Acının ve gözyaşının rengi hala kan!.. Yıllardır süren, son zamanlarda yine zulmün sesinin arttığı Filistin sokakları yine en acısına şahit oluyor, kan ve gözyaşına...
Bugün Filistinli bir annenin gözünden bakmak ister misiniz dünyaya?
Bizlerin sadece televizyon ekranlarında, sosyal medyalarda gördüğümüzde dahi içimizi sızlatan, kalbimizi sıkıştıran o görüntüleri bizatihi yaşayan Filistinli müslümanların acısına ortak olalım...
Filistin’de anne olmak zor... Bu dünya yıkılan evlerin arasında: “Çocuğum kayboldu, nerede o? Yeter ey dünya! Zulme yeter artık, biz sivil insanlarız. Yemin ederim çocuklarım yemek yemeden şehit oldu...” diye feryat eden bir annenin yakarışlarına şahit oldu. Vallahi Rabbimiz de şahittir! Çocuklarım yemek yemeden şehit oldu...İşte bu cümle defaatle tekrarlandı.
Sen düşün ey anne, sen düşün! Okulda yemesi için kattığın çeşit çeşit azığı yemediğinde nasıl da üzülüyor ve kızıyorsun. “Aç kaldın, hasta olacaksın” diye nasılda telaşa kapılıyorsun. Şimdi sen düşün, yemek yemeden şehit olan ana kuzusunu...
Bir başka anne, evladına sarılmış, enkazın içinde defalarca söylediği bir cümlesi ve Rabbine hamdı vardı. “Aksa'ya feda olsun anneciğim. Aksa’ya feda olsun anneciğim.”
Belki hiç bir şeyi kalmadı, gidecek yeri, yatacak yatağı... Ama o annenin imanından dudaklarına sadır olan tek bir cümle vardı o da: evladını kendisine bağışladığı için Rabbine hamd edişi ve Mescid-i Aksa uğruna feda ettiği bir evi... Sen düşün ey anne, Allah’ın mubarek kıldığı o belde de can güvenliği olmamasına rağmen istediği tek şey topraklarının selameti.
Yine koşuyor bir anne kızına doğru. Sevinçle haykırıyor “baban şehit oldu ey kızım. Kocam şehit oldu ey kızım.” Sevinçle yankılanıyor sesi. Sen düşün ey anne... Şehadet aşklarını sen düşün...
Filistin’de baba olmak zor... Bir babanın şehit edilmiş minicik bebeğini taşırken hıçkırarak ağlayıp, bir yandan da çocuğunun cansız bedenini tutmaya çalışması, onu bırakamaması, Filistin sokaklarının en çok şahit olduğu tablodur.
23 yıl önce Gazze saldırılarında oğlu Muhammed’i bir duvarın arkasına, işgalci Yahudi askerlerinden korumaya çalışan bir baba bugün iki oğlunu daha kaybetti...
Filistin’de çocuk olmak zor... Babası şehit edilen bir kız çocuğu; “Senin çocukların bir kere bile aç uyudu mu hiç? ya da uyurken üşüdü mü hiç? Tabi ki hayır. Bizim suçumuz ne?” diye ahuvahları semayı titretiyor.
Kardeşi şehit edilen bir genç, Ümmete sitemkar bir nida ile; “Yarın size kim şefaat edecek, Allah mı? Şehitler ölüyor siz hala izlemeye devam ediyorsunuz! Neredesiniz?” diye bizlere seslenen o gencin acısını Aksa’nın kana doymuş toprakları hissediyor.
Kudüs'lü bir çocuk haykırdı; “Allah yaptıklarınızın hesabını sormayacak mı sanıyorsunuz?”
Filistin’de yaşamak zor. Bizlerin izlemeye cesaret edemediği videoları, onlar yıllardır yaşıyor ve tanıklık ediyor. Acı ve gözyaşı onları İslam Devletinin yokluğundan beri hiç bırakmadı. Zulmün sesi kesilmedi.
Müslüman beldelere yapılanlar insanlık katliamıdır ve aynı zamanda Müslümanların sahipsiz kalışının simgesidir.
Bizler Filistinli Müslümanların gözünden bakmaya çalışıyoruz dünyaya. Onların acılarını görüyor, yaşlı gözlerimiz ile yardım istiyoruz Rab Teala’dan.
Fakat, asırlardır süren bu acılar tekraren hatırlatıyor bize Hilafet Devletinin yokluğunu. O devlet ki, bir anne gibiydi. Koruyan, kollayan, bir tutan bir anne gibi. Maalesef İslam Devletinin yıkılması ile doğan zulümler, korunmasız, başsız, kalkansız ve annesiz kalan bir ümmet bıraktı geride. Şimdi de bu sahipsizliğin acı meyvelerini yiyoruz...
Çetin imtihanlar verdiğimiz şu zamanlarda senelerdir şahit olduğumuz zulüm manzarasına bir kez daha şahit oluyor ve ne yazık ki her geçen gün bir diğerini arıyoruz. Vallahi biz Müslümanlar, izzetin tadını alamaz olduk, zalimlerin bozguna uğradığı günleri göremez olduk; esaret prangaları dolandı ayaklarımıza... Hakkı tutup kaldıramaz olduk.
Öyle ki, Müslüman ülkelerin yöneticileri adeta üç maymun oynuyor! Ya aciz bir şekilde kınama mesajları, ya da lal olmuşçasına suskunluğa bürünüyorlar!
Ordularını harekete geçirmeyip, Müslümanlara yardım elini uzatmayıp, zalimlerin eteklerine dolanarak apaçık bir ihanet cürmü işlemektedirler. Amerika kilometrelerce öteden uçak gemisi gönderirken, 2 milyar Müslüman’ın kutsallarına ve kardeşlerine sahip çıkamamasının tek müsebibi korkak ve basiretsiz yöneticilerdir.
Hilafet’in yıkılşından bu yana gün yüzü görmeyen Müslümanlara refah ancak bir Halifededir. Zira görüyoruz ki Rasulullah (s.a.s)’ın: “İmam (Halife) bir kalkandır, Onun ardında korunulur ve Onun ardında savaşılır.” buyurduğu üzere ardında korunup ve ardında İslam’ın izzetini, Müslümanların canını, malını muhafaza edeceğimiz bir Halife’nin ehemmiyetini hepimiz hakkıyla idrak ettik.
Rabbim bizlere İslam’ın izzetini muhafaza edecek, Müslümanları refaha eriştirecek, Aksa ve diğer sair İslam beldelerini yeniden kurtuluşa kavuşturacak Raşid Halifeler nasip etsin...
Zehra Akkaya