İnsan, hayatta yaşanılan bazı anları ifade ederken boğazı düğümlenir, nefes almakta zorlanır, kelimeler kifayetsiz kalır.
Bir sedye üzerinde sıralanmış kefenli şehit bebekler, kan revan içinde korkudan tir tir titreyen ufacık çocuklar, organlarından bazılarını, analarını, babalarını, kardeşlerini kaybeden çocuklar, kadınlar ve erkekler! Çocuklar gözlerinin dehşet içerisinde fal taşı gibi açılıp sabit kaldığı, üzerlerinden atmaları kolay olmayacak bir katliam yaşıyor. Minik serçe gibi küçük yürekleriyle azgın, işgalci Yahudilerin zalimce soykırımına şahit oluyorlar. Tepelerinden her an bombalar yağıyor. Filistin'deki kardeşlerimiz, akşam yatarken sabaha sağ çıkmanın ya da sabahtan akşama sağ kalmanın garantisi olmayan bir hayat yaşıyorlar. Savaştan dolayı elektrik kesilmiş, su kesilmiş, hijyen sağlanamıyor, iletişim ağları engellenmiş insanlar yakınlarından haber alamıyor, zorunlu ihtiyaçlara ulaşılamıyor. Bizim tasavvur etmekte zorlandığımız bu hayat, zalim “İsrail” tarafından, mazlum Filistin'li Müslüman kardeşlerimizin günlük yaşam rutini haline getirilmiş durumda. Terörist, aşağılık “İsrail”, yaklaşık onbeş- yirmi gündür süren amansız saldırılarıyla, yıllardır işgal altında olan Filistin'li Müslümanları dünyanın gözü önünde katlediliyor. Yoğun bombardıman altında kalan çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hasta ve yaralılar başta olmak üzere bütün insanlar ölüme itiliyor. Morglar ve hastaneler dolup taşıyor. Sağ kalanların yaşam şartları her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bebek ve çocuk şehitlerin beden parçalarının çöp poşetlerine toplandığı bu zulüm karşısında kelimeler tükeniyor.
Dünyanın gözleri önünde yaşanan bu soykırım karşısında diğer ülkeler ve Müslüman ülkelerin yöneticileri ne yapıyor? Hararetle kınıyor, yine yeniden kınıyor ve ülkelerinde yas ilan ediyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde toplanan İslam işbirliği teşkilatı da Filistin için toplanıp gasıp Yahudi varlığını kınayıp dağıldı. Zincirleme reaksiyon şeklinde böyle devam edip gidiyor. Birleşmiş Milletler adı altındaki oluşum da kınamaya devam ediyor. Zalim “İsrail” katliamlarına devam ediyor, Amerika “İsrail’e” her yönden destek veriyor. Dünya üzerindeki yaklaşık atmış İslam ülkesi ise mazlum Filistinlileri seyrediyor. O da yetmiyor bazı yöneticiler, Filistinliler için sınır kapılarını kapatacaklarını, onları sınırlarından içeri almayacaklarını ve onlara gidecek yardımlar için kapılarını açmayacakları açıklamalarında bulunuyorlar. Müslüman ülkelerinin yöneticileri Müslümanların kardeş olduklarını unutup, kâfirlerin zalimlerin zulmü karşısında dört maymunu oynuyorlar.
Filistin halkının hayatlarını, evlatlarını, kutsallarını ve mallarını hedef alan “İsrail” saldırganlığına karşı meşru müdafaa hakkını desteklediklerini ifade ediyorlar. Hatta bazı yöneticiler daha da ileri gidip zalimin mazlum, mazlumun da zalim olduğunu iddia edebiliyorlar. Yıllardır zaten günlük hayat şartları dahi zulümle dolu olan Filistinli Müslümanlar, zalim işgalciler karşısında sahipsiz bırakılıyor. Uluslararası yapılan anlaşmalarda kabul edilerek belirlenen savaş kuralları “İsrail” tarafından hiçe sayılarak kullanılması yasak olan savaş silahları ve bombalar kullanılıyor. Uluslararası hukuka aykırı olduğu ve savaş suçu olduğu halde, beyaz fosfor bombası kullanılıyor. Haber yapmak için giden basın mensuplarına dahi copla, gazla vb. müdahale ediliyor. Annelerin feryatları, çocukların çığlıkları arşı inletiyor. Hastaneler, camiler, okullar, evler ve insanların toplanabileceği her yer bombalanıyor. Anne ve babalar son çare olarak enkaz altında kalma durumlarına karşı çocuklarının canlı veya cansız bedenlerine ulaşmak için ellerine, bacaklarına ve bedenlerine isimlerini yazıyorlar.
Gazze'li bir bacımız şöyle soruyor: "çocuklarımızı teşhis edemiyoruz bağırsakları dışarıda, din nerede, Müslümanlar nerede?" İnsanlık açısından büyük bir katliam ve dram yaşanıyor.
Şımarık çocuk gibi canı istediğinde Filistin’e saldıran işgalci Yahudi varlığına dünya haritasından baktığımızda, Müslüman ülkelere göre bir avuç kadar görünüyor ama ebediyen Müslümanlara ait olan topraklarda istediği gibi cirit atıyor. Zorbalıkla Müslümanları evlerinden, topraklarından çıkarıp oralara yerleşiyorlar. Dünyanın gözü önünde Gazze’de insanlık katlediliyor. Bu vahşetin yaşadığımız yüzyıldaki en büyük ve acımasız insanlık suçu olduğunu düşünüyorum. “İsrail” denilen bu zorba işgalcilerin Mazlum Filistin Müslümanlarına yaptığı katliamı dünya seyrediyor. Binlerce çocuk, kadın ve yaşlılara sivil olduklarını bile bile bombalar yağdırıyorlar. Bu vahşete, elinde imkânı olup da yardım etmeyen, çözüm üretmeyen herkes ortaktır.
Bütün bu yaşananlara rağmen Filistinli Müslümanlar, ilk kıblemiz olan Mescidi Aksanın yer aldığı Filistin topraklarını o güçlü imanlarıyla, canlarıyla, mallarıyla, kanlarının son damlasına kadar savunuyorlar. Onların hedeflerinde şahadet şerbetini içmek var.
Filistin’de 7 Ekimden beri devam eden saldırılarda, 5 bin civarında insan öldürüldü. Filistin meselesi yıllardır dillerde olan, sözde bütün Müslüman ülke yöneticileri tarafından dert edinilen, siyasette prim elde etmek için çeşitli vaatlerde bulunulan ama çözüm üretilemeyen bir konudur. Oysa kesin çözüm, İslami bir devlet kurulması ve zorba işgalcilerin oradan çıkarılmasıdır. Hâlihazırda İslam Devleti olmadığından oradaki kardeşlerimiz için Müslüman ülkelerin ordularının harekete geçmesi öncelikli manevralardandır. Savaş sona erdiğinde tarih Gazze Halkı’nın iman gücünün katil “İsrail’e” galip geldiğini yazacaktır!
Filistin’de canice yapılan katliam ve engellenmesi mümkünken yapılmayanlar; insanlık adına kelimelerin kifayetsiz kaldığı, sözün bittiği yerdir!