Köklü Değişim Medya
Kapitalizmin bir semptomu olan ahlaki çöküntünün toplumu nasıl ifsat ettiği, ahlakı nasıl yok ettiği, inançsız bireyler yetiştirdiği her gün yeni bir skandalla gün yüzüne çıkıyor. İngiltere’de yaşanan son olayda, iki hastanenin morgunda en az 100 cesede cinsel istismarda bulunulduğu tespit edildi.
ABD'de yaşayan 67 yaşında hastane çalışanı David Fuller, hastane morgunda en az 100 cesede istismarda bulunduğunu itiraf etti.
İngiltere'de iki genç kadın dövülmüş ve boğulmuş, öldükten sonra da tecavüze uğramış olarak bulundu. David Fuller davası bu iki kadının ölümüyle başladı. 67 yaşındaki hastane çalışanı David Fuller, 1987'de iki kadını öldürdüğünü ve Kasım 2020'ye kadar hastane morglarında en az 100 kadın ve çocuk cesedine cinsel istismarda bulunduğunu itiraf etti.
Milliyet'ten Fazilet Şenol'un derlediği habere göre, yargılamasının dördüncü gününde suçunu kabul eden Fuller, Wendy Dnell ve Caroline Pierce'ti öldürmüştü. Fuller yalnızca insan öldürmekle kalmamış, 12 yıl boyunca iki hastanenin morgundaki cesetlere cinsel istismarda da bulunmuştu.
Aralarından biri Türk
İstismarda bulunduğu isimlerden biri İngiltere'de yaşayan Azra Kemal'di. Azra, İngiltere'de hayatını kaybettiği hastanenin morguna kaldırılmıştı. Genç kızın cansız bedeni hastanenin morgunda teknik servis çalışanı Fuller'ın istismarına uğradı. Fuller dava öncesinde 51 ayrı suçu kabul etti. Bunlar, iki morgda 78 kişinin cesedine yönelik işlediği 44 ayrı suçu da içeriyordu.
Soruşturmayı yürüten ekip, DNA testi teknolojisindeki ilerlemeler ve 2.5 milyon sterlin tutan bir polis operasyonu sayesinde Fuller'ın suçlarını açığa çıkardıklarını açıkladı. Fuller'ın tükürüğü ve diğer DNA örnekleri, Knell'in yatağı, havlusu ve vücudunda bulunmuştu. Spermine ise Pierce'ın taytında rastlandı. Bu tayt, kaybolmasından üç hafta sonra Pierce'ın cesedi su dolu bir hendekte bulunduğunda üzerindeki tek kıyafetti.
Tacizin, Şiddetin Kaynağı Kapitalizm
Ahlaki çöküntü kaynaklı toplumda yaşanan sorunların önüne geçmek ve düştüğü bu bataklıktan kurtulabilmek için Batı, yeni kanunlar çıkarsa da suça engel olamıyor. Cinsel taciz ve şiddetin yoğun görüldüğü Batı’da çözüm olarak İstanbul Sözleşmesi Batılı devletler eliyle icad edilse de bu sorunu çözmeyi amaçlamaktan ziyade ateşe benzin dökmekten başka bir işe yaramıyor. Aciz insan aklından çıkan kanunlar çözüm değil, sürekli sorun üretiyor. Sorun şiddeti, tacizi üreten nizamın kendisi iken, çözüm olarak şiddeti ve tacizi uygulayan faillere ceza veriliyor ya da şiddetin ve tacizin önüne ihbarla geçilmeye çalışılıyor. Bu sorunlara köklü bir çözüm ortaya koyulamıyor. Çünkü sorunun kendisi özgürlük diye dört elle sarıldıkları kapitalist demokratik nizamın ta kendisi. Batı’nın peşinden onları adım adım takip eden İslam beldelerinin yöneticileri de çıkarılan bu kanunları bir bir uygulayarak Müslümanları da ifsat ediyor, aileleri yıkıyor, nesilleri ahlaksızlığa itiyor. Türkiye de İstanbul Sözleşmesi’nin imzalayıp uygulayan ülkelerden biri. Her ne kadar AK Parti, İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edildiğini ilan etse de çıkarılan uyum yasalarıyla özellikle de 6284 nolu yasa ile toplum, kadına şiddeti önleme maskesi altında çökertiliyor. Köklü çözüm, doğru kalkınmanın tek adresi İslam nizamının uygulanması iken defalarca ellerinden sokulanlar yılan deliğinde çözüm aramaya devam ediyor.
Yaşanan ahlaki çöküntü ile doğru kalınmayı hiçbir zaman başaramadığı tescillenen laik kapitalist nizam, girdiği ekonomik krizlerle de çöküşün sinyallerini veriyor.