Aile toplumun özü ve temelidir. Bu yüzden İslam evliliğe, aile kurumuna, aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermiş ve onları mükemmel olan düzen İslam nizamı ile olması gerektiği gibi düzenlemiştir. Nitekim yüzyıllar boyunca aile, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ve Rasulü’nün (sav) hükümleriyle kale gibi korunmuştur. Koruma altına alınan bu kale, huzur, saygı ve sevgiyi içinde barındırmış, her açıdan sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlamıştır. İnsan fıtratına uygun olan bir nizamdan elbette Ümmete faydalı olacak Allah’ın (svt) rızası doğrultusunda yaşam sürecek nesiller yetişir.
Ailenin meyveleri diye tabir edilen çocuklar ve gençler toplumun temeli, geleceğin teminatıdır. Bu temel sağlam atıldığı taktirde toplumun bekası ve ileriye doğru yol alınması kolay olacaktır. Zira tarihte toprağa sağlam ekilen tohumların yeşeren birer fidanlar olduğunun örneklerini Sahabelerin (ranhum) hayatlarında görmek mümkündür. Örneğin, Mescid-i Harâm’ın müezzini küçük Mahzure(ra) sokakta ezan taklidi yapıp alaylı bir tavırla ezan okumaya çalışırken, Peygamber (sav) onu gördü, haydi:
“Bana bir ezan oku dedi, bunun üzerine küçük Mahzure kendisine kızacağını beklerken lütuf ve dua görmüştür.” Bu yönlendirme ona ezanı sevdirmiş ve örnek olacak bir şahsiyet kazandırmıştır.
Sa’d Bin Ebi Vakkas (ra), cennetle müjdelenen on kişiden biri, İslam’ı seçmiş bu yolda yetişen bir çocuk olarak İslam ordularında başarılı neticeler almış ve görevler üstlenmiştir. Sonrasında İslam topraklarının genişlemesinde çok büyük katkılar sağlamıştır.
Enes bin Malik (ra) Medine’ye hicrette henüz sekiz yaşında bir çocuk idi. Enes Bin Malik (ra) Rasulullah’ın (sav) hizmetinde bulunduğu 10 yıl içerisinde Peygamberimiz’in (sav) bir defa olsun yaptığı bir iş için kendisine; “Bunu niçin böyle yaptın?” yapmadığı bir şey için de; “Bunu niye böyle yapmadın?” demediğini rivayet eder. Enes Bin Malik (ra) Peygamberimiz (sav) ile birlikte bütün savaşlarda bulundu. Bedir Harbi’ne katıldığında ise henüz 12 yaşındaydı. Enes Bin Malik (ra) en çok hadis rivayet eden Sahabelerin üçüncüsüdür. Ve bunun gibi pek çok örnek İslam tarihinde mevcuttur.
İşte İslam’ın hakim olduğu bir dönemde İslam’a tabi olanlar iktidar sahibi birer ebeveyn olarak çocuklarını böyle yetiştirdiler. Onlar; namaza koşarak giden, Kur’an’ı öğrenen, onunla amel eden, kavmine liderlik yapan, ilim ve fıkıh konusunda fakihliğe ulaşan, ordu komutanlığı yapan ve Allah yolunda şehit olmayı arzulayan nesillere şahit oldular. İşte Müslümanlar bu şekilde yeryüzünün en hayırlı nesillerini yetiştirdiler.
Türkiye anayasasının 41.maddesinde “Aile Türk Toplumunun Temelidir, hükmü yer almaktadır.” Bu hükme rağmen ne yazık ki kapitalist sistemin etkisiyle bu temel gün geçtikçe zedeleniyor ve üzerine bina edilen değerler yıkılıyor. Tüm insanlar, devamlı olarak değişen bir anayasa ile dünyada yaşamaya ve bu dünyaya uyum sağlamaya çalışıyor. Tabi ki sanayi ve teknolojideki değişikler de aile yaşantısını ve genel olarak insanları da etkilemektedir.
Ailenin meskeni olan evlerimiz, insanoğlunun en derin eğitimini aldığı, pek çok şeyler öğrendiği ve hayata hazırlandığı bir kurumdur. Diğer yandan evlerimiz dünyaya masum ve nötr bir özellikte gelen çocuğa hem ferdi, hem de sosyal ve kültürel yönden kimlik kazandıran bir yerdir. Çocuğun şahsiyeti bir nevi aile eğitimi vasıtasıyla oluşmaktadır. Bu sebepledir ki aile eğitiminin değeri ve sorumluluğu büyük önem arz etmektedir. Allah’ın (svt) insanlardan korunmasını emrettiği değerlerden biride neslin devamlılığıdır. Nesilleri korumak bir toplum için ölüm-kalım meselesidir. Nesillerini koruyabilen, eğiten ve yetiştiren toplumlar, her zaman kalkınır ve dünyaya yön verebilirler. Bu yüzden İslam, nesillerin korunup, yetiştirilmesini mükemmel bir şekilde düzene koymuştur. Bu düzeni sağlayacak olan ebeveynler geçmişte söz hakkı iken, günümüzde söz hakkı yetkisinden mahrum kalmış durumdadırlar. Adeta, efendisini doğurmuş köle muamelesi gören anneleri, saygı beklerken hizmet eden babaları görmekteyiz. Yaşadığımız dünya hayatında geçmişten-bugüne ve geleceğe dair düşünecek olursak neslin gidişatı ne durumdadır? Geleceği ihya edecek nesiller günümüzde mevcut mudur ? Cevaben diyebiliriz ki:
Çabalarımız neticesinde sayıları az olsa da, umut olacak nesiller elbette yetişiyor-(yetiştiriliyor). Bu sayının neden az olduğunun sebepleri bilinmeli ve buna çözümler bulunmalıdır. İlk olarak gözlemlenmesi gereken eğitimin temeli olan içinde yaşamın devam edildiği evlerimizdeki eğitim metodu ve aile içi ilişkilerimizdir. İktidarı kaybedilmiş evler.. Bunun neticesinde gençler Youtuber’lara teslim edilmişse, çocuklara çizgi film açmadan yemek yedirilmiyorsa, anneler başlarını dizilerden kaldıramıyorsa, babalar spor, haber, magazin programlarına müptela olmuşlarsa, sofra adabı değersizleşip yemekler toplu yenmiyorsa, herkes kendi odasında, kendi telefonu ve internetiyle kendi dünyasında yaşıyorsa, büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterilmiyorsa, kimse kimseyi Allah’a davet etmiyor, iyiliği emredip kötülükten nehyetmiyorsa ve bir evin içerisinde bencillik hüküm sürüyorsa bilinmelidir ki o evin iktidarı kaybedilmiş demektir! Yaşadığınız ülkede İslam hakim değilse aile, nesil ve toplumun ifsat edilmesi kaçınılmaz olur.
Ey Müslümanlar ! Başınızı kaldırın, etrafınıza bakın dünyada neler oluyor? Kapitalist sistemin hayatımızdaki tesirine bakın. Mahremlerimiz olan evlerimizin iktidarı ellerimizden alınıyor. Sömürgeci Batı’nın plânları hayatımıza işliyor.
Rabbimiz Allah Azze ve Cellen’in şu hitabına uyun, yeryüzündeki bozgunculuğa karşı olun ki siz ve nesilleriniz kurtuluşa eresiniz. “Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi.?” [Hud 116]
Sadiye Güneş