Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından 25 Kasım 2022 tarihinde bir kampanya başlatıldı. 16 günlük bu kampanya 10 aralık 2022 İnsan Hakları Günü’nde son bulacak. Bir çok tezatlığı içinde barındıran bu kampanyaya dikkatlice baktığımızda karşımıza üzerinde durulması gereken birkaç önemli husus çıkıyor. Öncelikle birçok cürüme göz yummuş BM’nin konu Müslümanlar olunca hiçte yansıttığı gibi uluslararası adalet savunucusu olmadığını en yakın ve bariz örnek olan Serebrenitsa katliamından hatırlıyoruz. Müslümanlara bu denli düşmalık besleyen Amerika güdümlü bu oluşumun derdinin, aslında kadın hakları, insan hakları vs. olmadığını, yürüttükleri kampanya kapsamındaki sloganlardan da anlamak mümkün.
25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edip aslında İslam’ın savunduğu ve kutsal saydığı aile kavramını bitirmeye yönelik feminist söylem ve eylemleri Müslüman halklara empoze ettikleri aşikar. Daha önce de dayatılan İstanbul, CEDAW gibi sözleşmeler her ne kadar kadın ve kadın haklarını koruyan anlaşmalar, hatta kadınları güvence altına alan uygulamalar gibi görünse de pratikteki karşılığının öyle olmadığını, asıl hedefin cinsiyetçi söylemlerle aile kavramını kökten bitirme amaçlı taşıdığını, kadına yönelik pozitif ayrımcılığın Müslüman toplumlarda masum erkekleri ne denli zor durum ve iftiralarla karşı karşıya bıraktığını yaşanan örneklerle hepimiz gördük. Ayrıca bu sözleşmelerin gösterilmek istenen, dillendirilen kısmı kadınlardı... Bunlarla birlikte asıl niyetlerinden birinin de lgbt gibi İslam’ın savaş açtığı oluşumları desteklemek, görünür kılmak ve Müslüman toplumlara kabul ettirmek olduğunu biliyoruz. Bu tür oluşumlara hala devlet eliyle destekler verilmesi, göz yumulması ve yaptıkları iğreçliklerin gözardı edilmesi aslında yürürlükte olmasa bile (!) hali hazırda uygulandığını gözler önüne sermektedir.
Kasım ayının sonunda başlattıkları söz konusu kampanya değerlendirildiğinde ise sloganlarının kasıtlı ve oldukça dikkat çekici olduğu bariz. “She said no” sloganıyla ortaya atılan bu kampanya sosyal medyada ses getiren ve ne yazık ki amacı üzerine bir an dahi düşünmeyen bir çok insan tarafından destek gördü. Ne demek “She said no”? “O kadın hayır dedi” anlamına gelen bu kelime öbeği her ne kadar masum gibi görünse de bilinç altında evliliği çağrıştırma özelliğine sahip. Çünkü daha çok evlilik tekliflerinde cevap olarak kullanılan bu ingilizce sözcük kalıbı, bu minvalde değerlendirildiğinde kampanya sloganının hiç de masum olmadığını, tam aksine yine İslam’ın sıkı sıkı tembihlediği ve koruyup onunla Müslümanların dinini tamamlayan evlilik kurumunu hedef tahtasına oturttuğunu anlıyoruz.
Kampanyanın bitiş tarihi olarak ele alınan ve ilan edilen 10 aralık ise İnsan Hakları Günü! Ne kadar da ironik değil mi? Kendi milletleri tarafından katledilen, zülüm ve işkence altında kalan, tecavüz edilen, en değerlisi konumundaki evlatlarına zorbalıkla el konulan ve asimilasyona uğratılan, yerlerinden yurtlarından çıkarılan Müslümanlar söz konusu olduğunda bu duyar abidesi olan BM ne yazık ki kör ve sağır taklidi yapmakta.
Uygur Müslümanlarının komünist Çin tarafından aylardır evlerinde hapis tutulması, kapılarının kaynaklarla kapatılması, hatta ve hatta daha geçtiğimiz günlerde çıkan yangında 44 kişinin yanarak can vermesini görmezden gelen ve çığlıklarını duymayacak kadar da iki yüzlü bir oluşum... Söz konusu Müslümanlarsa onlara yapılan her türlü zülmü ve katliamı meşru gören bu eli kanlı yapı şimdi de küresel kampanyalarla diğer Müslümaların gündemini değiştirip, her kampanyasında hedef aldığı aile kavramını bitirmeye çalışmakta.
Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın “Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.” (Bakara 187) buyurarak tanımladığı eş olma durumunu kadın ve erkeği birbirine düşman kılarak onların oluşturduğu aile kavramını toparlanamayacak şekilde yerle yeksan etmeyi hedefliyor.
Ancak bizler kadın ve erkeği birbirine huzur mercii kılacak olan, onları tek çatı altında güvenle yaşatacak, toplumun en önemli yapı taşı olan aileyi kurduracak ve sükunetle sürdürecek, kadının ve erkeğin haklarını ayrı ayrı koruma altına alan ve dahi Müslüman olmayanların bile insani haklarını gözetecek olan tek ideolojinin İslam olduğunu biliyoruz. Çünkü İslam kadını ve erkeği ayrıştırmadan, düşmanlaştırmadan ikisini de vahye muhatap tutup onları birbirine koruyucu ve bütünleyici kılmış, aynı akıbetle korkutup müjdelemiştir. Fertleri ayrı ayrı koruyup sorumluluklar getirirken cemaati gözardı etmemiş onlara ise farklı sorumluluk bilinci yüklemiştir. Dünyanın jandarmalığına soyunan bu terörist devletlerin oluşumlarına ve halklar üzerindeki kirli proje ve hedeflerine sadece Raşit Halifeler eliyle tam kapsamlı bir şekilde uygulanan İslam'ın devlet biçimi son verebilir.
Biiznillah o gün, özelde Müslümanlar genelde ise tüm insanlık refahın, güvenin ve adaletin İslam'la birlikte olduğunu yaşayarak tecrübe edecekler inşaAllah...
“... Ne vakit o? diyecekler. De ki: “Muhakkak olması yakındır.” [İsra 51]