21 Ocak Cuma akşamı yayınlanan bir yarışma programında yaşananlar Ümmet olarak içerisinde bulunduğumuz elem dolu durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Yarışmaya katılan ve batıya olan hayranlık içeren sözleriyle dikkat çeken kadına batı ülkelerinin menfaatleri uğrunda insanlık dışı ne tür iğrençlikler yaptıklarını sergileyen şu soru soruldu;
1980’lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır? A: Danimarka B: Norveç C: İsviçre D: Belçika
Elli yıldır Almanya’da yaşadığını söyleyen batı hayranı ve aşağılık kompleksli kadın, soruyu görünce, duyunca öyle bir afalladı ki, bu medeni Avrupa ülkelerinde böyle bir şey nasıl olabilir der gibi garip bir hale büründü. Neyi neden sevdiğini bilmeyen, batıya yere göğe sığdıramayacak kadar methiyeler düzen kadın, belli ki sorunun cevabını Ortadoğu’dan ya da Uzakdoğu’dan bir ülke olarak tercih etmek isterdi ama şıklarda onlar yoktu. Irkçılık ve batı hayranlığı ile doludizgin giden yarışmacı doğru cevabın İsviçre olduğunu öğrenince hayatının şokunu yaşamış gibi oldu. Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin “medeni kanunu” aldığı zalim, katil, ahlaksız, rezil, insafsız o batı ülkesi İsviçre, sorunun doğru cevabıydı. Maalesef şu anda içinde yaşadığımız toplum üzerinde hala o kanunlar tatbik edilmektedir. İslam Devleti’nin yıkılmasıyla batı medeniyetinin kanunlarını alarak modern (!) bir yönetim modeli seçmekle övünenler işte böylesi insanlık dışı kanunları benimseyip severek ve överek uygulamaktadırlar.
Bu soruda dikkat çeken diğer bir konu, bulunduğumuz toplumdaki aile yapısının tıpkı soruda ifade edilen aile yapısı olma yolundaki bozulmalarıdır. Çoğunluğu Müslüman olan bir toplumu İslami olan aile yapılarını bozarak batıdaki bozuk aile yapısına benzetmeye çalışmalarıdır. Bugün ne yazık ki modernlik adı altında zinayı serbest bırakıp gayrimeşru çocukların çoğalmasını teşvik eden yasalar tertip edilmiştir. Müslümanlar için haram kılınan alkol yasal olarak satışına izin verilerek alkolik ana- babaların, şahısların sayıları çoğaltılmıştır. İslam’daki aile yapısı korunaklı bir kale iken birtakım sözleşmeler, kadın hakları vs. ile yuvaların yıkılması için zemin hazırlanmıştır. Bu kanunlara göre boşanmalar artmış, ana-babasız çocuklar, çocuk esirgeme kurumlarına gönderilmiştir. Hayat pahalılığı dersen almış başını gidiyor böylece fakir ailelerin ve çocukların sayısı da önlenemez bir şekilde artmaya devam etmiş, etmektedir. Tıpkı İsviçre’deki medeni diye tasvir edilen aileye benzer bir oluşum inşa edilmektedir. Batının medeniyet maskesini kaldırırsanız altından daha ne pislikler çıkacaktır.
Yarışmadaki soru sayesinde onca insanlık dışı muamelelerden sadece biri gündeme geliyor. 1860-1974 yılları arasında İsviçre’de çocuk sömürüsünün en feci örnekleri yaşanmıştır. Bugün medeniyette çağlar aştığına inanılan (!) İngiltere’de bir dönem 12 yaşındaki küçük çocuklar baca temizleyici olarak kullanılmıştır. Dünyanın süper gücü kabul edilen, bilim ve teknolojide en gelişmiş ülke olan ABD’de yakın tarihte timsah avlamak için siyahi bebekler yem olarak timsahlara verilmiştir. Kanada’da geçtiğimiz sene bir yatılı kilise okulunun yakınında bulunan 182 kayıt dışı mezar ile ülkede son bir ayda bulunan çocuk mezarı sayısı 1148'e çıkmıştır. Bunun yanı sıra çocuklar pazarlarda köle gibi satışa çıkarılmış, kiralandıkları ailelerin şiddetine, cinsel tacizine maruz kalmışlardır. Çocuk sömürüsünde İsviçre yalnız değildir. İşte bu ahlaksızlıkta sınır tanımayan batı ülkeleri sürekli İslam’a ve Müslümanlara fikri ve fiziki saldırılarına devam etmektedirler. Kâfir batı sinsi planlar ve çirkin yöntemlerle insanlara hep zulmetmiştir. Açıkçası batı hiçbir zaman medeni olmamıştır, sadece menfaatçi olmuştur. Menfaatleri uğrunda da her türlü insanlık dışı yollara başvurmuştur. Batının bugünkü maddi refahı devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.
Kıtalara hükmeden İslam medeniyetini çeşitli entrika ve hile ile yıkan batılılar ve hayranları hürriyet ve demokrasi adı altında nasıl bir bataklığa saplandıklarının farkında değillerdir. İslam, insana Allah’ın (svt) kulu olması hasebiyle insanca değer vermektedir. İnsanın canı, malı, namusu vs. değerleri ancak Allah’ın (svt) hükümlerinin hâkim olacağı İslam Devleti ile koruma altına alınır. İslam çocuklara da ayrı bir değer vermektedir. Çocuklara şefkat, merhamet ve Allah’ın (svt) bir emaneti olarak bakılmaktadır. Rasulullah Efendimiz (sav), kuşu ölen bir çocuğa baş sağlığına giderek bu noktada çok güzel bir örnek olmuştur.
İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan tek yol İslam Devletinin kurulmasıdır. Kâfirler bu yolu her ne kadar kapatmak için var güçleriyle çalışsalar da başaramayacaklardır. Çünkü Yüce Rabbimiz Tevbe suresi 32. Ayette şöyle buyurmaktadır: يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ ييُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır." [Tevbe 32]