İslam Hilafet Devleti’nin enkazı üzerine kurulan laik, demokratik nizamlı Türkiye’de neredeyse her günün sabahına İslami değerlerimize yönelik saldırılarla uyanıyoruz. Her acımasız saldırı karşısında da “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” duygusunu iliklerimize kadar hissediyoruz.
İşte bir yenisi daha… Prof. Dr. Üstün Dökmen katıldığı bir TV programında İslam’ın şiarı başörtüsü hakkında galiz açıklamalarda bulundu. Müslüman kadınların kılık kıyafeti tercihi hakkında hadsiz değerlendirmeler yaptı. Şöyle ki: “Eczacı, mimar, inşaat mühendisi başörtülü, tesettürlü olabilir. Söylediğim aynen şu, bir eczacı başörtülü olabilir, mimar olabilir, Milli Eğitim izin verdiği için öğretmen olabilir, hakim ve savcı benim alanım değil karışmıyorum. Fakat başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar' dedi.”
Dökmen’in bu ifadeleri üzerine Köklü Değişim Kadın Kolları olarak biz de diyoruz ki; Sayın Dökmen! Biz sizin İslam’a düşmanlığınızı başörtülü kadınların öğretmenlik yapamayacağını ilişkin yaptığınız evvelki açıklamalardan biliyoruz.
Biz sizin derdinizin meslek etikliği değil İslam düşmanlığı olduğundan da haberdarız. Sizin bu tesettüre ve Müslümanların şiarlarına dönük tahammülsüzlük dürtüsüyle yaptığınız öfke dolu açıklamalarınız; “malumun ilamı” kabilindendir.
Biz sizin İslam’a ve Müslümanlara olan kininizin taa eskiye dayandığını pekâlâ biliyoruz. Kur’an haber vermiştir bizlere; sizin iç dünyalarınızda İslam’a beslediğiniz kinin ağızlarınızdan çıkan galiz sözlerden çok daha büyük olduğu gerçeğini… Allah Azze ve Celle sizin gibileri hakkında bakınız nasıl buyuruyor: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ “Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.” (Ali İmran 118)
İzinden takip ettiğiniz atalarınız gibi siz de İslam’ın varlığına tahammül edemiyorsunuz. İskilipli Atıf Hoca, Şalcı Bacı, Şeyh Said ve daha nicelerinin idamına karar veren İslam düşmanlığı üzerine kurulu İstiklal Mahkemeleri’nden tanıyoruz sizleri. Sırf tesettür ahkamına riayet ettiği için Müslümanlara her türlü zulmü reva gördüğünüz 28 Şubat’tan biliyoruz sizleri… Bu ara da sayın Dökmen; Müslüman kadınların kıyafet tercihini yapmak ve bunu dillendirmek sizin haddinize değildir. Öyleyse haddinizi bilin!
Biz Müslüman kadınların neyi nerede nasıl giyeceğini belirleme yetkisi ancak İslam’a aittir. İslam’ın ört dediği yerde örter müsaade ettiği yerde de çıkartırız. Başörtüsü, mükellef olan her Müslüman kadına Şeriat’ın talep ettiği şekilde takınması/örtünmesi farz olan şeri bir hükümdür. Başörtüsü ahkâmı her yönüyle/tafsilatıyla Şeriat tarafından belirlenmiş ve keyfiyeti tayin edilmiş bir ahkâmdır. Yoksa sizin ağzınıza doladığınız basit ve bir meslek uğrunda feda edilecek teferruat değildir.
1400 senedir Allah’ın hükmü olduğundan dolayı taktığımız başımızın tacı başörtüsünü bir meslek gurubuna kurban vereceğimizi mi zannettiniz yoksa sayın Dökmen? Yoksa başörtüsünü sadece sizin belirlediğiniz meslek guruplarında göre mi takacağımızı zannettiniz?
Şayet öyle zannettiyseniz yanıldınız ve de çok kötü hüküm verdiniz. Allah’ın buyurduğu gibi; مَا لَكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَۚ“Size ne oluyor ki bu kadar kötü hüküm veriyorsunuz.” (Kalem 36)
Son olarak; Bizler başörtüsünü Allah’ın bir emri olduğu için takıyoruz. Başörtüsü; meslek gruplarına göre takılan bir malzeme değildir. İstenildiğinde takılan istenildiğinde çıkartılan bir süs eşyası da değildir. Malum tabirle “teferruat” hiç değildir. Başörtüsü; polemik malzemesi olacak kadar değersiz değildir.
Başörtüsü; galiz emellerinize istismar konusu yapılacak kadar ucuz değildir. Başörtüsü; şanlı tarihimizde uğrunda orduları hareket ettirdiğimiz namusumuzdur. İslam’ın şiarıdır.
Başörtüsü; demokratik özgürlüğün bir gereği değil, Şeri hükmün ta kendisidir. Başörtüsü; başını açıp ecnebilere göstermediği için şehit edilen Şalcı bacıların nişanesi, dirayeti ve samimiyetidir. Başörtüsü; “öldüğüm vakit namahrem bedenimi görmesin, onun için beni gece defnedin” diyen Fatımaların mirasıdır. Başörtüsü; bizim başımızın üstündeki ayet ve farziyettir.
Son olarak, Asrımızın Fatımaları olarak biz Müslüman kadınlar, ne pahasına olursa olsun değerlerimizle alay edilmesine, şiarlarımıza saldırılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Allah bu sözümüze şahittir.