Allah’ın selamı ve rahmeti Müslümanların derdi ile dertlenen kardeşlerimin üzerine olsun...
“Yönetici” kavramı ne anlama gelir?” “Kapsamı nedir?” meselesini irdelemek, bize başımızda bulunan yöneticilerin görevleri ile alakalı ciddi bir fikir verecektir.
Yönetici: “Yönetme yetkisini elinde bulunduran”, “yöneten kişi”, “idareci”.
İçinde bulunduğumuz her düzenin kendine göre bir yöneticisi vardır. Örneğin, bir okulun yöneticisi müdürdür. Öğrenciler ve hatta öğretmenler hakkında kararı veren o kişidir. Bir anne ve baba çocukları üzerinde yönetici konumundadır. Onların ne yediğinden tutunda, ne giyindiği, ne konuştuğu nasıl davrandığına kadar her alanlarından mesul olan onlardır. Mesela bir belediye başkanı, şehir onun eseridir. Temizlikten, toplu taşımadan, su sisteminden vs. sorumlu olan odur. Yani kısacası hayatımızın her alanı yöneten ve yönetilen ilişkisi üzerine kurulmuştur.
Mesela bir ülkenin, bir toplumun eseri de başında bulunan yöneticisidir. Yönetici dediysem yanı başında Gazze kan ağlarken sus-pus olan “Yöneticiler” değil, daha ziyade Halife Ömer bin Abdulaziz gibi “Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman beldedeki kuşlar açlıktan öldü demesinler” diye bir endişe taşıyan, İslam’ın adalet ve sistemini gözler önüne seren yöneticileri kast ediyorum. Yahut Hz. Ömer’in (ra) karısının aylardan beri evlerine tatlı namına bir şey girmediğini, ayda bir defa dahi olsa tatlı yiyebilme imkanına sahip olabilmeleri için maaşına zam yapılmasını isteyince Hz. Ömer karısına; “Ömer’in almakta olduğu 400 dirhemin Ömer ve ailesine yettiğini ve maaşına zam yapmayacağını” söyler. Ancak Hz. Ömer’in karısı aldıkları maaştan her ay küçük bir kısım artırarak birkaç ay sonra sofraya tatlı getirir. Bunun üzerine Hz. Ömer tatlıyı nereden bulduğunu karısına sorunca şu cevabı verir; “Her ay maaşından 25 dirhem biriktirerek bu tatlı malzemelerini aldım ve tatlı yaptım.” Bunun üzerine Ömer; “Demek ki Ömer ve ailesine ayda 375 dirhem maaş yetmektedir” der ve maaşını 400 dirhemden 375 dirheme indirir.
Yani her akşam yatarken manda yoğurtlu, kestane ballı tarifi vermek bir kenara dursun, halkının yemediğini sofrasında bulundurmayan hakiki yöneticilerden bahsediyorum... Şimdiki idareci takımın ise asgari ücret alan, evinin kirasını dahi yetiştiremeyen ve halktan bir kesimin “çocuklarıma ekmek götüremiyorum bu yüzden eve gidemiyorum” nidaları ne yazık ki saraylarının duvarlarını aşıp da sözde ümmetin refahına hizmet etmekle mesul olan yöneticilere ulaşmadı.
İslam Ümmeti için “yönetici” dediğimiz kavram asırlarca İslam ile anlam kazanmıştır. Dolayısıyla Ümmetin idaresinden sorumlu olan kişi; yalnızca idare ile sınırlı kalmamış bununla beraber İslam’ın nurunun yayılması adına Allah Teâlâ’nın ona verdiği güçle kıtaları aşıp nice beldelere ulaşmakla da sorumludur. Yahudi kurucusu olan Teodor Herltz’ın ısrarlarına rağmen “Kudüs bir İslam toprağıdır” diyerek bir karış dahi vermektense vücudunun lime lime edilmesini yeğleyen Abdulhamid Han gibi, kaç kilometre ötesinde olursa olsun, Müslümanların toprağı, Müslümanların canı bir yöneticinin canı pahasına savunduğu ve gözettiği bir kıymet olmalıdır. Müslüman yönetici başta zulüm gören Müslüman beldeleri “kırmızı çizgimizdir” sözlerinden de ziyade yapması gereken yine tarihin şahit olduğu şekilde “Va Mutasımah, Neredesin ey Mutasım” diye işkence gören bir kadının yardım çığlığının, haberini alır almaz içeceğini bitirmeden 4000 kişilik ordusu ile o kadıncağızı kurtarmaya giden Mutasım gibi dik duruşlu, zalimin zulmünü başına geçirecek Halifeler olmalıdır.
Ve şimdi... Tarih yine not alırken yaşananları... Aylardır kan beldesi olan, zulüm beldesi olan Gazze, askerlere, tanklara, savaş uçaklarınıza rağmen zulmün iktidar olduğu ülkede binlerce şehit verdi ve vermeye devam ediyor.
Ey Yöneticiler, Gazze bir imkan değil iman meselesi olmuşken siz sadece kınama mesajlarınız ile aciz olan halk kadar dahi sesinizi çıkarmadınız. Siz diplomasi düşünürken kaç çocuğun, kaç annenin ahu-vahları yeri göğü inletti, dağdan taştan ses geldi de siz hala rahat koltuklarınızda sağlığa faydasından ötürü Manda yoğurdunuzu yiyordunuz...
57 Ülkenin “Müslüman” lideri! Tarih halkının yemediğini yemeyen Hz. Ömer’i (ra) kayıt ettiği gibi elbette sizin reel politik safsatasının ardına sığınarak nasıl korkaklık ettiğinizi de kayıt edecek. Tarihin kayıt ettiği şeyi tüm noksanlıklardan münezzeh olan Allah Teâlâ elbette unutacak değildir. Sizleri bu süreçte birçok defa yaptığımız gibi bir kez daha Allah’ın çetin azabı ile uyarıyor ve üzerinize düşeni derhal yapmaya davet ediyoruz:
“Sonra Allah’a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.” [Bakara 281]
Zeynep Akkaya