BAYRAMIMIZ, GERÇEKTEN BAYRAM OLSUN!
26 Mart 2025

BAYRAMIMIZ, GERÇEKTEN BAYRAM OLSUN!

Bayram, “sevinç, neşe ve mutluluk günü” demektir. Müslümanların Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere iki bayramı vardır. Bayramlar, inananlar üzerinde pek çok müspet tesirler meydana getirir, dini şuur ve duygularını kuvvetlendirir, birlik ve beraberliği pekiştirir. Bayramlarda sevgiyle muhabbetler edilir, küskün olanlar barışır, ikramlar ve ziyaretler yapılır. Uzakta olanlarla telefon ve sosyal medya aracılığı ile bayramlaşılır. Bayramlar, sosyal bütünleşme açısından büyük öneme sahiptir. Kısacası bayramların yediden yetmişe her Müslüman için ayrı bir kıymeti vardır. Bayram coşkusu ve sevinci anlatmakla değil, yaşamakla idrak edilen değerlerdendir. Toplumu bir araya getiren bu bayramlarda birlik beraberlik ve yakınlık had safhada yaşanırken; kaynaşma, paylaşma ve yardımlaşma duyguları da yoğun şekilde hissedilmektedir. Bugün ise artık gelişen teknoloji değişen zaman ve yaşam biçimleri nedeniyle bayramlara yüklenen anlamlar da değişmiştir. Günümüzde özellikle orta yaş ve üstü grubunda yaşayanlar tarafından söz konusu değişim sıklıkla dile getirilmektedir. Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı; sünnet olduğu üzere Müslümanların mutluluk sebebidir, dini duyguların yitirilmemesi birlik ve beraberliğin her daim sağlanması ve ortak bir paydada buluşulması gibi birçok yönden önemlidir. Bayram günlerinde aile büyüklerinin ağzından hüzünle dökülen “Nerede o eski bayramlar” sözü gençlere pek bir anlam ifade etmese de, gerçekten de eski bayramların tadı bir başkaydı. Teknolojinin bu kadar gelişmediği, dijital dünyanın hayatımızın her alanına sirayet etmediği, her köşe başında büyük alışveriş merkezlerinin olmadığı o eski günlerde bayramlar, günümüz bayramlarından çok daha coşkulu yaşanırdı. Müslümanların birliğini, bütünlüğünü, Ümmet bilincini ve mutluluğunu perçinleyen bayram anlayışı, maalesef bugün gerçek anlamından uzak bir şekilde eda edilmektedir. Kâfirlerin, dünya üzerinde Müslümanlara yaptığı zalimlikler ve onların uşaklığını yapan yöneticilerin sadece kınamakla yetindiği zulümler Müslümanların bayram sevincini gölgelemektedir. Müslüman kardeşlerimiz Gazze’de katledilip yerlerinden yurdundan edilirken, Doğu Türkistan’da zalim Çin’in zulmü altında inlerken ve daha birçok beldemizde kardeşlerimiz zulüm altındayken bayram hevesimiz kursağımızda kalmaktadır. Diğer taraftan dünya üzerinde hâkim olan kapitalist sistemin insanlara dayattığı demokratik hak ve özgürlükler açısından insanlar bayram günlerini dini anlamdan uzak, sıradan bir tatil algısıyla yaşamayı tercih eder oldular. Müslümanların çatısı konumundaki Hilafetin yıkılması neticesinde Ümmetin suni sınırlarla parçalara ayrılması, bir bütün olarak yaşanması gereken bayram duygularını ve değer anlayışlarını da farklılaştırmış, Ümmetin evlatlarını birbirlerine karşı duyarsız hale getirmiştir. Bu duyarsızlık öyle bir hal almıştır ki; halkı Müslüman olduğu halde ülkeler bazen Ramazan’ın başlangıcını ve bayramları bile hakkında hadis- i şerif sabit olduğu halde farklı zamanlarda idrak eder olmuştur. İslam’ın ilk öncüleri olan Sahabeler, Hilafet çatısı altında, Rasulullah’ın(sav) yanında, Ramazan’da günümüzde olduğu gibi sadece “Ramazan Müslümanı” olmak gibi bir anlayış taşımıyorlardı. Onlar, İslam’da var olan bütün hükümleri daha da zirvelere taşıyorlardı. Dolayısı ile onlar kulluklarını Ramazan ayına sıkıştırmayıp hayatlarının genelinde yaşamaya gayret ediyorlardı. Onlar, hayatlarının her anını vahyin gölgesinde geçirmeye çalışan örnek nesildi. Hayata öyle baktıkları için Ramazan onların bambaşka bir maneviyat âlemine yolculuk etmelerinin en büyük vesilesine dönüşüyordu. Onların Ramazan’ı olduğu gibi bayramları da bizlerin şu zaman diliminde anlamakta ve yaşamakta zorlandığımız gerçek bayramlardı. Peki, sahabenin yaşadığı Ramazan ve bayram huzur ve mutluluğunu bizler de yaşamak istemez miyiz? Elbette isteriz! Öncelikle istikametimizi tıpkı onların çevirdiği yöne çevirip, muhasebe, sonrasında irade, azim ve tevekkül ile kulluk yolunda yürümeliyiz. On bir ayın sultanı olan Ramazan’ı inşallah gerçek anlamda ihya edebilir ve hayatımızın geneline yayabilirsek Rabbimizin izniyle ve yardımıyla, Sahabenin iman yolundaki coşkusu ve heyecanı bizlerde de dirilecektir. Gayemiz bu mübarek ayı bereketli zamanı boş olarak değil, yeniden kurulacak İslami Devletle hoş ederek yolcu edenlerden olabilmektir. Ramazan orucunu tutan bütün Müslümanların Reyyan kapısından girmesi duasıyla Bayramımız saadet asrındaki gerçek bayramlardan olsun!