Arapça lafzına kulağımızın da dilimizin de aşina olduğu اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَؕ “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” ayeti kerimesi hayatımızdaki önemli noktalarda bize ince bir hatırlatmada bulunuyor. (Bakara 156) Genellikle de musibet olarak gördüğümüz ölüm haberi aldığımızda zikrediyoruz bu ayeti. Zira öyle büyük bir acıyla baş edebilmek için bir tek Allah’ı (svt) anmaya O’na (svt) sığınmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Osmanlı Devleti döneminde ise ecdadımız birbirine taziyede bulunurken “başımız sağolsun” dermiş. Kime ne olursa olsun yeter ki devletimiz başsız kalmasın düsturunun hakim olduğu bir toplum. Ümmet bilincinin var olduğu ve henüz bireysellik fikrinin hayatlarına hakim olmadığı o zamanda toplumsal olarak etkilenebilecekleri hatta tüm mahlukatın başına gelebilecek en büyük musibetin bilincinde olduklarından dolayı ölümden acı görmüşler başsız kalmayı.
Sonra yetiştirilen nesil de ecdadının kemiklerini sızlatır nitelikte kutlamalarda bulundu geçtiğimiz ay. Neyi kutladılar peki Ümmetin hainlerin hileleriyle nasıl başsız bırakıldığını mı?
Gün geçtikçe katlanarak artan musibetlerin arka planı hep Hilafetin yokluğuna dayanıyorken kimisi cahilliğinden, kimisi düşmanlığından kara bir günü Ümmetin zihnine bayram diye kazıdılar. Koruyucu kalkanının yokluğundan istifade kafirlerin zulmüne kolaylıkla uğrayan beldeler, sömürülen kaynaklar, yoksulluğa terk edilen insanlar, imani atmosferin yokluğundan ruhi çöküntüye girip birbirini katleden insanlar...
Hilafetin yokluğunda uğranılan zarardan zannedildiği gibi yalnızca Müslümanlar da değil her canlı nasibini alıyor maalesef. Biri diğerini aratan münker olaylar karşısında ise Rasulullah’ın (sav) bize öğrettiği duayı zikrediyoruz:
“إِذَا أَصَابَتْ أَحَدَكُمْ مُصِيبَةٌ فَلْيَقُلْ: إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ، اللَّهُمَّ! عِنْدَكَ أَحْتَسِبُ مُصِيبَتِى فَآجِرْنِى فِيهَا وَأَبْدِلْ لِى خَيْرًا مِنْها.”
“Birinizin başına bir musibet/acı bir şey geldiği zaman, “Biz Allah’a aidiz ve biz O’na döneceğiz. Allah’ım! Başıma gelen musibetin/acının mükâfatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu daha hayırlısıyla değiştir” desin.” [Ebû Dâvûd, Cenâiz, 17-18]
Yüzyıldır başımıza gelen her acıya karşı sabretmekle beraber artık Rabbimizden çalışmalarımızın mükafatını istiyor ve İkinci Raşidi Hilafet Devletini bizlere ikram etmesini bekliyoruz. Allahumme Amin.
Safiye SARUHAN