Dünya Kadınlar Günü’nün bu yıl ki teması: “Daha güçlü yarınlar için bugün cinsiyet eşitliği”
Batı’nın akletmekten aciz olduğunu öne sürdüğü kadın, sadece bedeninden faydalanılması gereken bir varlık olarak görülerek asırlar boyunca aşağılanmıştır. Bu yüzden Batı, kadını değersizleştirmiş, ona hiçbir konuda hak vermeye gerek duymamıştır. Eğitimden, siyasetten, iş hayatından onu mahrum bırakmıştır. Bunun bir sonucu olarak kadınlar kimliklerini kabul ettirebilmek ve haklarını elde edebilmek için daima mücadele etmek zorunda kalmışlardır.
Batı’nın o günden bugüne kadın üzerinde tek bir amacı vardır; onu metalaştırıp çıkar elde etmek. Sömürgeci Batı’nın kadın üzerindeki bu bakışı asla değişmediği gibi, modern zamanda kadının “özgürlük”, “cinsiyet eşitliği” maskesi altında cinselliğinin kullanılmasına ikna etmiştir.
Sömürgeci Batı, ne kadına ne de erkeğe asla değer vermez. Çünkü hayata sömürgecilik bakışı ile bakar. Kadın “cinsiyet eşitliği” düşüncesi ile güçlü ve özgüvenli olacağını, özellikle ekonomik özgürlüğünü elde edince daha mutlu olacağını düşünmemelidir. Zira kapitalizm “cinsiyet eşitliği” ile kadın ve erkeğin aynı haklara sahip olduğunu iddia etse bile onun asıl hedefi kadın ve erkeğin rol ve görevlerini eşitlemektir. Bu düşünce ile kadın ve erkeğe tüm rol ve görevlerinde “cinsiyetsizlik” düşüncesini empoze ederek ikisini de daha fazla sömürmeyi amaçlar. Bu durumda LGBT+ olan insanların da normal kabul edilmesi gerektiğini ve tercihlerinin savunulması gerektiğini ileri sürer… Bunun aksine 1400 yıl önce İslam’ın gelişi ile Rabbimiz kadın ve erkeğin gerçek hak ve görevlerini kendisine bahşetmiş, onu beşeri sistemlerin heva pençesinden kurtarmıştır. Geçmişte kadın ve erkeğin arasındaki tüm sorunları çözen İslam, kurulacak olan 2. Hilafet Devleti ile yeniden tatbik edecektir. Bunun için kadın ve erkeğin daha güçlü yarınlarının olabilmesi için ihtiyaç duyulan tek şey İslam nizamıdır!