Urumçi Katliamının 10. Yılı
05 Temmuz 2019

Urumçi Katliamının 10. Yılı

Köklü Değişim Medya, Ajanslar

Köklü Değişim Medya

5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de yapılan barışçıl gösterilere Çin güvenlik güçleri ve silahlı paramilisler tarafından müdahale edilmişti. Kanlı müdahalede ve ardından gelen birkaç günde binlerce masum sivil katledildiği kimi yerel kaynaklarca ifade ediliyor. Çin makamlarına göre ise 197 kişi yaşamını yitirdi.

25-26 Haziran 2009’da Çin’in Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrinde bulunan bir oyuncak fabrikasında Han Çinlilerinin 10’u aşkın Uygur Müslüman işçiyi öldürmesi Urumçi katliamını başlatan hadiseydi. Olaylarda onlarca Uygur işçinin öldürüldüğü haberlerinin sosyal medya hesaplarında paylaşılması üzerine tüm Doğu Türkistan’da tepkiler yükselmeye başladı. 5 Temmuz 2009’da Uygur Türklerine yönelik baskı, ayrımcılık, ortadan kaybolma, kaçırılma ve fabrikalarda zorla çalıştırmaları protesto amacıyla Urumçi’de protesto gösterisi düzenledi. Ancak barışçıl eylemleri ‘otoriteye başkaldırı’ ve ‘isyan’ olarak değerlendiren Çin Komünist Partisi (ÇKP) hükümeti gösterilere çok sert yöntemlerle müdahale etti. Çin Komünist Partisi’nin provokasyonları ve Han Çinlilerinin saldırıları sonrasında barışçıl eylem kaosa dönüştü.

Çinli kolluk kuvvetleri yaşananlara müdahale etmemiş aksine olayların sonrasında ve ertesi günlerde insan avına çıkmıştı. Kamyonlara yüklenen yüzlerce Uygur’un şehir dışında infaz edildiği yer alan iddialar arasında. Bu insanların akıbeti hakkında hâlâ net bir bilgi alınabilmiş değil.

Ayrıca 5 Temmuz’daki müdahale öncesinde uluslararası medyanın ülkeden çıkartılması da katliamın daha önceden planlandığını gösteriyor.

Urumçi’de 3 gün süren katliam sırasında binlerce Uygur ortadan kayboldu. Kimi kaynaklardan alınan bilgiye göre; katliam sonrasında aile üyelerini sormak için polise giden kişiler tehdit ediliyor. Yakınlarının akıbetini bilmek isteyen insanlara izin verilmiyor.

Çin yönetimi, 2017’den bu yana Uygurları toplama kamplarına alarak, Uygur kadınları taciz ederek baskı ve zulümlerine devam ediyor.

İslâm’a Savaş Açan Çin Camileri Yıkıyor

Zorba Çin yönetiminin Müslümanlara karşı uyguladığı zulüm kameralara yansıdı. Komünist Çin yönetimi İslâm’a karşı başlattığı savaşı sakalı yasaklayıp camileri yıkarak devam ettiriyor. Kısa süre önce düzenlenen Asya zirvesinde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Şi Cinping, ekonomi ve terörle mücadele konularında işbirliği mesajları vermişlerdi.

BBC, Uygur Özerk Bölgesi'nde, Çin yönetiminin Müslümanlara uyguladığı baskı ve zulmün yeni kanıtlarına ulaştı. Yüzbinlerce Uygur, Kazak ve diğer Müslümanlar “eğitim kampı” adı altındaki “toplama kamplarına” gönderilirken, uydu görüntüleri bölgedeki camilerin de yıkıldığını gösteriyor. Ülkedeki Müslüman azınlığa yönelik "sakal yasağı" gibi birçok kısıtlama da mevcut.

Hükümetin görevlendirdiği dini yetkililer ise İslâm dini üzerine bir baskı olmadığını, devlet politikasının sadece radikal fikirlere sahip olanları hedef aldığını iddia ediyor.

Müslümanları katliam ve tehdit ile baskı altına alan Çin yönetiminin zorba politikaları karşısında can emniyeti olmayan ülke içindeki Müslümanlar, Pekin’i eleştiremiyor. Ülke dışında daha önce toplama kampında bulunmuş Müslümanların anlattıkları ise kan donduruyor.

Müslümanlara oruç tutturulmuyor ve kamplarda namaz kılmak yasak. Zorba kararların dışına çıkıp ibadet edenler, radikal diye nitelendirilip hücrelere atılıyor ve işkence yapılıyor. Toplama kamplarında kaybolan Müslümanların aileleri hala akrabalarının cesetlerinin verilmediği belirtiyor. Çin’in organ ticaretindeki 1 milyar dolarlık payı dikkate alındığında cesetlerin ailelere neden verilmediği sorusu cevap buluyor.

Doğu Türkistan’ın sahipsizliği devam ediyor!

Urumçi katliamının acıları unutulmadığı halde Doğu Türkistanlı Müslümanlar bugün de çok çeşitli zulümlere maruz kalıyorlar. Çin Devleti, Çinli gençlerin Müslüman Uygurların evlerinde zorunlu misafirlikler yapmalarını, gelinlik Uygur kızların Çinli erkeklerle evlendirilmesini, yeni doğan bebeklere İslâm’ı çağrıştıran isimlerin verilmemesini sağlayan bir takım uygulamalara imza attı. Her türlü kişisel teknolojik aletler toplatılarak mutlak bir gözetim devleti kuruluyor. Uygur Müslümanları Çin anayasasının koruma altına aldığı hakların birçoğundan faydalandırılmıyor.

Uluslararası basının da fazla irtibat kuramadığı bölgelerde ÇKP uygulamaları destopik toplumları aratmıyor. Her türlü dinî faaliyet ya kısıtlama altında ya da yasaklanmış durumda. Uygurlar anadilde eğitim hakkına anayasada sahip olsalar da uygulama 2000’li yıllardan beri kaldırılmış durumda. Çocukların isimleri İslamî çağrışımlar yapıyorsa yasak getiriliyor ve değiştirilmeleri zorunlu kılınıyor.

Polis sayısında katlanarak yaşanan artışlar, son teknoloji gözetleme ve kontrol sistemleri ve hâkim önüne çıkarılmadan insanların gönderildiği toplama kampları… Doğu Türkistan’da bugün milyonlarca Uygur toplama kamplarında tutuklu. Tüm insan hakları askıya alınmış durumda.

Türkiye Çin’in Uygurlu Müslümanlara uyguladığı zulme duyarsız kalıyor

Bu kadar ağır işkence ve zulme rağmen Türkiye, ekonomik çıkarlarını gözeterek Çin’in vahşi politikalarına sessiz kalarak göz yumuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Çin ziyareti sonrası Çin medyasında yer alan haberler, Türkiye’nin tavrını ortaya seriyor. Çin medyası, Türkiye’nin, Şincan bölgesindeki Çin’in zulmünü görmezden gelerek Uygur halkının mutlu bir hayat yaşadığını kabul ettiğini öne sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'le görüşmesi sırasında bu açıklamayı yaptığını iddia edildi.

Çin, eğitim kampları olarak nitelediği “toplama kamplarında” yüz binlerce Uygur’u tuttuğu gerekçesiyle giderek artan uluslararası baskı altında. Birçok Batılı ülke bu kampları “cezaevi” olarak nitelendiriyor. Söz konusu kamplarda Uygurlu Müslümanlara yönelik şiddet ve işkence uygulandığı da biliniyor.

Türkiye Şubat ayındaki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde de durumu eleştirmiş, Çin’in tepkisini çekmişti.

Ancak Çin medyasına göre, Pekin’deki resmî temasları kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le görüşen Erdoğan görüşmede bu konuda daha olumlu bir dil kullandı.

Haberde Erdoğan’ın, “Şincan bölgesindekilerin mutlu yaşadıklarını söylediği” öne sürüldü.

Erdoğan, Türkiye’nin, herhangi bir kimsenin Türkiye-Çin ilişkilerinde ihtilaf yaratma çabası sergilemesine izin vermeyeceğini kaydetti. Erdoğan, Türkiye’nin aşırıcılığa karşı olduğunu vurguladı ve Çin’le karşılıklı siyasi güveni arttırmak, güvenlik işbirliğini güçlendirmek istediklerini belirtti.

Şi Cinping Erdoğan’ın Çin karşıtı eylemlere izin vermeyeceği yönündeki açıklamasından da övgüyle bahsetti.

Son yıllarda Şincan’da meydana gelen karışıklıklarda yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. Kızıl Çin yönetimi, olaylardan “aşırı İslamcı” ve “ayrılıkçı” olarak nitelediği çevreleri sorumlu tutuyor. Çin, bölgede radikalleşmeyle mücadele çabaları sonucunda daha önce hiç olmadığı kadar bir istikrar ortamının oluştuğunu savunuyor, son iki yıldır şiddet olayı yaşanmadığına dikkati çekiyor.

"Azerileri Sovyetler'e teslim eden CHP ile Doğu Türkistanlıları Çin'e teslim eden AK Parti arasında fark yok!"

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar da yayınladığı video mesajında AK Parti Hükümetinin Doğu Türkistanlı Müslümanları Çin'e teslim eden, onları sahiplenmeyen tavrını eleştirdi. Kar şunları söyledi:

"Doğu Türkistanlı mazlum kardeşlerim, Müslüman Azerileri Boraltan köprüsünde Komünist Sovyetlere teslim eden CHP’nin yaptığı ile, sizleri komünist Çin’e teslim eden AK Parti’nin yaptığı şey aynıdır. Zulüm aynı zulümdür, ihanet aynı ihanettir. Çin’in toprak bütünlüğünü kabul eden liderler size ne fayda sağlayabilirler?

Türkçülük yaparak mağduriyetinizi istismar eden milliyetçi partilerden ne yapmalarını bekliyorsunuz? Doğu Türkistan’ı bir İslam toprağı olarak görecek, sizi ise ümmetin bir parçası ve Müslüman kardeşi olarak görecek Hilafetten başka çare yok, çözüm yok. O halde onun için çalışın, Allah’ın yardımını isteyin.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”