BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
08 Şubat 2022

BIÇAK KEMİĞE DAYANDI

Kapitalist sistemin tatbik edildiği bütün ülkelerde her zaman sıkıntılı süreçler yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir. Sömürü sistemi kapitalizmin uygulandığı Türkiye’de 2022 yılı itibarıyla ekonomik durum ve hayat pahalılığı bütün sıkıntıların başında gelmektedir. İnsanlar artık faturaların ve temel ihtiyaç mallarına gelen zamların altında iyice ezilmekteler. Halk, gelirinin büyük bir bölümünü faturalara yatırmakta ve temel ihtiyaçlarını karşılamaya maddi gücü kalmamaktadır. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, gıda, kira, ulaşım, vergi, giyim vb. gelen zamlarla halk günden güne daha da yoksullaşmakta.

İnsanlar geçen sene 100 Tl’ye aldıkları ürünleri bu yıl 259,75 TL’ye alıyor. Son TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre enflasyonun %48,69 olduğu söyleniyor. Bu verilerin doğruluğu da muamma! Çünkü hesaplamalar yapılırken halkın öncelikli temel ihtiyaçlarından ziyade, iktidarın itibarını zedelemeyecek sonuç odaklı ürünler değerlendiriliyor. Halkın hissettiği enflasyon oranı TÜİK verilerinden oldukça fazla. En basitinden yılbaşından itibaren elektrik ve doğalgaza yapılan zam oranlarına bakınca; doğalgaza %25, elektriğe belirlenen, elektrik tüketimi 150 kilovatsaatin altındaki tarifelere %50, 150 kilovatsaatin üzerindeki tarifelere ise %125 olarak belirlendiğine göre verilerin karşılaştırılması ve gerçek enflasyon oranını görmek için ekonomist olmaya gerek yoktur.

Yaşanan fiyat artışlarıyla birlikte oluşan hayat pahalılığı halkın her kesiminin tepkisini çekmektedir. Asgari ücret ve daha azı ile geçinmek zorunda kalan insanların hali hiç de yüz güldüren bir durumda değildir. Pek çoğunun başka gelir kaynakları olmasına rağmen emekli bakanlardan dahi geçim sıkıntısı çektiğini ifade edenler olmuştur. Türkiye’de gözlemlenen enflasyon oranı, diğer emsal yükselen piyasa ekonomilerinin ortalamalarının bir hayli üzerindedir. Her ne kadar pandemi, arz zincirlerindeki aksamalar, arz sorunları, maliyet yönlü şoklar, emtia fiyatlarındaki artışlar gibi nedenlerin etkisiyle küresel ölçekte enflasyon oranlarında artış yaşandığı ifade edilse bile esas problem kapitalizmin kendisinden kaynaklanan sömürgecilik ve menfaatçiliktir. 2022 yılı itibarı ile 2825 civarında olan asgari ücrete, sözde hatırı sayılır bir zam yapılarak 4250 TL’ye çıkarıldı. Asgari ücret 4250 TL olsa ne olacak? Alım gücü artmadıkça asgari ücretin artması bir şey ifade etmiyor. Zamlar sağanak yağmuru gibi yağıyor. Halk ise o şakır şakır yağan zam yağmurunda sırılsıklam ıslanıyor. Artık insanların canına yetti ve bıçak kemiğe dayandı! İnsanlar ellerine geçen para ile ay sonunu nasıl getireceklerini değil de o günlerini nasıl geçireceklerini düşünür hale geldiler. Bu zam furyasından bunalan halkın bir kısmı sosyal medya üzerinden, bir kısım esnaf kepenk kapatarak bir kısmı da sokaklarda afiş açarak vs. yöntemlerle gelen faturalara tepki göstermekteler. Bu tepkiler üzerine elektrik faturalarında bir takım düzenlemeler yapıldı. Yapılan düzenlemelere baktığımızda asla indirim olmadığı sadece konutlarda kullanılan 150 kilovatlık elektrik tüketiminin 210 kilovata yükseltildiğini görmekteyiz. Bu ise halka “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek”ten başka bir şey değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan zamlar konusunda; enflasyonun istemedikleri şekilde yükseldiğini belirterek “doğalgaz, elektrik zammına halkı ezdirmemek için sübvansiyon yaptık” şeklinde açıklamalar yapsa da halk bu duruma isyan ediyor. Cumhuriyet tarihine baktığımızda Türkiye’de en yüksek enflasyon 5 Nisan Kararları’nın alındığı 1994 yılında görülmüştür. Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakanlık görevinde bulunduğu 1994 yılında enflasyon yüzde 125,5 oluşmuştur. 12 Eylül Darbesi’nin yapıldığı 1980 yılı ise ikinci sırada yer almıştır. Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’in askeri müdahale ile devrilmesinden sonra Bülent Ulusu’nun başbakan olarak atandığı 1980 yılında enflasyon yüzde 115,6 olarak ölçülmüştür. Yılın ilk altı ayında Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın, ikinci altı ayında ise Anavatan Partisi lideri Mesut Yılmaz’ın başbakanlık yaptığı 1997 yılında ise enflasyon yüzde 99,1 olmuştur. Türkiye, şu an 19 yıllık AKP iktidarının eriştiği en yüksek enflasyon oranına ulaşmış durumdadır. Yaşanan bu ekonomik sarsıntılı günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin; “Enflasyonun Nisan’da %50’nin altında bir zirve göreceğini tahmin ediyorum” diye gelecek bahara ilişkin, gözleri ışıltılı sözlerle yorum yapması da ayrı bir bakış açısı. Yaşanan vakıa gösteriyor ki dünyada ve Türkiye’de ciddi bir pahalılık sorunu var. Kısa vadede dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan bu hayat pahalılığı nasıl önlenecek, ömrümüz varsa yaşayarak göreceğiz. Ekonomiye yeni bir güven ortamının hâkim olması için verilen vaatler sağlanabilecek mi beklemedeyiz. Geçmişten günümüze -Hilafet Devletinin yıkılıp kapitalizmin tatbik edildiği zaman diliminde- uygulanan politikaların; insanlara aradığı huzuru, güveni, refahı, mutluluğu ve zenginliği adaletli bir şekilde verebildiğini duyamadık, göremedik. Bunları vaat eden pek çok yönetici şahıslar gördük ama halkına yaşatanlara rastlamadık. Allah’ın (svt) arzında O’nun hükümleri uygulanmadıkça da yaşanacağını düşünmüyorum. Zira yaşanmış olan 14 asırlık İslam tarihine baktığımızda aranan huzur, mutluluk, güven, refah, müreffeh, zenginlik vb. nin en güzel şekilde yaşandığına dair pek çok örnekler vardır. Aranan bu insani değerlere kavuşmak ancak İslami bir devlet ve tatbik edilecek Hilafet ile mümkündür. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hayat pahalılığını yeneceğiz, ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak adımlar atacağız” demektedir. Bunu yapar mı yapamaz mı bilemem ama ekonomik krize 10 madde ile İslami çözümler bularak öneride bulunan fikri ve siyasi bir parti Hizb-ut Tahrir’in bu önerilerinin tatbik edilmesi Türkiye ve dünya ekonomisi için süper bir çözüm olacaktır. Hizb-ut Tahrir ekonomi konusundaki yanlış uygulamaları dakik bir şekilde tespit ederek yerine İslami çözümlerden oluşan önerisini kitapçık şeklinde hazırlamış ve isteyen her esnafa, vatandaşa, yöneticilere ücretsiz bir şekilde dağıtmaktadır. Ayrıca Hizb-ut Tahrir’in seçkin muhlis gençleri bu önerilerini şehirlerde, ilçelerde vb. yerlerde STK’lara ve halka iletmek için paneller ve konferanslar düzenlemektedirler. Kâfirlerin kapitalizm esaslı ekonomi politikaları Müslüman topraklarından sökülüp atılmadıkça ve yerine nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin uygulayacağı İslam iktisat nizamı tatbik edilmedikçe vaat edilen “dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girme” ideali sadece sözde kalacaktır. Bıçak kemiğe dayandı! öyleyse şimdi daha da fazla çalışma zamanı. لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ “Çalışacak olanlar, işte böyle bir başarıya ulaşmak için çalışsınlar!”[Saffat 61]