Yahudiler, her Ramazan’da olduğu gibi bu Ramazan’da da Mescid-i Aksa’ya saldırdı. Müslüman kardeşlerimizin feryatları arasında değerlerimiz çiğnendi, Kur’an-ı Kerimler yerlere atıldı, kardeşlerimiz yüz üstü yatırılarak kolları bağlandı ve işkenceler edildi. Aslında yürekleri parçalayan feryatları, içimizi yakan o çığlıkları uzun yıllardan beri duyuyoruz.
Ağıtlar yakılıyor, göz yaşları dökülüyor, kınama üstüne kınama mesajları yayınlanıyor. Ancak Aksa halen işgal altında. Kınamaların hiçbir işe yaramadığını sadece gerçek emellerin üstünü örttüğünü artık görmemiz lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılında Mescid-i Aksa’ya saldırı gerçekleştiğinde şunları söylemişti:
“İsrail yönetiminin Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlal ve saldırılarını şiddetle kınıyorum. Türkiye, Mescid-i Aksa'nın mahremiyetini korumaktan başka gayesi olmayan Filistinli kardeşlerinin daima yanındadır.”
2022 yılında ise şöyle demişti; "İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'nın kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça belirtiyoruz. Çocukların daha kundaktaki bebekleri öldürmenin hiçbir bahanesi olamaz. Türkiye Filistin halkının ve Gazzeli kardeşlerinin yanındadır.”
Gerçekleşen saldırı sonrasında Dışişleri Bakanlığı şu açıklamayı yayınladı: “..Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemesini, Kıble Mescidi'ne sığınanlara müdahale etmesini ve çok sayıda Filistinli sivili gözaltına almasını lanetliyoruz.”
Peki bu kınamalar, lanetlemeler Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtardı mı? Oysa Erdoğan’ın yolunu takip ettiğini söylediği Allah’ın Rasulu (sav) münkeri kaldırmanın yolunu şu şekilde göstermiştir: “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Tirmizi)
Görünen o ki ortada çok büyük bir samimiyetsizlik mevcut. Bir yandan kırmızı çizgi çekiyorsunuz diğer yandan görkemli karşılama törenleriyle işgalcileri kırmızı halıda karşılıyorsunuz. Bir yandan kınıyorsunuz, lanetliyorsunuz diğer yandan ilişkilerin güçlenmesi ve güçlü tutulması için elinizden gelen her şeyi yapacağınızı söylüyorsunuz. İşte siz böylesiniz. Nerede durduğunuz, kimin tarafında yer aldığınız belli değil. Siz Müslümanlarla alay edenler gibisiniz: “Onlar, iman edenlerin karşısına çıktıklarında biz de iman ettik (biz de sizinleyiz) derken şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında aslında biz sizinleyiz. Onlarla sadece alay ediyoruz derler.” [Bakara 14]
Kuşkusuz her şey kalpte başlar. Kalben buğz etmediğini, elinle veya dilinle değiştirmen imkansızdır. Kalbin buğz etmesi ya da etmemesi ise sahip olunan mefhumlar ile alakalıdır. İslami mefhumlara sahip olmayanlar Müslümanlara liderlik edemeyeceği gibi Mescid-i Aksa’yı da kurtaramazlar.
Kalkan kırıldığından beri Müslümanlar sahipsiz. 1924’ten bu yana Müslümanların safında yer alan, onları koruyup kollayan bir yöneticimiz olmadı. İşte tam olarak bu durum kâfirleri cesaretlendirdi. Onlar bizim güçsüzlüğümüzden cesaret aldılar. Eski gücümüze kavuşmamız ise ancak Hilafet ile mümkün olacaktır. İşte o gün Müslümanların halifesi sadece buğz etmekle ya da kınamakla yetinmeyecek ve münker yuvası Yahudi varlığını demir yumruğuyla ezecek ve Mescid-i Aksa’yı esaretten kurtaracaktır. Rabbimiz o günleri yakınlaştırsın ve o günleri görmeyi bizlere nasip etsin.