Gazze'de 3 ayı aşkındır soy budama katliamları devam ederken dünya gündemine bir anda Epstein dosyasının kamuoyuyla paylaşılması oturdu. Mahkeme tarafından ifşa edilen dosyadaki isimler gündem oluşturmaya yetecek cinstendi. Siyasi, ekonomik, akademik, entelektüel sınıfın ve sözümona sanatçı kesimin oluşturduğu bu listede; ABD eski başkanları, İngiltere kraliyet ailesindeki prens, bilim insanları (!) ve Hollywood ile dünyaya ismini duyurmuş ünlü karakterler yer alıyordu.
Haber kaynaklarına göre Yahudi Jeffry Epstein'a ait adaya giden yüzlerce isim vardı. Dehşet verici durum ise adanın normal bir ziyaret için kullanılmamasıydı. Zaten adanın sahibi Jeffry Epstein fuhuş ağı oluşturmaktan yargılanan pedofili bir karakterdi. Belgeler, tanıklar, video görüntüleri sosyal ağlara düştükçe bizlerin düştüğü dehşet de katlandı ne yazık ki. İçlerinde UNICEF'in "iyi niyet elçilerinin" de bulunduğu bu listeler Batıdaki kuruluş ve iyilik hareketlerinin şeytani yüzüyle bir kez daha karşı karşıya kalmamıza sebep oldu. Çünkü bu ada, insan kaçakçılığı yapan, organ ve adrenokrom ticaretine ev sahipliği yapan ve binlerce çocuğun türlü istismarlara maruz kaldığı kilit noktaydı. Adrenokrom, bir endokrin salgısı ve gençlik aşısı diye de bilinmekte. Daha güçlü adrenalin sentezi yaptıkları için 0-9 yaş arasındaki çocukların kanından elde eliyor. İstismarcılar kaçırdıkları çocukları işkenceye maruz bırakarak bu hormonun tavan yapmasını sağlıyor ve biriken adrenalin çocukların boynundan enjektörle çekiliyor. Milyarderler için gençlik iksiri olarak bilinen bu vahşi yöntem çocukların kaçırılmasındaki arka planın pedofili ve adrenokrom olduğunu gösteriyor. Çocuk kaçakçılığında bağlantılar Türkiye’ye kadar uzandı ve açıklanan listede en üst sırada Türkiye vardı. Depremde kaybolan binlerce çocuk zihnimizde kanlı soru işaretleri oluşturdu.
Ardından New York'taki Siyonist örgüt Chabad Lubavich'e ait sinagog baskınında tüneller içinde kanlı yataklar ve çocuk mama sandalyeleri de bulundu. Gözaltına alınan Siyonistler Brooklyn Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada kefaletsiz serbest bırakıldı sessizce...
Tüm bu yaşanan mide bulandırıcı garabet, zaten hissettiğimiz bir sezginin gerçekliğini ortaya koydu. 2020 yılında gündem olan Wayfair Olayında, alışveriş sitelerinde aşırı derecede pahalı eşyaların satışı yoluyla çocuk kaçakçılığı paravanlanıyordu. 2016 yılında ise Pizza Gate skandalının baş aktörleri yine ABD yöneticilerini ve Batılı milyarderleriydi.
Bu skandallar bir bir patlak verirken özellikle yerel basının olayı gündem dahi yapmadığını görüyoruz. Onlara göre haber değeri taşımayan bu skandallar hayran oldukları batılı ülkelerde ve baş aktörlüğünde Yahudilerin olduğu olaylar silsilesi. Çünkü asıl düşmanları olan İslam, bu olaylarla bağdaştırılamıyor.
Bu akılalmaz olaylar tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşirken gerek yurtiçi gerekse uluslararası çocuk örgüt ve kuruluşlarının sessizliğe büründüğüne şahit oluyoruz yine.
Korku filmlerinde dahi olamayacak kurguları bizler canlı kanlı yaşıyoruz. Şahitliğini yaptığımız bu çağın artık ne kadar yaşanılamaz hale geldiğini, tüm dünyaya egemen kapitalist sistemin ne kadar kokuştuğunu ve artık bittiğini bir kez daha haykırıyoruz. Yalnız kurulacak olan Raşidi Hilâfet Devlei bu yaşanan dehşeti sona erdirebilir. Çünkü bu nizam; nesli, canı, namusu, aklı, malı, insan onurunu hadlerle koruma altına almıştır. İnsanlık için tek kurtuluş; slogandan çok daha fazlası olan Hilâfet sistemidir.