18 Aralık 2010 tarihinde kimsenin aklına gelmeyen bir şey oldu. Yaşanan tüm olaylar önceden planlansa, belki de her siyasinin “imkânsız, bu coğrafyada asla böyle bir şey olmaz” diyeceği Arap Baharı başladı. Yıllardır zulme, fakirliğe ve geri kalmışlığa mecbur edilen, en ufak bir eleştiri karşısında dahi acımazsızca cezalandırılan Ortadoğulu Müslümanlar ayaklandı. Bu öyle bir bahardı ki yaklaşık 25 yıldır aynı zorbalar tarafından yönetilen Müslümanlar korku duvarlarını aşarak tüm dünyayı şaşırttı. Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte küresel sisteme ait birçok denge bozuldu. Bizatihi kendi deyimiyle Obama’nın saçları ağardı.
Bu bahar, bugün değerlendirdiğimizde belki de Ortadoğu’ya yazı getiremedi. Belki istenilen ve arzu edilen şekilde neticelenemedi. Çünkü esen sert rüzgârlardan daha çok, ihanetler savurdu Müslümanları! Yağmurdan daha çok, bombalar yağdı insanların üzerine! Körpe bedenler, evler, hastaneler, mescitler, pazar yerleri ve şehirler yerle bir edildi. Ortaya çıkan ayaz sadece baharın habercisi olan tomurcukları değil, adeta insanlığın kanını dondurdu. Meydanlarda baltacılar türedi. Acımasız ve merhametsiz keskin nişancılar kızları ve kadınları katletti.
Şiddetle ve zulümle meydanlara çıkan insanları bastırabileceğini, susturabileceğini ve vazgeçirebileceğini sanan diktatörler hüsrana uğradı. Yıllar sonra Ortadoğu’da oluşan bu bahar, bazı zorbaları koltuğundan, bazılarını ise dünyadan etti. Zalim diktatörlerden Tunus’ta Zeynel Abidin, Mısır’da Hüsnü Mübarek, Yemen’de Abdullah Salih, Libya’da Kaddafi devrildi. En canileri olan Beşar Esed ise Amerika, Rusya, İran ve Türkiye’nin hummalı gayretleri ile tam devrilmek üzere iken son anda kurtuldu. Daha sonra Cezayir’de Buteflika ve Lübnan’da Hariri meydanlardaki insanları ikna edemeyince istifa etmek zorunda kaldılar.
Bu öyle bir bahardı ki tüm dünya koalisyon güçleri adıyla bir araya gelip birleşti ama bugün hâlâ Suriye’de çözümü sağlayamadı. Libya’da ve Yemen’de bir türlü istikrar sağlanamadı. Hatta ortaya çıkan sinerji bugün Lübnan gibi yeni bir ülkeye yayıldı ve Irak’ta protestoların yeniden başlamasına sebep oldu. Bunların dışındaki zalim rejimler ise kendilerini muhafaza etmek adına daha önce hiç önemsemedikleri halklarını önemsemek ve hiç yapmadıkları reformları yapmak zorunda kaldılar.
Hepimiz şahidiz ki bu bahara Müslümanlar çok emek verdi, çok ağır bedeller ödedi ve ödemeye de devam ediyorlar. Fakat Allah’ın izniyle bu bahar başka baharların oluşmasına vesile olacak ve Allah’ın izniyle eninde sonunda coğrafyamıza yaz gelecektir. Uzun yıllar süren kış mevsiminden sonra yeniden baharın sıcaklığını hisseden Müslümanlar, gün gelecek gerçek bir siyasi liderlik altında birleşeceklerdir. Hatalarından dersler çıkaracak, kâfirlerin ve bazı işbirlikçi yöneticilerin vaatlerine kanmayacak ve Allah’tan başka kimseyi hesaba katmayacaklardır. Zira zafere götürecek başarının sırrı budur. Çünkü baharın habercisi olan cemreler Müslümanların hem kalplerine hem de beyinlerine düşmüştür. İnşallah son cemre de düşünce artık hiçbir güç yazın gelmesini engelleyemeyecektir.