Kelimeler tükendi. Sözlenecek söz kalmadı. Gazze’de Müslüman kardeşlerimizin üzerine 18 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılan atom bombasını geçti.
Dilimi mazur görün, vallahi az bile söylüyorum.
Erdoğan hâlâ hamaset kasıyor. Hâlâ tribünlere oynuyor. Hâlâ Twitter’dan tweet atarak popülizm kovalıyor. “Filistin meselesinde, Gazze’de yaşananlar konusunda görünenden çok daha fazlasını yapıyoruz” diyor.
Tribünlere oynamak ne demek?
“İş yapmadığı hâlde kendini iş yapıyor gibi göstermek.”
Popülizmin ve popülist olma çabasının halk arasında bilinen adı.
“Reklam kokan hareketler” yapmak.
Bolca hamaset ya da boş küme.
Maçın durumunu, gidişatını ve sonucunu etkilemekten ziyade, kendi, çeşitli çıkarları yüzünden izleyicilere hoş görünme çabası.
Doğal davranmak veya gerçekleri olduğu gibi söylemek yerine milletin beğenisini kazanmak için yapılan yapmacık ve de samimiyetsiz davranışlar.
Diğer bir türü de “kameralara oynamak”tır.
Bazı politikacılar, dünya olayları üzerinde gerçek bir etki yaratmaktan ziyade tribünlere oynamakla ilgilenirler. Bunlardan bir tanesi de bunca yıllık dünya tarihinde Müslüman halkımızın başına denk gelmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır’a gönderilen lakin Refah kapısından içeri giremeyen yardımlar hakkında şöyle demişti:
“Ülkemizin gönderdiği yardım malzemelerinin toplamı 213 tonu buldu. Geçişlere izin verildikçe yardımları arttıracağız.” Savaş zamanında ilaç ve gıda yardım işini kimler yapardı siz söyleyin! Vallahi Filistin kadını sizlerden daha şerefli!
İşgalci Yahudi varlığı “İsrail” ise mealen şöyle diyor:
“Gazze’ye attığımız bombalar 18 bin tonu geçti. Bu bombaları atarken hiçbir Müslüman ülkenin liderinin müsaadesini beklemedik.”
Korkak işgalci Yahudi varlığı “İsrail” Müslüman liderlerin Müslüman halkları kontrol altında tutacağına güvenerek yıllardır zulmüne açıktan devam ediyor. Zulüm devam ederken bırakın ordularını kutsal beldelerimizi işgalden kurtarmak için göndermeyi, normalleşme yarışına giren yöneticiler başımızda.
Allah’ın yardımını umarak, cihat ruhunu canlandıran mücahit kardeşlerimiz fiilî olarak gerekeni yapmaktadır. Allah’ın yardımı ile kafir Yahudi varlığı hak ettiğini alacaktır.
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler ise Filistin’de başlayan bu cihat ruhunun ümmetin diğer evlatlarına sıçramasından ve kendilerinin sonraki hedefler olmasından, bölgede kendilerinin korkulu rüyası olan Hilâfet’in kurulmasından son derece endişeliler.
Kafirler endişeli ve gereken somut adımları atıyorlar. Peki, Erdoğan gibi yıllardır Müslümanların başında yöneticilik yapmış yöneticiler ve emrindeki ordular, Müslümanları değil de kafirleri korumak için mi var? Müslümanları dizginlemek için mi var? Paratoner olmak için mi var? Halkın gazını almak için mi var? Miting yapmak için mi var?
Allah’tan korkun!
Ümmet meydanlarda! Ümmet, “İsrail”e, Amerika’ya ve dahi tüm İslam düşmanlarına karşı öfke ile dolmuş, taşmış durumda.
Siz ne zaman, Allah’ın dinine yardım edeceksiniz? Kafirlerden değil, Allah’tan korkun!
Vallahi tarih, sizi acizliğinizle yazacak!
Koşa koşa işgalci Yahudi varlığı “İsrail”e gidip “Bir Yahudi olarak buradayım!” diyen Antony Blinken’ın kanlı ellerini sıkmak, Gazze’ye, Filistin’e, ümmete, oradaki şehitlerimize ihanettir.
Biz göreceğimizi görüyoruz. Ümmet, göreceğini görüyor. Kimin ne yaptığını, kimin yapmadığını görüyor! Bunu en güzel Allah görüyor ve biliyor! Bu kadar mı acizsiniz?
Evet, bu kadar acizsiniz!
Bakın, ümmet izzetli duruşundan ve yaptığı somut icraattan dolayı yüzünü dahi görmediği Ebu Ubeyde kardeşimizi nasıl da bağrına basıyor. Kafirlere had bildirecek bir lidere, bir komutana ne kadar hasret kalınmış.
Biz, bu hasreti sonlandırmak için çalışıyoruz. Biz, ümmeti bir kalkan gibi koruyacak ve ümmetin arkasında saf saf olup kafirlerle savaşacağı Halife’yi naspetmek üzere çalışıyoruz.
Siz ne için çalışıyorsunuz? Siz ne ile dertleniyorsunuz?
Allah’ım! Başımızdaki yöneticilerin acizliğini sana şikâyet ediyorum!