Hakikati hatırlatıp onları rahatsız ettiklerinden sanırım kâfirlerin İslâm’a ve Müslümanlara yönelik saldırıları gün geçtikçe artıyor. Hakikatin gözlerinin önünde durmasını istemeyen, onu örtmeye, yok etmeye çalışan kâfirler her fırsatta İslam’ın kutsallarına saldırıyorlar. Zamanında Mekke müşriklerinin hakkın ortaya çıkmasını engelleme çabalarının yeni versiyonları gibiler. Mekke döneminde de müslümanlar güçsüz durumdayken türlü eziyetlerle karşılaşmışlardı. Ancak Medine’de Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem liderliğinde devletleşince, İslâm’ı güven içinde yaşamaya, kutsallarına ve değerlerine devlet gücüyle sahip çıkmaya başladılar ve onu âleme taşıdılar.
Müslümanlar Hilâfetle güçlü durumdayken kâfirlerin korkulu rüyasıydı. İslâm’ın 75. Halifesi Kanuni Sultan Süleyman bir mektupla Fransa’ya yüz yıl dansı unutturmuştu. Ancak gelin görün ki şimdi Fransa İslam’ın değerlerinden biri olan başörtüsünü Müslümanlara yasaklıyor. Öte yandan İsveç polis koruması eşliğinde kutsalımız Kur’an-ı Kerîm’in yakılmasına izin veriyor. Ara ara ülkemizde tesettürlü kadınlar otobüslerde, metroda taciz ediliyor, Allah’ın (svt) emri olarak taktığı başörtüsüne necis eller uzatılıyor. Kur’an’ın dili olan Arapça’ya tahammülsüzlük faşist partiler tarafından provoke ediliyor. Arapça yazılı tabelalar toplatılıyor, Suriyeli mülteci müslüman hanımlar İzmir’de belediye otobüsünden nefretle atılıyor. Oysa Türkçülük taslayan ırkçı kesimler ülkemizde yaşayan Ruslara, İngilizlere ve diğer Avrupa’dan gelmiş kişilere karşı nedense aynı tavrı sergilemiyor! Kurtuluş Savaşı’nda ülkemizi işgal edenlere kucak açarken, aynı cephede vatan toprakları için küffara karşı savaşmış Suriyeli Müslümanları sınır dışı etmek istiyorlar.
Geçtiğimiz gün yine İzmir’de gerçekleştirilen Laik Eğitim, Laik Yaşam, Eşit Yurttaşlık mitinginde İslam’da yasaklanan sapkınlık destekleniyor ve Eğitim-Sen Genel Başkanı: “LGBT’lilere nefret söylemini durdurmak için, cinsel yönelimi saklamak zorunda kalan çocuklar için buradayız. ÇEDES’e (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) hayır diyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Bu güruh İslâmi değerlere karşı olduğunu her fırsatta dile getiriyor, “Çocukları Şeriat okullarına teslim etmeyeceğiz” yazılı pankartlar açıyorlar.
Hindistan’da 200 milyonu bulan Müslümanlara karşı Hindu ırkçı hükümet ve Hindu çeteler zulüm yapıyorlar. Müslümanlar dövülerek acımasız bir şekilde öldürülüyor, evleri ve camileri yıkılıyor. “Müslümansız Hindistan” politikasını uygulayan hükümete karşı diğer Müslümanların sessiz kalması yürekleri sızlatıyor. Keza Filistin’de ve kutsal Mescid-i Aksa’da Müslümanlara yapılanlara karşı da aynı tepkisizlik söz konusu. Samimi Müslümanların dışında ne İslam İşbirliği Teşkilatı ne de halkı müslüman olan ulus devletlerden lâyıkıyla bir karşılık göremiyoruz.
“Aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir” diye bir atasözü vardır. Yani gücü olanın korkutucu, caydırıcı sözleri ondan güçsüz olanı kıpırdayamayacak duruma getirir. İşte eskiden Ömer bin Hattab (ra), , Mu’tasım, Kanunî, Abdulhamid gibi güçlü Halifeler kâfirlere had bildirerek ümmet-i Muhammed’i korumuş, İslâm’ın kutsallarına ve değerlerine sahip çıkmışlardır. Güçlerini Hilafet devletinin ordularıyla göstermişlerdir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “İmam (Halife) kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” (Müslim, K. İmara H. No:1851)
Ancak şimdi öyle mi? Müslümanların bir ulus devletinin vatandaşı olmaları onları sırf müslüman oldukları ve dinlerini yaşamak istedikleri için karşılaştıkları zulümleri engellemeye yeterli gelmiyor. Haramların halkın içinde yaygınlaşmasına engel olacak bir yönetimleri ve yöneticileri yok. Müslüman çocuklara Kur’an ve Sünnete uygun İslâmi eğitim verecek, onları bozuk ve sapkın fikirlerden muhafaza edecek okulları ve müfredatları yok. Laik eğitim sistemiyle laik ideolojiye bağlı nesiller yetiştirilmek isteniyor.
Bu yüzden Müslümanların şunu iyice anlaması gerekir ki güç ve izzeti temsil eden Hilafet Devleti olmadan, Müslümanlar tevhid bayrağı altında birleşmeden kâfirler bizden asla korkmayacaktır. Yeryüzünde zulüm ve bozgunculuk yapmaya ve insanları karanlığa mahkûm etmeye devam edeceklerdir.
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. “ ayetini Müslüman kardeşlerimize yeniden hatırlatıyor ve aslanlar gibi kükreyecek İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin ikamesi için çalışmaya davet ediyoruz.