Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 5 Kasım 2024 Salı günü gerçekleştirdiği "Gündem Değerlendirme" toplantısında, yeni Kürt açılımı kapsamında iç politikadaki hesaplaşmanın arka planı ve demokratik sistemdeki siyaset anlayışı ele alındı. Toplantıda ayrıca Yahudi varlığı “İsrail” ile Türkiye arasında devam eden ticaret hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Toplantıda konuşan Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, Türkiye’de Kürt meselesi ve terörle mücadele alanında başlayan yeni açılım sürecinin gündemi bir anda değiştirdiğini, Gazze’de devam eden vahşi soykırımın, halkın belini büken derin ekonomik krizin ve başka birçok önemli sorunun, iktidar ve muhalefet çekişmesinin gölgesinde arka plana itildiğini söyledi.
“Her gün yeni bir siyasi entrika ve algı yönetimi çalışmasına şahit oluyoruz. Günlerdir 'Kürt açılımı,' 'barış,' 'kardeşlik,' 'iç cepheyi güçlendirmek' gibi birçok slogan dillendirilirken gelinen noktada artık muhalefet belediyelerine atanan kayyumlar konuşuluyor.” ifadelerini kullanan Kar, şöyle devam etti: “Bir yanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürt halkına ‘sımsıkı tutması’ çağrısında bulunarak uzattığı el; diğer yanda kayyumlar... Bir yanda seçim sonrası CHP ile başlayan yumuşama süreci; diğer yanda CHP içinde oluşturulan çatlaklar... Bir yanda Müslüman Türk ve Kürt halkının istismar edilen duyguları; diğer yanda siyasilerin ikbal hesapları... Bu hengâme içinde iktidarın neyi hedeflediğini anlamaya çalışırken Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında gerçek ortaya çıktı. İktidarın ne yapmak istediği bizzat Bahçeli tarafından dile getirildi. Meğer yeni anayasa diye koparılan bunca yaygara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olmasını, yeniden cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamak içinmiş. Bütün kirli teklifler, ucuz pazarlıklar, siyasi şantajlar ve algı operasyonları bunun içinmiş. Bahçeli, Erdoğan’ın belki de söylemeye dili varmadığı bu gerçeği açıkça itiraf etti.”
“İnsan Yapımı Yasalar Değersiz Görülüyor, Kolayca Çiğneniyor”
Konuşmasında iç politikada yaşanan tüm bu gelişmelerin laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan, demokratik sistemin siyaset anlayışını bilen herkes için asla şaşırtıcı olmadığını vurgulayan Kar, şunları söyledi: “Türkiye’de siyaset, halkın maslahatlarını gerçekleştirmek için yapılmaz. Türkiye’de siyaset, ‘Biz insanları hangi doğru fikirle kalkındırırız?’ düşüncesinden ziyade, ‘Bize oy vermeleri için seçmeni nasıl kandırabiliriz? Rakiplerimizin kuyusunu nasıl kazarız? İktidar nimetlerinden sonuna kadar nasıl faydalanırız?’ düşüncesiyle yapılır. Demokratik sistem partilerinin hiçbirinin itiraf edemediği asıl gerçek budur. Tanık olduğumuz diğer önemli gerçek ise demokratik sistemdeki insan yapımı yasaların siyasetçiler tarafından değersiz görülmesi, kolayca çiğnenmesi ve her fırsatta istismar edilmesidir. Hakkında hüküm bulunan kişilerin bile bile aday yapılması, Yüksek Seçim Kurulu’nun bu adaylıklara izin vermesi ve sonrasında terör bağlantısı gerekçesiyle bu belediyelere kayyum atanması, söz konusu istismarın son örneklerindendir.”
Mahmut Kar son olarak, ajandasında laiklik, milliyetçilik ve menfaatçilikten başka bir şey olmayan; siyasete “La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah” zaviyesinden bakmayanların, ümmetin hiçbir sorununu çözemeyeceğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Gerçek birlik ve kardeşlik yalnızca Raşidî Hilâfet’in kurulmasıyla mümkündür. Hilâfet sisteminde siyaset, akide ve şer’î hükümler temelinde yürütülür. Egemenlik hakkı şeriata verilerek, devletin ve ümmetin bütünlüğü koruma altına alındığı gibi, insanların hakları da güvence altına alınır. Yasa ve kanunlar, ümmetin iman ettiği İslam inancından kaynaklandığı için değerlidir. Bu iman, hem yöneticilerin hem de yönetilenlerin hukuku istismar etmesinin önündeki en güçlü engeldir. Bu sebeple, adalet ve kalkınma arayışında olan her Müslüman’ın tercihini partiler arasında değil, sistemler arasında yapması kaçınılmaz bir gerekliliktir.”
Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.