Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat ve selam Peygamber Efendimize (sav), ailesine ve ashabına olsun. Ramazan ayı, bir eğitim ve terbiye ayı olduğu gibi aynı zamanda temizlenme ve muhasebe ayıdır. “Rabbimizin razı olacağı bir hayat yaşayabiliyor muyuz? Ailelerimiz, Rabbimizin razı olduğu bir hayat yaşayan aileler mi? Ve dahası toplumumuz da yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in emir ve yasakları ne kadar tatbik edilmektedir?” gibi sorularla hem kendimizi ve ailelerimizi hem de içinde yaşadığımız toplumu muhasebe ettiğimiz tefekkür ayı olmalıdır Ramazan ayı... Kendisine kavuştuğumuz için sevindiğimiz Ramazan’ı biz hoş gördük de o bizi hoş buldu mu acaba? Basit bir kriter: Ramazan Kur’an ayıdır, hayatımızı Kur’an’a vurduğumuzda korkunç bir tablo çıkıyorsa ortaya… Öyleyse Ramazan bizi hoş bulmamış demektir… Ramazan’da öyle bir kitap indirildi ki o kitap; bireyleri, toplumları ve devletleri “adam” eden bir kitaptır. O kitaptan yüz çeviren insanlığın ise durumu ortadadır. وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” [Taha 124] İçinde yaşadığımız çağ, bizi içine çekerek şu anki zaman ve mekana bizi hapsedip ruhumuzu işgal ediyor. Seküler saldırıya maruz kaldığımız bugünlerde her şey muhteva kaybediyor. Ramazan tüm boyutlarıyla şerre kilit, hayra anahtardır. Bizler ancak Ramazan’a idrakimizi kuvvetlendirerek hayatın yıkıcı, parçalayıcı, yozlaştırıcı tehlikelerine karşı korunuruz. Çünkü Ramazan çağlar üstü mesajın engin ufuklarına işaret eder. İnsanlığı, derin ve kuşatıcı rahmet iklimine çağırır. Ramazan imkanını gereğince değerlendirip kurtuluş fırsatına çevirmek rahmete ve mağfirete vasıl olmak demektir. Her kim de bu mübarek aya eriştiği hâlde bu aydan Allah’ın istediği şekilde yararlanamazsa Ramazan ayından ona kalan açlık, susuzluk ve zillet bir hayattır… Rasulullah minbere çıktı ve üç kere “Âmin” dedi. Sahabe sordu “Niçin âmin dedin Ey Allah Rasulü…” Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem “Bana Cibril geldi ve yanında ismin anıldığı halde sana salavat getirmeyenin burnu sürtülsün dedi, ben “Âmin”dedim. Ramazan’a girip çıktığı hâlde günahları af olmayanın burnu sürtülsün, dedi, ben “Âmin” dedim. Anne ve babasına veya birine yetiştiği hâlde cennete giremeyenin burnu sürtülsün, dedi. Ben “Âmin” dedim.” [Sahihu’l Cami] Yine Ebu Hüreyre RadıyAllahu Anh’ın rivayetine göre Rasul-i Ekrem Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Öyle oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruçtan görecekleri fayda, aç ve susuz kalmaktır. Gece kalkıp da öyle namaz kılanlar bulunur ki, uykusuz kalmaktan başka bir şey elde edemezler.” [İbn Mâce] Oruç kalkandır! Aynı şekilde imam(halife) da kalkandır! Oruç koruyandır, halife de koruyandır. Ramazanı Ramazan yapan Kur’an’ı Kerim ancak İslâmi bir devlet ile uygulanabilir. Kur’an din binasının temeli, halife ise onun bekçisidir. Temeli olmayan bina yıkılır, bekçisi olmayan bina harabeye döner. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in deyişiyle “İmam kalkandır.” Yani Allah’ın indirdikleri ile hükmedecek bir halife bu dinin ve İslâm ümmetinin bekçisidir. Bir başka rivayette Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuşlardır: “Sultan Allah’ın yeryüzündeki ve gök kubbe altındaki gölgesidir. Her zayıf ve mazlum o gölge altına sığınır. (Onun varlığı ile kendini güvende hisseder.)” Bu Ramazan ayında Rabbimiz bizlere nusretini göndersin. Bayramımız Raşidi halifemiz ile olsun. Rabbimiz Ümmet olarak bizlere birlik beraberlik ihsan eylesin.
Seher Çakır