Gazze'nin Acısı Yılbaşı Kutlamalarını İptal Ettirdi
31 Aralık 2025

Gazze'nin Acısı Yılbaşı Kutlamalarını İptal Ettirdi

“Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, ancak siz fark edemezsiniz.” [Bakara, 154]

Ebu Ubeyde’nin şehadeti 29 Aralık 2025’te İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından resmen ilan edildi. Allah, Ebu Ubeyde’yi ve tüm şehitlerimizi Nebîler, sıddıklar ve salihlerle birlikte haşretsin. Onların kanını, Ümmet ve tüm insanlık için bir diriliş vesilesi kılsın.

Coğrafyalarımızda zulüm sürerken hayatı “normalmiş’’ gibi yaşamak ve kutlama havasına girmek, zalimlerin en büyük kazancıdır. Çünkü soykırım yalnızca bombalarla değil; sessizlikle, kanıksamayla ve görmezden gelmeyle ilerler. Filistin kiliseleri, Gazze ve Batı Şeria’da süren soykırım, derin insani kriz ve halkın yaşadığı büyük acı nedeniyle yılbaşı kutlamalarını iptal ettiklerini açıkladı. Filistinli Hristiyanlara böyle bir duruş sergilemeleri ve vicdanlı, insani tutmları için teşekkür ediyorum. Tüm kalbimle İslami hidayetleri için dua ediyorum.

İman, ahlak ve aidiyet gibi temel alanlarda insanlara ‘’soykırım’’ uygulayan kapitalist düzen, insani zihniyet ve yönelimlerimizi belirli kalıplara hapsederek; batıl sistemin sınırları içinde şekillendirmek istemektedir. Böylece hayata bakışımız, bilinçli ve aydın bir düşünme süreciyle ulaşılan bir hakikat değil, kapitalizmin dışsal faktörler aracılığıyla dayattığı bir tuzak hâline gelir.

Birisi şöyle diyebilir: “Toplum sürekli dinin hayattan koparıldığı bir ortam haline geldi. Dışarı adım attığım anda dünyevileşme etrafımı çevreliyor. Bu düzene alışmak istemiyorum. Bunu nasıl durdurabilirim, ne yapabilirim?”

Hayatı sorgulayan insanlar için bu çok tanıdık bir histir. Çünkü kalplerimiz diri olduğu için acı çekiyor. Dinin hayattan itilip kenara atıldığı bir ortamda gün geçtikçe insanlıktan, ahlaktan, güvenli ortamından biraz daha uzaklaşıyoruz. Şunu unutmayalım ki insan, çoğu zaman kendi seçmediği şartların içine doğar. Ancak İslam, insanın içinde bulunduğu şartları değil; gayretini esas alır. Bugün Gazzeli kardeşlerimizin direnişi bunun en açık örneğidir.

Dünyayı ahtapot gibi saran laik nizamın tüm şaşırtmaları ve engellemeleri kimseyi İslam’ı araştırmaktan alıkoymamalıdır. Zira İslam’ın doğruluğu, akılda hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispat edilmiştir. Hayattan uzaklaştırılmasını meşrulaştıracak tek bir sahih aklî gerekçe dahi ortaya konulamamıştır. Bugüne kadar dinin hayattan dışlanması gerektiğini iddia eden hiçbir beşerî ideoloji, bu iddiasını aklî delillerle temellendirebilmiş değildir.

Burada asıl soru şudur: Ben gerçekten neye inanıyorum ve neye göre yaşıyorum? Düşüncelerimin ve davranışlarımın dayandığı ideoloji nedir? Dini yalnızca kişisel alana sıkıştırılmış bir vicdan meselesi olarak mı görüyorum, yoksa hayatın merkezinde, yön veren ve dönüştüren bir nizam olarak mı kabul etmem gerekiyor?

Eğer inanıyorsak, kendimizle dürüstçe yüzleşmek zorundayız. Zihnimizde, davranışlarımızda ve duygularımızda hak olan dine (İslam’a) ait olmayan unsurlar var mı? Hayatı değerlendirirken ölçümüz vahiy mi, yoksa bize dayatılan seküler kabuller mi? İman ettiğimizi zannederken farkında olmadan onunla çelişen bir dünya görüşünü mü taşıyoruz?

İslam, yaşanacak, savunulacak ve hayatın tamamında hâkim kılınacak bir ideolojidir. Bunu kabul etmek de reddetmek de bilinçli bir tercihi gerektirir. Beşerî ideolojilerde olduğu gibi kaçamak cevaplarla değil, açık ve cesur bir muhasebe ister. Yüzleşirsen, hatalarını eksiklerini inkâr etmez; tam tersine, kabul ederek ama sahiplenmeyerek ele alırsın. Bu çok güçlü bir ayrım. Çünkü insanı iyileştiren şey “bu batıl düşünceler bana sonradan giydirilmiş” diyebilmek ve bunu terk edebilmektir. Yoksa insan, farkında olmadan bulunduğu toplumdan etkilenir. Balık ve su metaforunu bilirsiniz; “Balık kardeş, ne güzel suda yüzüyorsun.” “Pardon, su nerede?”

İnsan, yanlış bir zihniyetin ortasında yaşadığını artık fark etmelidir. İslam tüm berraklığı ile apaçık ortada. Hakkın geldiği ve kapitalizm de dahil, beşerin uydurduğu ve yaratıcıya şirk koştuğu tüm izmlerin zail olduğu günlere bir an önce kavuşmak dileği ile.

‘’Hak geldi batıl zail oldu, zaten batıl zail olmaya mahkumdur.’’ [İsra 81]