Günümüzde, dini değerlerimize, kutsal saydığımız peygamberlerimize karşı artan saygısızlıklar, “mizah” ve “sanat” kisvesi altında maskelenmeye çalışılıyor. Ama gerçek şu ki; bu sözde mizah, bir provokasyondan, alçakça bir saldırıdan başka bir şey değildir.
Bunun en son örneği, ülkemizde yayın yapan LeMan Dergisi'nin, Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Musa'yı (as) alay konusu yapmasıdır.
Bu İş “Mizah” Değil, Sistematik Bir Saldırıdır!
Bir karikatürle, bir kapakla geçiştirilecek bir mesele değildir bu. İnançlarımızla, peygamberlerimizle alay etmek, bu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın kutsallarını hedef almak, akla, mantığa ve hiçbir vicdana sığmaz.
Bu saldırı, sadece bir espri değil; derin ve organize bir düşmanlık, bizim imanımıza, inancımıza karşı yürütülen kirli bir savaşın parçasıdır.
İmanla Alay Etmek, İnsanlık Onuruyla Oynamaktır
Bir milletin inancı, onun en temel dayanağıdır. Ona saldırmak, sadece o millete değil, insanlığın ortak değerlerine saldırmak demektir.
Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Musa (as) yalnızca tarihî figürler değildir; onlar imanımızın, ahlakımızın, yaşam tarzımızın temelidir.
Bu temel kırılırsa, toplumun bütün dokusu zarar görür.
Kur’an-ı Kerim Ne Diyor?
Allah (svt), bu tür alay ve hakaretlere karşı açık uyarılarda bulunur. Tevbe Suresi’nde şöyle buyurulur:
“Kendilerine niçin alay ettiklerini sorsan, mutlaka: "Biz öylesine lafa dalmış, eğleşiyorduk!" derler. De ki: "Demek siz Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun Rasûlüyle eğleniyorsunuz, öyle mi?" Artık boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz iman ettikten sonra tekrar küfre girdiniz. İşte bu yüzden cehennemlikler sizsiniz; orada ebedi kalacaksınız.” [Tevbe, 64-66]
Bu ayetler, alay edenlerin yaptıkları yanlışı açıkça ortaya koyar ve iman etmiş olmalarına rağmen inkar yoluna dönmelerinin sonucunun çok ağır olduğunu bildirir.
“İfade Özgürlüğü” Maskesi Altında Yapılan Kasıtlı Provokasyon Bugün bazıları, kutsal değerlerimize yapılan hakaretleri, “ifade özgürlüğü” veya “sanat özgürlüğü” adı altında nitelendiriyor.
Ama bu savunma, en hafif tabiriyle ikiyüzlülüktür. Eğer bu hakaretler başka bir inanca veya kişiye yapılsaydı, aynı savunmayı yapanlar ne derdi? Ellerinde bambaşka kalkanlar olur, saldırıyı şiddetle kınarlardı.
Ama Müslümanların Peygamberine yapılan hakaretlerde,sanki özel bir tolerans gösteriliyor.
Bu açık bir ayrımcılıktır.
Ve bilinmelidir ki, bu ayrımcılık, toplumda derin yaralar açar.
Bu Saldırıya Karşı Sessiz Kalmak Suçtur!
Bir toplum, inancına, değerlerine yapılan saldırılara karşı susarsa, o toplumun yıkımı başlamıştır, demektir. Bizler, peygamberlerimize, imanımıza, kutsallarımıza sahip çıkmazsak, yarınlarımız karanlık olacaktır. Bizim tepkimiz, sadece kişisel bir tepki değil, toplumsal bir zorunluluktur.
Bu sözde mizah maskesi takan provokasyonlara karşı durmak, inancımızı, kimliğimizi, saygınlığımızı korumak anlamına gelir. Sessiz kalan, bu ihanetin ortağıdır.
İnancımızı hedef alanlara karşı kararlılıkla durmalı, gerçek özgürlüğün, saygı ve adaletle mümkün olduğunu bilmeli, ve her türlü saldırıya karşı imanla, bilinçle karşı koymalıyız. Ve son olarak Rabbim Müslümanların kalkanı olcak, Ümmeti koruyup kollayacak, değerlerimize ve kutsalllarımza dil uzatanın haddini bildirecek Raşidi Hilafet Devletine bizleri bir önce kavuştursun. Âmin...
Hira Nur Akdemir