ÜÇ YAŞLI KADIN
01 Ağustos 2023

ÜÇ YAŞLI KADIN

Son gelen akaryakıt zamlarından önce benzin istasyonlarında yine akaryakıt almak için kuyruklar oluştu. Akaryakıta zam gelmesi demek her şeye zam gelmesi demek olduğunu acı tecrübelerle öğreniyoruz. Akaryakıta zam gelince dış ülkelerde herkes anında kontak kapatır, zamlar geri çekilir. Türkiye’de araçlar benzin istasyonuna akın eder, zamlar katlanarak devam eder.

Dünyanın en fakir elli ülkesinden otuz ikisi Müslüman ülkelerdir. Üstelik bu ülkelerin devlet başkanları da dünyanın en zengin beş yüz kişisi arasında yer almaktadırlar. Toplumun önde gelenleri, siyasetçiler, zenginler, cemaat liderleri topluma fakirliği överken kendileri saltanat hayatı sürmektedirler. Popüler cemaat şahıslarından birisi “Fakirlik ne güzel şey! Cenneti hak etmiş olsalar dahi zenginler sizden beş yüz sene sonra cennete girecek” diyerek fakirliği methederken zenginliği yermektedir. Oysa bu şahıs ve benzerleri kendileri söz konusu olduğunda, en güzel arabalara, özel uçaklara binip, en lüks katlarda, yatlarda yaşayıp, dünya nimetlerinin en güzellerini kendilerine layık görüyorlar, “İtibardan tasarruf olmaz” diye de lüks hayatlarının haklılığını savunuyorlar. Asgari ücret alan bir çalışan, onların bir güneş gözlüğüne verdiği parayı kazanmak için beş-altı ay çalışmak zorunda kalmaktadır.

Ekonomi, her zaman insanları ilgilendiren bir konudur. Çünkü maddi gelirleri doğrultusunda giderlerini ayarlamaya çalışırlar. İnsanlar, hayatlarındaki gelir-gider dengesini kurmak için istemeseler bile ekonomik koşulları takip etmek zorundadırlar. Devletin en yetkilisinden, toplumun en küçük yapı taşı olan çekirdek ailenin bireylerine kadar hepsi ekonomiyle ilgilenmek zorundadır. İçerisinde yaşadığımız kapitalist sistem ve Türkiye’de yaşanan son ekonomik dalgalanmalardan dolayı artan fiyatlar, azalan alım gücünden dolayı artık sadece devlet büyükleri ve aile büyükleri değil, küçücük çocuklar dahi paranın alım gücünü öğrendikleri andan itibaren ekonomi hakkında endişeye düşüyorlar. Dondurma alamayışından dolayı dert yanan çocuklar “Bizler bu yaşta ekonomiyi tartışır olduk her şey aşırı pahalı kırtasiyeden küçücük bir kalem almakta bile zorlanıyoruz” diye serzenişte bulunmaktadırlar. Çocuklar anaokuluna gitmeye başladıkları andan itibaren ekonomi ile ilgilenerek hayat pahalılığının yükünü omuzlarında hissediyorlar.

Bir tarafta zenginliğin zirvesini yaşayan elit kesim, diğer tarafta bir kalemi ve dondurmayı almakta zorlandığını söyleyerek ekonomik şartların altında ezilen minik yürekli çocuklar! Zengin kesim vakıayı kendi yaşadığı şartlar açısından ele alarak haklılığını savunmaya çalışırken sömürülen, ezilen, sırtına sayısız vergiler yüklenen, sürekli kemer sıkması tavsiye edilen hep gariban halk olmaktadır. Kapitalist sistem dünya üzerinde hâkim olduğundan beri zenginler daha zengin olurken fakirler ise günden güne daha da fakirleşerek hayatlarını idame etmeye çalışmaktadırlar. Yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları bol olduğu halde zenginler tarafından sömürülen Müslümanlar da gerek ülkeler bazında gerekse şahıslar olarak bu sömürü düzeninde yoksulluğa ve fakirliğe itilmektedir. Zengin ve sömürgeci devletlerin izlediği siyasi politikalar gereği bazı dönemlerde halkların refah seviyesi bir miktar yükseltilerek onlardan istenilen oylar alınıyor, menfaatler elde edilince “çay kaşığının ucuyla verip kepçeyle geri almak” denilecek oranlarda eskisinden daha fazla vergi, zam vb. adı altında daha çok sömürülüyorlar. Sürekli tekerrür eden ve menfaat üzere işleyen bu düzen insanların algılarını alt-üst etmektedir.

Bugünkü toplumun hali üç yaşlı kadının hikâyesine benzemektedir. Üç tane yaşlı kadın bir araya gelmişler. Birbirlerine ne kadar unutkan olduklarını anlatırlar.

Birisi der ki: -Ben merdivenlerden yukarı çıkarken yoruluyorum, oturuyorum. Merdivenden yukarı mı çıkıyordum aşağı mı iniyordum onu unutuyorum.

İkincisi: -O da bir şey mi ben evin kapısına geliyorum, anahtarı takıyorum ben içeriye mi girecektim, içerden mi çıkacaktım onu unutuyorum der.

Üçüncü ise olan bitenden habersizce: Allah’a şükür deyip elini önce kulağına götürüp sonra masaya “tık tık!” diye vurup ardından da şöyle der: -Kim o?

Bugün insanlarımızın algılarıyla oynanarak halk bu üç yaşlı kadından daha unutkan duruma getirildi. Bu kadınlar yapacaklarını unutuyorlar, oysa bizim insanlarımız kendilerine yapılan yanlışlıkları, adaletsizlikleri, haksızlıkları ve hatta yaşatılan acıları unutur oldular. Aynı şeyleri tekrar yaşadıklarında bir tepki ortaya koyamıyorlar. Tepki koymak için ortaya çıkanlarda nerede, kime, nasıl tepki vereceğini karıştırıyorlar. Her gün değişen market fiyatlarından dolayı gidip kasiyere sataşmak, bunun en basit örneklerindendir. Kasiyerin de ekmeğinin peşinde olan bir çalışan olduğunu unutuyorlar ve fiyat etiketlerine değişiklik yaptıranı bir kenara bırakıp etiketler neden değişiyor diye zavallı kasiyerden öfkesini çıkarmaya çalışıyorlar. Problemin ekonomiyi yönetenlerden, gelir dağılımındaki dengesizliklerden, sömürü düzeni olan kapitalizmden kaynaklı olduğunu göremiyorlar.

Dünya üzerinde kapitalist sistem hâkim olduğu sürece yönetim sandalyesinde kim oturursa otursun bu adaletsiz gelir dağılımı ve insanlar üzerindeki algı oyunları devam edecektir. Bütün bu oyunları ve oyalamaları ancak Allah’ın (svt) hükümlerinin yeryüzünde hâkim kılacak olan İslami Devletin kurulması yerle bir edecek, insanlar hak ettikleri insanca yaşama hakkına kavuşabileceklerdir. Hikâyedeki yaşlı kadınlar gibi unutan, uyutulan toplum gerçek bir uyanışla Allah’ın (svt) izniyle izzetli, şerefli, adaletli, huzurlu, güvenli günlere kavuşacaktır.