır. Hiç şüphe yok ki Allah’ın vaadi gerçekleşecektir. Rasul sallAllahu Aleyhi ve sellem’in buyurduğu üzere: “Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidi] Hilâfet olacaktır...”
Biz yakînen iman edip yeniden Râşidi Hilâfet’in hükmü için son nefesimize kadar çalışacağız biiznillah.
Kalbiniz huzur, zihinleriniz yakîn ile dolsun! Selametle kalın.
Nurhayat Kaya