Türkiye’nin Yeri, NATO Üyeliği Değil İslâm Ümmetinin Liderliği Olmalıdır!
30 Haziran 2022

Türkiye’nin Yeri, NATO Üyeliği Değil İslâm Ümmetinin Liderliği Olmalıdır!

“NATO” ya da diğer adıyla “Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü”, ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Portekiz, Lüksemburg, İzlanda, Danimarka ve Belçika’dan oluşan 12 üye tarafından 1949 yılında kuruldu. 73 yılda üye sayısı 12’den 30’a çıktı.

Türkiye, Batı ve ABD gibi kâfir devletlerin kurduğu bu Haçlı ittifakının içinde yer alan maalesef halkı Müslüman olan tek ülkedir. Türkiye’nin, 1949 yılında kurulan NATO üyelik başvuruları öncelikle kabul edilmemiştir. O dönemin Adnan Menderes başbakanlığındaki Bakanlar Kurulu kararıyla 25 Temmuz 1950 yılında BM çağrısı ile Kore Savaşı’na 5 binden fazla asker gönderilmiş, bu askerlerden 734’ü hayatını kaybetmiş, 2147’si yaralanmış, 234’ü esir düşmüş ve 175’i de kayıp olarak kayıtlara geçmiştir. Bu ağır bilanço ile Batı’nın NATO üyeliğini kabul etmesi için gereken diyet ödenmiş ve 1952 yılında Türkiye’nin NATO üyeliği kabul edilmiştir.

Üyelikten hemen sonra 1954 yılında Türkiye toprakları NATO üsleri hâline gelmeye başlamış, ”Türkiye’de bulunan Amerikan yardım personeline NATO Kuvvetler Statüsü Antlaşması’nın tatbik edileceğine dair anlaşma” kapsamında İncirlik açılmıştı. Binlerce Amerikan askerî personelinin bulunduğu İncirlik Üssü, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin çevre ülkelerdeki Amerikan üslerini lojistik olarak destekleyen en önemli ABD-NATO merkezi olarak kullanılmıştır.

Türkiye, 70 yıl boyunca Kore Savaşı’nın dışında Afganistan’daki uluslararası güç, Bosna Hersek’teki barış gücü ve diğer bölgelerdeki hareketlere askerî olarak destek vermiş ve “Türkiye NATO toprağıdır” mantığı ile hareket ederek bu zulümleri işleyen şer ittifak ile birlikte hareket etmiştir. Bunun dışında Ankara, Afyon, İzmir başta olmak üzere birçok üs ve bilinenden daha fazla gizli kullanılan askerî alanlar bu şer ittifakın fitne merkezleri olarak kullanılmaya devam etmiş ve NATO üyesi olduğumuz sürece de edecek gibi gözükmektedir.

NATO, kapitalist devletlerin demokrasi ile ikna edemediğinde kullandığı askerî güçtür. NATO, Afganistan, Pakistan, Bosna Hersek, Orta Doğu, Afrika ve Libya’nın vurulmasında aktif olarak binlerce Müslüman’ın katledilmesi, yüz binlerce Müslüman’ın yaralanmasından sorumlu Haçlı ittifakının askerî kanadıdır. NATO’nun bu kanlı tarihi, bu şer ittifakın Haçlı ittifakı olduğunu gösteren en büyük delildir. Bu kanlı tarihe imza atan NATO’ya karşı olmak için başka delile de ihtiyaç yoktur.

Bu yüzden 73 yıllık geçmişinde “NATO” deyince akla; savaşlar, askerî müdahaleler, darbeler, silah endüstrisi, terör örgütleri, paramiliter gizli ordular, istihbarat örgütleri, G7, DTÖ, algıları yönlendiren medya, düşünce kuruluşları, merkez bankaları, eli kanlı devletler ve siyasetçiler gelmektedir.

NATO’nun kuruluş gerekçesi, “Sovyetler Birliği tehdidi” olarak tanımlansa da Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da emperyalist hedefler için kullanılmıştır. Çünkü bu süreçten sonra NATO’nun hedef tahtasında İslâm ve Müslümanlar vardı. NATO’nun hedefi, İslâm’ın yok edilmesiydi. Bu hedeflerini İngiltere Başbakanı Thatcher, İskoçya NATO toplantısında 1990 yılında şu sözleri ile ortaya koymuştu: “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslâm’dır. Tıpkı komünizm gibi İslâmizm’i de yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gerekiyor.” Bu sözler, NATO’nun gizli olmayan hedefini ifşa etmişti. NATO, İslâm’ın apaçık düşmanıydı ve o tarihten bugüne İslâm ve Müslümanlarla savaşmaya devam etti.

Her ne kadar NATO’ya tam bağımlı olunarak, istenen hizmetler sunulmuş olsa da NATO halkı Müslüman ülke olan Türkiye’den de asla razı olmamıştır. 70 yılda NATO üyeliğinin Türkiye’ye kazandırdığı şey güç ve menfaat değil, askerlerimizin NATO’nun kirli emelleri için feda edilmesi, NATO’nun katilleri için topraklarımızın çiğnenmesi, NATO’nun bekası için yüksek maliyetlerin ödenmesi, masumların vebali, tarihî kara bir leke ve zalimlerle birlikte olmaktır…

Uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan hakkını kullandığı hâlde 1974 Kıbrıs Çıkarmasında NATO Türkiye’yi değil Yunanistan’ı desteklemiş, silah ambargosu ile birlikte ekonomik ambargo da uygulamıştır.

NATO, Türkiye’nin tüm çabalarına rağmen PKK terörüyle mücadele etmek bir tarafa siyasi, askerî ve lojistik olarak desteklemiştir. Türkiye’ye parayla verilmeyen silahlar, terör örgütlerine bedelsiz verilmiştir. PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG korunmuş ve desteklenmiştir. Türkiye’de suç işleyen terör örgütü üyeleri, NATO ülkeleri tarafından siyasi sığınma ile her zaman korunmuştur. Yani NATO, bir müttefikten ziyade her zaman düşman gibi davranmıştır.

İşte bu kanlı tarih ve kirli planların baş aktörü NATO’nun amacını, misyonunu ve hedeflerini konuşmalı ve gereken adımları atmalıyız. NATO’nun terör örgütlerine, darbecilere, hainlere verdiği desteği, İslâm coğrafyasında yaptığı işgal ve katliamları, şer’î olarak NATO’dan derhal ayrılmamız gerektiğini konuşmalı ve bu konuda gereken adımları atmalıyız.

Çünkü NATO’da birlikte hareket edilen ülkeler, onların dinine girmediğiniz müddetçe asla dost olmayacak, İslâm’a ve Müslümanlara düşman olan kâfirlerdir!

O hâlde yöneticilere, siyasilere, yazarlara, âlimlere, akademisyenlere sormak istiyoruz: NATO’nun 73 yıldır yaptığı zulümleri, katlettiği binlerce insanı, yıktığı şehirleri, mazlumların feryadını duymadınız mı?

Topraklarımızın NATO toprağı olarak kullanılmasına izin vermeye devam mı edilecek? Üsler, limanlar neden kapatılmıyor? Bütün bu cürümlere rağmen birliktelik ne zaman bitirilecek? Müslümanların kanları ile fethedilmiş bu topraklardaki şer ittifaka açılan üsler ve bu üslerdeki katil askerleri ne zaman kovulacak? İhtiyaç sahibi olduğu hâlde toplumdan alınan vergileri NATO giderleri olarak harcamaya daha ne kadar devam edilecek?

Ne zaman bunları ve atılması gereken adımları konuşacak ve bu konuda adım gerekli adımları atacaksınız? Yoksa kanlı eller ile yapılan tokalaşmalara, yalancı tebessümlere ve asla tutulmayan anlaşma ve sözlere kanacak ve bunu başarı olarak görmeye devam mı edeceksiniz?

Unutmayın ki Rabbimiz “zalimlere meyletmeyin yoksa size ateş dokunur” diyerek uyarmaktadır! Hâlâ akletmeyecek misiniz?

Gelin, tövbe edin! NATO, BM gibi tüm şer ittifaklardan ayrılın… Topraklarımızdaki işgalcileri kovun! Tüm askerî, siyasi, ekonomik sömürü ağlarını kapatın!

Gelin, ferasetli davranın ve aynı delikten defalarca ısırılmaktan vazgeçin!

Gelin, Allah’ın istediği Râşidî Hilâfet etrafında ümmeti birleştirmek için çalışın!

Unutmayın; Türkiye’nin yeri NATO üyeliği ve etkinliği değil İslâm ümmetinin liderliğidir/olmalıdır!