Kahramanmaraş’ta önce 7,7 ardından 7,4 şiddetinde olan depremlerde 10 ilimiz başta olmak üzere Suriye’de bir çok yerleşim yeri de depremden etkilendi. Binlerce bina çöktü. Ölü ve yaralı sayısı saatler ilerledikçe artıyor. Ölenlere Allah’tan rahmet, yaşadıkları korkulu dakikalardan ötürü günahlarına kefaret, yaralılara acil şifa ve sabırlar diliyorum. Yüce Rabbimiz onları dünya şehidlerinden eylesin inşaAllah.
Depremde sadece insanlar ölmedi, onlarla birlikte hayaller, planlar, hedefler de yok oldu. Deprem gecesinde herkes yarın yapacaklarının hayali ile girdiler yataklarına. Baba işe, anne evinin işlerini yapıp komşusuna çay içmeye gidecekti. Çocuklar ise 2 haftalık tatilden sonra okulda özledikleri arkadaşları ve öğretmenleri ile birlikte olacaktı. Hepsinin benzer planları vardı, ileriye yönelik hayalleri... Herkes birileriyle buluşacaktı, herkesin aklında birileriyle buluşmak vardı. Ama hiç kimsenin aklına ölümle buluşmak gelmemişti…
Elbette ateş önce düştüğü yeri yakar ama bizim içimizi de öylesine yaktı ki tarifi imkansız. Göğsümüze nefes alıp vermemizi engelleyen bir ağırlık çöktü sanki. Belki bu ağırlık acizliğin verdiği bir ağırlıktı. Elimizden hiçbir şeyin gelmemesi kahretti bizleri. Gerçekten kelimelerin tükendiği durumu yaşadık hepimiz. Bu acı durum hepimizin hayatına dokundu. Bir anda her şey, sahip olduğumuz her şey değerini yitirdi gözümüzde. Yaşanan acıların hepimize büyük bir ders olduğuna inanmak istiyorum. Hayatın ne kadar boş olduğunu, sahip olduğumuz malın, mülkün hiçbir değeri olmadığını anlamış olduğumuza inanıyorum. Ders almadıysak o enkaz yığınlarına bir kez daha bakalım! Enkaz altında ölenlerin veya yaralı olarak kurtulanların da evleri, arabaları, işlettikleri ticarethaneleri, gelecek ile ilgili planları, hayalleri ve umutları yok muydu? Hepsi bir günde değil dakikalar içinde yerle bir olmadı mı? İbret almak için bu sahne yeterli değil mi?
Peki, yaşamakta olan bizlerin bir garantisi var mı? Sahip olduğumuz her şey için sonsuza dek “benim, bana ait” diyebilir miyiz? Onlar öldü de biz kurtulduk mu? Hayır yarın bizler de öleceğiz. Belki bu yazıyı yazdıktan sonra veya daha bitirmeden ölüm gelip bulacak beni. Veya sizler bu satırları okurken ecelinizin son bulmasına belki de dakikalar kalmıştır. Allah’tan başka kim bilebilir?
Depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimiz evlatlarını, anne babalarını dahil olmak üzere tüm birikimlerini geride bıraktılar. Yanlarına neler aldılar biliyor musunuz? Allah rızası için yaptıkları amellerini götürdüler, yaptığı infakları, verdiği zekatları, karşılıksız iyilikleri, Allah (svt) için beslediği sevgiyi götürdüler. Namazlarını, ibadetlerini, nasihatlarını kısacası Allah’ın (svt) emrettiklerinden yaptıklarını, men ettiklerinden uzak kaldıklarını götürdüler. Onun dışında biriktirdikleri her şey yok olup gitti.
Elbette depremden çıkartılacak dersler bunlarla sınırlı değil. Zira sosyal medya platformlarında enkaz altında kalan insanlığı da gördük. Bir canı kurtarmanın sevinciyle tekbir getirenlere yönelik iğrenç saldırıları da gördük. Siyasetçilerin nasıl ikiyüzlü olduklarını bir kez daha gördük. “ordakilerin hepsi Kürt bırakın ölsünler” diyen ırkçıları da gördük. Bu çirkinliklerle alakalı cevap hakkımızı baki tutarak sadece iç muhasebeye odaklanmak istedik.
Son olarak; depremler korkunç olmaları ile birlikte nasihat niteliğindedir. İnsanoğluna niçin yaratıldığını hatırlatır. “Ben ne yapıyorum, neden boş yaşıyorum” dedirtir. Şuan hepimiz kendimizle bu muhasebeyi yapmaktayız. Hepimizin planları, hayalleri, hedefleri var fakat onlar arasında ölüm de olsun. Olsun ki, neden yaratıldığımızı unutturmasın bizlere. Ertelemeyelim kardeşlerim. Allah (svt) için yapacaklarımızı ertelemeyelim. Hemen şimdi başlayalım. Ölüm bir nefes uzaklıkta! Bir plan yaparken ölümü de hesaba katalım. Allah için yaşayalım ki, hayatımız da ölümümüz de Allah (svt) için olsun.