CENNETTEN UZAKLAŞTIRAN AMEL: KİBİR
21 Mayıs 2022

CENNETTEN UZAKLAŞTIRAN AMEL: KİBİR

Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir (kibr) tevazunun karşıtı olarak; kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması, büyüklenme ve böbürlenme şeklindeki davranışların dışa yansıması anlamına gelmektedir. Hadis-i şerifteki tasvire göre kibir: “Gerçeği inkâr etmek, hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemek, hor görmektir.” [Müslim, Îmân, 147] Günümüzde toplumu oluşturan bireylerde ve yöneticilerde dahi görülen kibir hasleti bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmış durumdadır. Kibir, insan hayatını yönlendirmede önemli bir role sahiptir. Zira Lokman (as): “Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” diyerek oğluna kibir ve alametlerine karşı dikkatli ve hassas olması için şöyle nasihatte bulunmuştur: يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَ “Yavrucuğum, namazı kıl, iyiliği emret, kötü olandan sakın, başına gelene sabret.” [Lokman 17] وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ “İnsanlara yüzünü çevirme! Yeryüzünde böbürlenerek yürüme çünkü Allah (svt) büyüklük taslayan ve böbürlenen kimseyi sevmez.” [Lokman 18] وَاقْصِدْ فٖي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ ؕاِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمٖيرِ “Yürüyüşünde dengeli ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini, merkep sesidir buyurmuştur.” [Lokman 19] Lokman (as) bir önceki ayet-i kerimede oğlunun kötülükten sakındıran bir davetçi olmasını zikrettikten sonra diğer ayeti kerimede ise davetçinin önemli vasfına, sabırlı ve mütevazı olmaya dikkat çekmektedir. Çünkü sabırlı ve mütevazı olmak kibirli olmaktan sakındıran değerlerdir. Lokman (as) Rabbimizin kibirli kimseleri sevmediğini söylemiştir. Peki Rabbimiz kibirli kimseleri neden sevmez ? Çünkü kibir ehli, Allah’ın (svt) hakkına müdahale etmektedir. Oysa büyüklenmeyi ve büyük olmayı hak eden sadece, Rabbimizdir. Her mahlukun maliki ve hükümranı Allah (svt) ise kebir olmayı da hak eden sadece O’dur (svt). Kibir ehli olan insan, aslında Allah’ın(svt) mülkünde kendini ve kendi saltanatını kurmaya çalışmakta ve sadece kendisinin ön plânda olmasını istemektedir. Tıpkı Firavun ve Ebu Leheblerin kibirlerinden dolayı saltanatlarını kurmak istemeleri gibi… Oysa bu Rabbimizin hoşlanmadığı ve sevmediği kötü amellerdendir. Rabbimizin kibir ehli olan insanları sevmemesinin sebeplerinden biri de kibir ehlinin, Rabbine karşı kulluk görevini yerine getirmekte zorlanması ve çoğu zaman kulluğunu ifâ edememesidir. Şeytanın Âdem’e (as) secde edememesinin, Karun’un Rabbine şükredememesinin sebebi kibir ahlâkıdır. Kibir, insanı Allah’ın (svt) sevdiği ve hoşuna gittiği salih amellerden uzaklaştırdığı için Rabbimiz kibri ve kibir ehlini sevmez. Çünkü kibirli kişiler kendi düşüncesinden başka düşünceye saygı göstermeyen yalnızca kendi fikirlerini doğru olarak kabul eden ve bu sebeple hakkı küçümseyen ve dinlemeyen kişiliğe sahip olurlar. Bu insanlar, kibir ahlâkı ile hakkın üstünü örtmekte ve küçümsemektedirler. İnsanları küçümsemek ve onlardan yüz çevirmek, insanları zengin-fakir, efendi- köle, işçi-işveren, vasıflı-vasıfsız diye kategori etmek ve ayırımcılık ile muamele etmek zulümdür. Maalesef bugün insanlar bir kişiye önem göstermede, ona yaklaşmakta kişilerin konumuna göre yaklaşmakta, ya da insanların düşüncelerini, fikirlerini ve yaşantılarını beğenmeme sebepleriyle bu kişilerden uzak duruyor, arkadaşlık kurmayabiliyor. İşte bu davranışların hepsi kibirdendir. Ebu Bekir (ra) buyuruyor ki: “Kibirden sakının, topraktan yaratılıp yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.” Akıllı kimseler kendini beğenmekten sakınmalıdır, zira kibir kalbin afetidir. Kişinin kalbinde ne kadar kibir varsa aklında o kadar noksanlık vardır. Kibir insanı küfre kadar sürükleyebilir, iyiliğe engel olduğu gibi cennetten uzaklaştıran bir ameldir. Peygamber (sav) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurdu. Sahâbîlerden biri “Ya Rasulullah insan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır” dedi. Rasulullah (sav) “Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir ise hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir” buyurdu. Her hatanın telafisi olduğu gibi kendimizde beğenmediğimiz hâl-hareket, huy-ahlâk gibi özellikleri değiştirmek, bu husustaki hatalarımızı telafi etmek de mümkündür.

Kibirden kurtulmanın çaresi ilk önce insanın kendi mahiyetini tanıması sonra da kibrin dehşet verici neticelerini düşünüp anlamasıyla mümkündür. Örneğin; insanlara karşı sürekli üstün olma çabasında olmak, her sözümüzü üstün kılmak için kendi benliğimizi öne sürerek “ben daha çok biliyorum, ben daha iyi yaparım” gibi yarışlara girdiğimizde genelde yaptığımız yararlı işlerde de takdir edilmekten mahrum kalırız. Bu tutum insanı bireyler arasında sevilmeyen ve değersiz bir kişilik haline getirir. Meyveleri olgunlaşmış ağaçların, dallarını yere eğip insanlara ikram etmesi gibi ancak akıl, ilim ve hikmet sahibi seçkin insanlar nefsini hafife alır, üstünlüğün takvada olduğunu bilir, hoşgörülü ve ikram sahibi olurlar. Şu hâlde insanoğlu, gösterişe dayalı nefsani şöhret ve heybetten ziyade iç âlemini insanların istifade edebileceği bir hazine hâline getirmelidir. Üç şeyden uzaklaşan üç şeye ulaşır: “Şerden uzaklaşan izzete, kibirden uzaklaşan saygınlığa, cimrilikten uzaklaşan da şerefe ulaşır.” Caferi Sadık Sadiye GÜNEŞ