EN ŞİDDETLİ FİTNE
01 Kasım 2022

EN ŞİDDETLİ FİTNE

Bugün Müslümanlar birçok ahir zaman fitnesiyle karşı karşıya kalmış durumdalar. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadislerinde, gelecekte Ümmet içinde birlik ve düzeni bozacak fitnelerin olacağından bahsetmiştir. Fitnelerin çokça olduğu bu zamanlarda İslâm’ı yaşamak, Kur’an ve Sünnet’e uymak elbette ki kolay olmayacaktır. Ancak önemli olan ve bize cenneti kazandıracak olan; tüm fitnelere rağmen Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın bizden istediği şekilde hareket etmektir.

“Fitne” kelimesinin aslı “fetn”dir. “Fetn”, altın ve gümüş gibi madenlerin saflığını anlamak için onları ateşte eritmek demektir. Sözlükte “fitne”, deneme ve imtihana tabi tutmak, sınamak, maddi ve manevi sıkıntı, üzüntü, belâ ve felaketle imtihan etmek gibi anlamlara gelir. Bunlardan başka “fitne”nin, küfür, azgınlık, ayrılık, kandırmak, yoldan çıkarmak, zulüm, baskı, karışıklık, nifak gibi mânâları da vardır.

Kur’an-ı Kerîm’de fitne kelimesi birçok ayette yukarıdaki anlamlarına göre geçmektedir. Mesela, Enbiya Suresi 35. ayette imtihan olarak “Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz.”, Ankebut Suresi 10. ayette baskı ve işkence olarak “İnananlardan “Allah’a inandık” diyenler vardır. Ama Allah uğrunda bir ezaya/işkenceye uğratılınca, insanlardan gördükleri ezâyı (fitnete’n-nas), Allah’ın azabı gibi görürler.”, Nur Suresi 63. ayette belâ olarak “…Rasûl’un emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın(fitnenin) çarpmasından yahut onlara acı bir azâbın uğramasından sakınsınlar.”, Bakara Suresi 191 ve 217. ayetlerde küfür ve şirk olarak “Fitne katl’den/öldürmekten daha büyük suçtur.” şeklinde geçmektedir. Yine aynı anlamda Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Fitne kalmayıp, yalnız Allah’ın dini kalıncaya kadar onlarla savaşın.” [Enfâl, 39]

Ebû Mûsâ el-Eş’arî’nin rivayetine göre Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler meydana gelecek. Kişi o fitnelerde mü’min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü’min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar.” [Ebû Dâvud, Fiten 2; Tirmizî, Fiten 30]

Bu bağlamda anlıyoruz ki en büyük fitne, imanın ve dinin tehlikeye düştüğü küfür fitnesidir. İslâm’dan gayrı bütün ideolojiler, izm’ler ve dünya düzenleri fitne doğuran ana fitnelerdir. Bu küfür düzenlerinde insanın imanını muhafaza etmesi zorlaşır. Keza bugün Müslüman memleketlerde artan ateizm ve deizm oranları fitnenin boyutunu göstermektedir. Hilâfetin kaldırılışı ve laik kapitalist ideolojinin benimsenmesiyle en büyük fitne ateşi yakılmış, çoğu Müslüman “Ümmet olma” bilincini kaybetmiş, darmadağın hale gelmiş, sömürü ve zulüm diyar diyar gezer olmuştur. Bilhassa Müslüman topraklarda bu fitnenin ateşi devamlı alevlendirilmektedir.

Geçtiğimiz gün kutlanan bâtıl cumhuriyet bayramı ve medya aracılığıyla “Ümmetten millete” diye yapılan milliyetçilik çağrısıyla beraber bazı Müslümanların bunlara iştirak etmesi durumun vahâmetini gözler önüne sermektedir. Zihinlerin işgalinin ne derece önemli olduğu “cumhuriyet bayramı” örnekliğinde ortaya çıkmaktadır. Zihni işgal edilmiş birey ve toplumlar sömürülmeye ve zayıf düşürülmeye mahkûmdurlar. Bu da ancak dinin yozlaştırılmasıyla mümkündür. Dinin yozlaştırılması; hak ve batılın karıştırılması, mefhumların yer değiştirmesi, insanların dinlerini yaşayamayacak şekilde dinlerinden soğutulması, Allah’ın (svt) dininin hâkim olmasına giden yolların kapatılması ve insanları sistematik bir şekilde câhil bırakmak gibi yöntemlerle olur. Tüm bunlar Müslüman toplumu çöküntüye uğratan ve derinden sarsan fitnelerdir. Ve fitne toplumu güçsüz bırakıp yok eden tehlikeli bir silahtır.

Çıbanbaşı gibi fitne başı olan zalimler ise bu silâha, insanlar arasında uygun gördükleri kişileri kullanarak ya da çıkarlarına hizmet edecek uygun karakterleri yerleştirerek sahip olurlar. Maalesef ki ülkemizde tatbik edilen sömürü fitnesi kapitalizmle, insanlar tüketim köleleri haline getirilmiş, karınlarını doyurmaktan ve maddi şeyleri dert edinmekten başka bir şeyi dert edinmez hale gelmişlerdir. Parayı, malı-mülkü dert edinmek, imanını dert edinmenin önüne geçmiştir. Zalim ve tağutlardan korku, Allah (svt) korkusunun önüne geçmiştir. Dünya için çalışmak, ahiret için çalışmanın önüne geçmiştir. Evet, bugün çağdaş fitneler Ümmeti bir ahtapotun kolları gibi her yandan sarmış durumdadır. Ancak unutmamalıyız ki bu dünya imtihan dünyasıdır. Her bir cihetten kuşatıldığımız bu fitneler dururken müslümanın sadece geçim derdiyle uğraşma, namazını kılıp başka bir şeye karışmama ya da sosyal medyada zaman öldürme gibi bir lüksü yoktur. Şayet böyle yaparsa kendisini, ehlini, çevresini ve dünyayı fitnelerden kurtarma görevini nasıl ifa edecektir?

Yeryüzünden fitneyi kaldırma misyonuna sahip İslam Devleti’nin kurulması için kim çalışacaktır? Ümmet-i Muhammed devlet olmadan, yeryüzündeki zulmü, sömürüyü, katliamları, namusa ve dine yapılan saldırıları nasıl önleyecektir? Hakkı söyleyen, tağuti düzen kapitalizmi reddedip İslâm’ın hâkim kılınması için çalışan mü’minleri fitne çıkarmakla suçlayanlar; gerçek fitnecilerin ta kendileridir. Çağdaş fitnelerin kaynağı olan bu kapitalist düzende rahat ve refah içinde, mü’min kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, Kudüs’ün Yahudi işgalinde olmasına üzülmeyen, Hindular, Çinliler tarafından müslüman kadınların iffeti kirletilirken rahat uyuyabilen, köklü bir değişim için mücadele etmeyenlerin durumu fitneye gark olduklarının göstergesidir.

“Ey mü’minler! Öyle bir fitneden sakının ki, o, sizden yalnızca zulmedenlere dokunmaz. Bilin ki gerçekten Allah, (ceza) ile sonuçlandırması pek şiddetli olandır.” Hilafet’in kaldırılmasıyla yakılan fitne ateşini söndürmek için koşturanlara selâm olsun…