Gazze’de katliamın bilançosu ağırlaştıkça ağırlaşıyor. Müslümanlar sadece en yakınlarını kaybetmiyor, yoklukla ve çok büyük sıkıntılar ile mücadele halindeler. En temel ihtiyaçlar dahi kendilerinden esirgenen Müslümanlar arasında gözlerimiz özellikle bu direnişin çocuklarına ilişince gördüklerimiz o kadar acı ki...
Birkaç gün önce çadırda yaşayan Gazzeli bir çocuk “Ölmek istiyorum, artık bununla başa çıkamıyorum. Her şeye yemin ederim ki kelimenin tam anlamıyla her konuda acı çekiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Siz hiç “ölüm bu hayattan daha merhametli” diyen bir çocuk gördünüz mü? Yemek sırasından eli boş dönen minicik bir çocuk söylüyor bunu. Hem de acısını kahkahalar ile bastırmaya çalışıyor. Yürekleri sızım sızım sızlatan bu cümleleri onlara reva görülen şartlar altında kuruyorlar. Yaşadıklarının ağır yükünü kaldıramayıp feryat eden çocuklar... Gördükleri kabuslar yüzünden uyuyamayan çocuklar... Dahası artık terk-i diyar eyleyen küçücük çocuklar...
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “Müslümanların işleriyle ilgilenmeksizin sabahlayan kimse onlardan (Müslümanlardan) değildir.” demiştir. [Ebu Nuaym]
Allah’a hamdolsun ki bugün Müslüman Ümmet Gazze’ye kayıtsız kalmayıp onu hem kendi gündeminde tutmuş hem de diğer Ümmetlerin de gündemine taşımıştır ki biz gayrimüslim ümmetlerin Gazze konusundaki söz, davranış ve amellerine de şahit olmaktayız. Ama İslam beldelerindeki yöneticiler öylesine bir ihanet içindeler ki bu vaziyet aslında onların dünya ve ahiret hayatlarına ayna tutmaktadır. Rabbimiz böylelerine dünyada yenilgiyi ahirette de cehennem ateşini vadetmiştir...
Gazze halkı ise küçüğüyle büyüğüyle gösterdikleri teslimiyet ile yalnızca Allah’ın (svt) yardımını umuyorlar. Tarih de bu durumun nihayetinde zafer ile sonuçlanacağını nice örneklerle göstermektedir.
Kureyş halkı Peygamber Efendimiz’i (sav) her türlü eziyete maruz bırakırken kendisi kıyam etti ve dedi ki; “Nefsimi elinde tutan kudrete yemin ederim ki boğazlanmak pahasına gönderildim!” [Ahmed bin Hanbel tahriç etmiştir]
Rasulullah’ın (sav) bu tutumu nedeniyle etrafındaki Müminler de etkilenip aynı duruşu gösterdiler ve netice Allah’ın izniyle elbette zafer oldu. Hatta boykot günlerini hatırlayalım. Kureyş kâfirleri Resulullah’ı (sav) öldürmeyi başaramayınca Resulullah (sav), kendisine tabi olan Müslümanlar ve O’nu (sav) koruyan Haşim oğulları ile Muttalip oğullarıyla ilişkileri kesmeye karar verdi. Bu haksız boykot Resulullah’ın (sav) ve ashabının 3 yıl boyunca karşılaştığı şiddetin zirve noktasını teşkil ediyordu. Onları bu boğucu sıkıntıya karşı tahammüllü hale getiren tek şey Allah’ın rızasını kazanmaktı. Sonucunda ise Allah Subhanehu ve Teâlâ yardımını onlara kavuşturmuştu.
İşte tarih tekkerrür ediyor ve inanıyoruz ki bu işin de sonucunda Müslümanlara ait topraklar 1300 yıl önceki gibi yeniden Dar-ül İslam’a, toplumlar yeninden İslam toplumuna dönecektir. Bu uğurda selamete ermek için önemli olan Ümmetin evlatları olarak gayret edip tek vücud hâline gelebilmek, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın nusretini talep etmek, Raşidi Hilâfet Devletinin kurulması için çalışmaktır.
“Böylece zulmeden topluluğun kökü kurutuldu. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’adır.” (En’am suresi,47) diyeceğimiz günleri görmeyi Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan niyaz ediyoruz...
“Ey çocuk inan ki güleceksin bir gün, O günler geçecek bitecek bu sürgün, Yanına kalmayan zalimin zulmüdür, Tüm dünya böyle bilsin Filistin hilâfet ile özgürdür.”
Hatice ULUIŞIK