DÜNYA VE AHİRET ARASINDA MÜMİN
28 Mayıs 2022

DÜNYA VE AHİRET ARASINDA MÜMİN

İtidal, bir Müslümanda olması gereken en önemli hasletlerdendir. Konuşmasında, eylemlerinde, seçimlerinde.... Belki de dünya ve ahiret tasavvurunda olması gereken en önemli husustur “İtidal”. Mümini iki kutuptan birine, sadece dünyaya veya sadece ahirete sıkışıp kalmaktan kurtaracak olan çizginin adıdır itidal. Bu dengeyi sağlayamayan kişi bir kutba kayar. Böylece ya dünyaya yüzünü döner, seküler bir bakış açısıyla dünya hayatından dini, ahiret gerçeğini çıkarır, heva ve hevesinin, dünya nimetlerinin kölesi haline gelir. Ya da dünyaya kapılma riski yüzünden dünyayı görmezden gelip sadece ahirete odaklanır. Rabbinin nimetlerine yüzünü döner, Rabbimizin dünya süsü olarak Müminlere verdiği mülk hakkını, evlat ve eş gibi nimetleri, yemek, içmek ve uyumak gibi uzvi ihtiyaçları reddedip zahitlikte ifrata kayarak dengeyi bozar.

Olması gereken tavrı ise Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bu dini bize tebliğ eden ve tebyin eden rehberimiz Efendimiz (sav) sünneti ile ortaya koymuş, denge bozulduğunda da ikaz ederek düzeltmiştir. Bir keresinde Efendimizin (sav) ibadetleri hakkında bilgi almak isteyen üç kişi anlatılanlardan sonra;

“Biz kim ,Peygamber kim! Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır.” demiş ve biri sürekli gece boyu namaz kılmaya ,diğeri sürekli oruç tutmaya, diğeri evlenmemeye karar vermiş. Bu konuşmaları duyan Allah Resulü şöyle buyurdu: “Şöyle şöyle söyleyen siz misiniz! Şunu iyi bilin ki vallahi aranızda Allah’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en çok takva sahibi olanınız benim. Bununla birlikte ben bazen oruç tutar, bazen tutmam. Hem namaz kılarım hem de uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetinden yüz çevirirse bende değildir.” [Buhari, nikah,1]

Yine Kuran-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“De ki Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş? De ki: Bunlar bu dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde de yalnız onlara mahsustur. İşte böylece biz ayetleri bilen bir topluluğu uzun uzun açıklıyoruz.” [A’raf 32]

Ayetten ve hadisten çıkardığımıza göre Mümin olarak bizden istenen; ölümü ve sonsuz ahiret yurdunu aklımızdan çıkarmadan helal olduğu müddetçe Rabbimizin nimetlerine yüzümüzü dönmememiz, zekatını verip malımızı temizlediğimiz müddetçe müminin zengin olabileceğini bilmemiz, haram yollara başvurmadığı müddetçe müminin evlenebileceğini ve evlat sahibi olabileceğini idrak etmemiz ve buna göre yaşamamızdır.

Ayette de geçtiği üzere Mümin için nimetlerin sadece ahirette değil dünyada da olduğunu, Allah’ın (svt) koyduğu sınırlara dikkat ettiği müddetçe Müminin dünya nimetlerinden faydalanabileceğini, dünyadaki nimetlerin sadece kafirler için değil Müminler için de var olduğunu, Rabbimizin bizlere rahmetinin tecellisi olduğunu idrak etmemizdir. Ahirete odaklanıp dünyayı unutmak gibi dünyaya odaklanıp ahireti, dini hayatından çıkarmak da Müminin vasıflarına aykırıdır.

Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz Yunus Suresi 7. ayette “Mahşer günü huzurumuza çıkacaklarını hiç hesaba katmayan dünya hayatını ahirete tercih ederek nihai mutluluk, tatmin ve huzuru onda arayan ve hem kevni hem de kavli ayetlerimize büsbütün ilgisiz kalanlara gelince “Kazandıkları günahlar yüzünden onların varacakları yer cehennemdir” buyurmuştur. Bu ayette olduğu gibi birden fazla ayette dünya süsünü ahirete tercih edenler, ölümü ve sonsuz ahiret yurdunu unutup sonlu dünyaya dalanların ziyan içinde oldukları bildirilmiştir. Efendimizin (sav) “Lezzetleri tahrip eden, acılaştıran ölümü çok zikredin.” (Tirmizi,Zühd,2) hadis-i şerifi, 2.Raşid Halife Hz.Ömer’in kendisine ölümü hatırlatması için birini görevlendirmesi, yüzüğündeki “nasihatçi olarak ölüm kafidir Ey Ömer” yazısı, Kur’andan 1000 yıla yakın bir süre yaşadığını öğrendiğimiz Hz.Nuh’a (as) ölüm döşeğinde “Ey uzun ömürlü peygamber dünyayı nasıl buldun?” diye sorulduğunda “Onu iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım.” (İbnu’l Esir, el-Kamil, 1, 173) cevabını vermesi ölümün ahiretin sadece bir yakınımız vefat ettiğinde hatırlanacak şeyler olmadığını, Müminin dünyaya dalmadan dengede kalabilmek ve şeytanın, nefsinin telkinlerine kapılmamak için ahiret bilincine ihtiyacı olduğunu gözler önüne seriyor. Bu iki durumun getireceği zarar açıkça ortada iken Mümin için efdal olan; dengede kalıp yarın ölecek gibi ahiret için, hiç ölmeyecek gibi dünya için çalışması gerektiğidir. Ölüm saatimizi tefekkür ederek bu dengenin bizim kodlarımızda var olduğunu anlıyoruz.

Ne zaman, nerede, kaç yaşında öleceğimizi bilmediğimiz için hem hiç ölmeyeceğimiz hissini hem de her an ölebileceğimiz hissini aynı anda yaşıyoruz. Ancak ölüm saatimizi bilseydik ölüm saatine yaklaşana kadar dünyaya meyleder ölüm zamanı yaklaşınca ahireti hatırlayabilirdik ya da ölüm saatimizi bildiğimiz için o tedirginlikle dünyayla ilgimizi tamamen kesebilirdik. Bu sebeple Rabbimiz ölüm saatimizi bilmemize imkan vermeyip bizim ölümle yaşam arasındaki ince çizgide kalmamızı istiyor , ne sadece dünya için yaşayıp ahireti unutmamızı ne de sadece ahiret için yaşayıp dünya hayatını terk etmememizi istiyor. Rabbim bizleri bu bilinçle hayatını şekillendirenlerden eylesin.

Büşra AYHAN