Teslimiyetin sözlük manası; boyun eğme, karşı koymama şeklindedir. Birine teslim olmak öncelikle bir güveni gerektirir. Güven olmazsa teslimiyet gerçekleşmez. Örneğin hastanın doktorun “acil ameliyat olmalısınız” sözüne teslim olabilmesi için her şeyden önce doktora güven duyması gerekir. Güveni yoksa birçok doktora görünür ona göre uygun bir karar verir. Güven varsa gözü kapalı ameliyat masasına yatar. Veya halkın yöneticilerine karşı bir güveni varsa yönetici ne emrederse sorgulamadan, işin aslını araştırmadan, bizim için en doğrusunu isterler düşüncesi ile gelen emre itaat edip teslim olurlar.
Aynı şekilde Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya da teslim olmak için öncelikle güven olması gerekmektedir. Kul Rabbine güvendiği zaman O’ndan (svt) gelen tüm emir ve nehiylere şartsız koşulsuz, sorgulamadan, aklında ve kalbinde ufacık bir şüphe barındırmadan teslim olur. Çünkü bilir ki, Rabbi kendisi için sadece hayırlı olanı emreder ve ona yasakladığı şeyler de yine onun hayrınadır. Bununla ilgili Sahabelerden (ranhum) verilecek çok fazla örnek var. Sahabi kadınlardan bir örnek verecek olursak; Örtünme farz kılındığı vakit, Sahabi kadınlar “Neden örtüneceğiz?” diye düşünmeden, yakışanı giyinelim planı yapmadan evlerinde ne kumaş varsa onunla örtündüler. Ertelemeden, beklemeden emir geldiği anda “işittik ve itaat ettik” diyenlerden olup güvenle ve huzurla teslim oldular.
Sahabeler kuşkusuz bizler için en güzel örnektir. Bir de tıpkı Sahabeler gibi gerçekten teslim olan Müslümanlar mevcut. Buradan sizi Filistin’e götürmek istiyorum. Bilindiği gibi Filistin yıllardır Siyonist Yahudi “İsrail’in” işgali altındadır. Orda yaşayan Müslümanlar çocukluğunu, gençliğini bu işgal ile geçirdiler. İşkence gördüler, hapsedildiler, öldürüldüler. Gözleri önünde evlatları, bacıları, kardeşleri katledildi. Savaşsız bir gün geçirmediler. Özellikle Ramazan aylarında kâfirler Müslümanlar üzerinde zulümlerini daha da arttırdı. Filistinli Müslümanların cesaret, dik duruş, sabır göstermelerinin ve boyun eğmemelerinin tek bir sebebi var ki, o da gözü kapalı olarak Rabblerine duydukları güvendir. Bu öyle bir güven ki, gün geçtikçe Rabb ile olan bağı daha da kuvvetli kılmaktadır. O öyle bir güven ki, teslimiyeti doğurmaktadır. Hem de katıksız, riyasız, tertemiz bir teslimiyet. Filistinli Müslümanlar siyonist kâfirlerin zulmüne rağmen davalarından asla vazgeçmediler. Yahudi askerlerinin karşılarında silahlarla durmaları onları hiçbir zaman korkutmadı. Çünkü Müslümanların dayandıkları fikirler, necis kâfirlerin ellerindeki silahlardan çok daha güçlüdür. Kâfirlerin ellerindeki silah öldürür ama Müslümanlardaki fikirler insanlığı diriltir. Filistinli ihlaslı Müslümanlar Rablerine kavuştukları zaman elbette kurtulacaklar ama bir de Filistin’in kurtuluşu söz konusu. Herkes aynı soruyu soruyor: “Filistin nasıl kurtulur!”. Bugüne kadar yapılanlar dikkate alındığında eğer Filistin’i esaretten kurtarmadıkları görülüyorsa bunların tümü işe yaramaz çözümler demektir. Tek ve doğru çözüm kuşkusuz Müslümanların orduları eliyle temelli olarak kâfirlerin ellerinden kurtarılmasıdır. Orduları hareket geçirecek tek güç ise Raşid-i Hilafettir. İşte bizim teslim olmamız gereken çözüm de bundan başkası değildir. Öyleyse yapılması gereken bu hususta İbrahimî bir teslimiyet ortaya koymaktır. Hani Rabbi ona teslim ol dediğinde hesapsız bir şekilde “Teslim oldum Alemlerin Rabbine” demişti ya işte öyle bir teslimiyet. Sen teslim olmadıkça Kudüs kurtulmaz! Sen teslim olmadıkça Mescidi Aksa kurtulmaz! Öyleyse sen teslim ol ki Mescid-i Aksa teslim olmasın!