İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar egemen güçler veya iktidar sahipleri, kendi bekalarını/iktidarlarını koruma, siyasetlerini devam ettirme adına birtakım araçları benimsemişler, bu araçlar üzerinden bir kamuoyu oluşturarak kendi siyasetleri için uygun bir zemin bulmuşlardır. “Rızanın imalatı/üretimi”, her ne kadar modern bir terim olsa da aslında biz bunu geçmiş dönemde, Firavun’un, manipülasyon gücünü elinde bulunduran sihirbazları/manipülatörleri aracılığıyla kendi siyasetini egemen kılmak için halkı ikna etmesinde görüyoruz. Bu sihirbazlar/manipülatörler, egemen düzenin koşullarını açıklayan, bu düzeni meşrulaştıran ve seçkin azınlığın çıkarları doğrultusunda kurulu düzenin idamesi adına halkın rızasını imal eden/üreten kişilerdir. Bu durumda manipülasyon, aslında bir sosyal kontrol mekanizması vazifesi görmektedir.
Günümüz egemen güçleri veya iktidar sahipleri de benzer şekilde birtakım manipülatörler/sihirbazlar aracılığıyla halkı hipnotize ederek kendi siyasetleri için meşru bir alan açmak ve kamuoyu oluşturmak adına bunu, iktidarlarına bir dayanak olarak kullanıyorlar. Amerikan’ın; “11 Eylül saldırılarını” bahane ederek Afganistan’ı ve “kitle imha silahı” yalanıyla da Irak’ı işgal etmesinde olduğu gibi… Yine aynı şekilde Amerika, Yahudi varlığının Gazze’de yaptığı katliamı, soykırım ve mezalimi “meşru müdafaa” ve “savaşın gereklilikleri” olarak görürken, Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarını ise “saldırı” ve “savaş suçu” olarak değerlendirmektedir.
Walter Lippmann1 tarafından “Demokrasi sanatındaki yeni devrim” olarak nitelenen “rızanın imalatı”, devlet ya da iktidarların, normal şartlarda ikna edemeyecekleri davranışlara insanların olumlu bakmasını veya tepkisiz kalmasını sağladıkları bir olgudur. Başka bir deyişle; rızanın imalatı, kitlelerin karar almasını sağlama, kamuoyu oluşturma, kitle iletişim araçlarının önemli görevlerinden ve temel siyasal işlevlerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
Rızanın imalatı, ilk defa Lippmann tarafından “Public Opinion” (1922) kitabında kullanılan bir kavramdır. Lippmann bu çalışmasında, kamuoyunun oluşmasını ve rızanın imalatını açıklarken “dışımızdaki dünya”, “kafamızdaki resimler”, “sahte çevre”, “şaşkın sürü” gibi kavramlar kullanmıştır.2 Bu konuda daha sonraları Amerikalı teorisyenler; Edward S. Herman ve Noam Chomsky ikilisinin 1988’de birlikte kaleme aldığı “Rızanın İmalatı” isimli kitap, 2012’de de Türkiye’de yayımlanmıştır.
Siyasetin vazgeçilmez unsuru ve konusu olan iktidarın, en önemli dayanağı meşruiyettir. Meşruiyet, iktidarın bekasının teminatıdır. Halkın iktidara gösterdiği rıza, bu meşruiyetin sayesinde gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle; halk, iktidara boyun eğmektedir. Siyasal iktidarın meşruiyetinin temeli toplumsal rızaya dönüşmedikçe bir zoru, bir zorunluluğu ve bir zorbalığı temsil edecektir. Bu yüzden tüm siyasal iktidarların temel problemi, bireysel onama ve toplumsal rıza arayışıdır. Devlet ya da iktidar, kendi meşruiyetini halka dayatmak adına bir takım kurum ve kitle iletişim araçlarını kullanır.
Siyasal iktidarı, “meşrulaştırılmış güç kullanma kabiliyeti” olarak da tanımlayan Richard Friedman’a göre ise iktidar; baskı, güç, manipülasyon, ikna, rıza gibi kavramlar üzerinden kendisini ifade etmekte ve tanımlamaktadır. Manipülasyon, iktidar erkini elinde bulunduranların ve erk-alışverişi yöntemleriyle manipülatörlerin (hileli yönlendiricilerin), insanları kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmek, istendik davranışlar göstermelerini sağlamak için başvurdukları araçtır.3
Egemen güçlerin iktidarlarını koruyabilmek ve meşru olabilmeleri için çoğunluğun rızasını kazanmaları gerekmektedir. Bu nedenle çoğunluğun çıkarları, kendi çıkarlarından taviz vermeyecekleri için yönetici sınıfın çıkarlarına uygun hale getirilmelidir. İşte bu söz konusu çıkar örtüşmesi, rızanın imalatı ile mümkün hale getirilmektedir. Sistemin, rızanın üretilmesini sağlama, hegemonyaya ulaşma ve tahakküm kurma sürecinde ise kitlelerin zihninin yönlendirilmesi yani manipülasyon, önemli bir rol oynamaktadır.
Bu bağlamda bugün, -iflasın eşiğindeyken hatta iflas dahi etmişken- kapitalist sistem sistemin bekçileri daha hala sistemi cilalamaya ve toplumlar nezdinde yüceltmeye devam ediyorlar. İnsanlığı geri bırakan, insanı kimliksizleştiren, demokrasiyi, laikliği ve cumhuriyeti; “insanlığın ulaşmış olduğu en iyi sistem” ve “muasır medeniyet” olarak tanımlamaları, buna karşın İslam’ı; “toplumları geri bırakan, karanlık, çağdışı” bir din olarak resmetmeleri, özelde Müslümanları genelde ise bütün bir beşeriyeti bu yönde kanalize ederek kamuoyu oluşturma çabaları, toplumsal rızanın imalatının en canlı örneklerinden biridir. Benzer şekilde; kalkınmanın, ancak ideolojik bir fikir ile mümkün olacağı hakikati apaçık ortada ve kendi kalkınmışlığını da fikrî olarak gerçekleştirmiş iken Batı’nın, “kalkınmanın ancak ahlaki, ferdî, ruhi veya maddi olabileceğini” ifade etmesi ve toplumları bu anlayış doğrultusunda hareket eder hale getirmesi manipülatif mühendisliğin bir ürünüdür.
Bugün dünyada yaşanan kaosun, sosyal çalkantıların, savaşın, yıkımın, sömürünün, katliamın, ahlaki çöküş ve yozlaşmanın, açlığın, sefaletin ve yoksulluğun, askerî, siyasi ve kültürel vb. tüm krizlerin kaynağının demokrasi ve laikliğin olduğu gerçeğinin üzerinin perdelenmesinde siyasi iktidarların ve kitle iletişim araçlarının rolü oldukça büyüktür. Bu konuda sömürgeci kâfirler veya iktidar sahipleri, toplumları manipüle etmede ve uyguladıkları bozuk ve hatalı politikaları toplumlara kabul ettirmede şeytani bir maharet sahibidirler. Siyasi erkin, bu bozuk ve hatalı politikalarını halkları ikna ve rıza yoluyla kabul ettirmede en önemli silahları, kitle iletişim araçlarıdır. Kitle iletişim araçları marifetiyle yapılan propaganda, toplumu etkilemede güçlü bir manipülasyon unsurudur. Belirli güç odaklarının istediği yönde kitlelerin düşünmesi veya harekete geçirilmesi için insanlar, bu araçlar vasıtasıyla manipüle edilmektedir. Mesela; bugün Türkiye ciddi bir ekonomik dar boğazdan geçmesine ve bu ekonomik istikrarsızlığın müsebbibinin kapitalist ekonomi modeli olmasına rağmen, iktidara yakın kitle iletişim aygıtları; -hem iktidarı temize çıkarmak ve hem de uygulanan ekonomik politikaları aklamak adına- tozpembe bir tablo çizmek suretiyle halkı manipüle etmekte, iktidar lehinde bir kamuoyu oluşturmaktadırlar.
Rızanın imalatı veya üretilmesi, geniş toplum kesimlerinin onayını almak için, zora ve şiddete başvurmadan, gerekirse gerçekleri profesyonelce çarpıtarak, çeşitli iletişim kanallarıyla halkı ikna etme sürecidir. Toplumları, belirli kalıplara sokmak ve egemen gücün istediği doğrultuda yönlendirebilmek için kullanılan en büyük silah, kitle iletişim araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine mesela; “Yahudi varlığı sorunu”nda AK Parti iktidarı, bir Amerikan planı olan “1967 sınırları içerisinde iki devletli çözümü” hayata geçirmek, bu yönde toplumda bir algı oluşturmak için kendisine yakın kitle iletişim araçlarını devreye sokmuştur. “Reel politik” saçmalığını gündeme taşıyarak, “orduların Gazze’ye gönderilmesi” talebini görmezlikten gelmiştir. Sadece Amerikan ve “İsrail” mallarına boykotu ön plana çıkarmıştır. Toplumun öfkesini sadece “İsrail”e mal gönderen birtakım firmalara yönlendirerek kendi konforunun bozulmasının önüne geçmiştir. Hâlbuki aynı iktidar, Ermenistan-Azerbaycan savaşında reel politiği göz ardı ederek Azerbaycan’a İHA ve SİHA’ları göndermiştir. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşında Amerika’nın çıkarları doğrultusunda Ukrayna’ya silah yardımı yapmıştır. Bu konuda iktidar, kitle iletişim araçlarını da devreye sokarak bu siyasetini toplum içerisinde meşru, olması gereken bir siyaset haline getirmek ve halkı bu konuda ikna etmek için propaganda faaliyetini devreye sokmuştur. Yine aynı şekilde büyük bir manipülatör olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) da iktidarın bu siyasetine ön ayak olmuştur. Zira DİB, Gazze meselesinin köklü çözümü ve mübarek Filistin topraklarından işgalci mutant Yahudi varlığı “İsrail”in kökünü kazıyacak olan “orduların Aksa’ya gönderilmesi” çağrısını yapmak, bu konuda yöneticileri muhasebe etmek yerine, mezalim ve soykırımın izole edilmesi için Müslümanları dua etmeye, sabah namazlarında camileri doldurmaya çağırması, konuyu sadece buna indirgemesi ve bu yönde bir kamuoyunun oluşturulması, rızanın imalatına dair diğer bir örnektir.
Dolayısıyla kamuoyunu biçimlendirerek yönetme işi, kitleleri kontrol altına almak veya halkın zihnini denetleme olarak da isimlendirilen “rızanın üretimi/imalatı”, İslam ümmetini hegemonyası altına almak, bozuk sistemlerinin bekası için bir zırh oluşturmak, ümmetin mal ve servetlerini yağmalamak ve sömürmek için sömürgeci kâfirlerin ve onların avenelerinin kullandıkları son derece sinsi ve şeytani bir araçtır.
Walter Lippmann, Amerikalı yazar, gazeteci ve siyaset bilginidir. (Vikipedi) ↩
Bir Manipülasyon Aracı Olarak Rızanın İmalatı; Meltem Güler; Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi - Abant Journal of Cultural Studies 3(5) ↩
Zihin Menajerliği Veya “Normalleştirme İstasyonları” Olarak Örgütler; Hasan TUTAR; Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi ↩