Bir zamanlar Medine sokaklarında bir Müslüman kadının iffetiyle alay eden bir Yahudi’ye, Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir ordunun kararlılığıyla cevap verdi. O gün bir kadının onuruna dokunan eller, Rasulullah’ın tavizsiz adaletiyle Medine’den sürüldü. Çünkü İslâm’ın lideri, zulme seyirci değil; zulme karşı bir kalkandı.
Bugünse aynı ümmet, Peygamber’in doğum gününde, kan gölüne dönmüş Gazze’nin üzerine kürsü kuran siyasetçilerin şovunu izliyor. Kürsüden yankılanan tok bir cümle:
“Gazze’deyiz.”
Ne büyük bir iddia! Oysa Gazze’nin enkaz dolu sokaklarında ne onların nefesi var ne de adımları... Varlıklarının tek iz düşümü; ekranlardan taşan parıltılı görüntüler, makyajlanmış yardımlar ve göz boyayan sloganlar.
Gösterinin İçindeki Yalan
Modern siyaset, hakikati gösterinin tozuna buladı. Eğer gerçekten Gazze’de olsalardı, bu yardımları sessizce değil; günlerce ekranlarımıza kazırlardı. Her yardım kolisi bir reklam panosuna, her merhamet ifadesi bir propaganda aracına dönüşürdü. Çünkü bu çağın siyaseti, merhameti ihlâsla değil; reytingle ölçüyor.
Liderlik Değil, Sahne Performansı
Allah Subhanehu ve Teâlâ buyuruyor:
[اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ] “Onlar yeminlerini siper edinirler ve böylece Allah’ın yolundan alıkoyarlar.” [Mücadele 16]
Bugün bu ayetin gölgesi, Gazze’nin harabeye dönmüş sokaklarında ve ümmetin gözyaşlarında yankılanıyor. Mesele yardımların varlığı ya da yokluğu değil; mesele, mazlumların gözyaşlarının bile pazarlama malzemesine dönüşmesi.
Ümmetin Zilleti ve Suskunluk Düzeni
İslâm tarihinde bir lider, ümmetin kanını pazarlık masasına koymazdı. Bir Halife, zalime karşı diplomasiyle değil; izzetle ve güçle dururdu. Bugünün yöneticileri ise zulmü seyrederken birkaç yardım tırı gönderip “orada olduklarını” söylüyor.
Ama hakikat başka: Gazze’nin çocukları yetim kaldığında sınırlarınız kapalıysa, ordularınız suskun ve cesaretiniz kameralarla sınırlıysa, orada değilsiniz. Olsaydınız, bunu bize sessizce değil; gözümüze sokarak anlatırdınız. Çünkü bu çağın siyasetçileri, iyilik yapmaz; iyilik gösterisi yapar.
Gazze, Şam, Yemen, Doğu Türkistan… Hepsi aynı perdenin farklı sahneleri. Müslümanların kanı uluslararası masalarda “denge unsuru” diye satılırken, yöneticiler “yardım ediyoruz” diyerek halkın öfkesini uyuşturuyor.
Ama hakikat apaçık: Ordular hareketsiz. Sınırlar kapalı. İzzet, diplomasi masalarında boğulmuş. Geriye sadece gösterişli nutuklar kalıyor.
Bugün sahneler ışıl ışıl, kürsüler alkışlarla dolu; ama hakikat bu ışıkların gölgesinde eziliyor. Gazze’nin çığlığı bize şunu hatırlatıyor: Gerçek yardım fotoğraf karesiyle değil, cesaretle yapılır. Ve bu cesaret, makyajlı siyasetçilerden değil; Allah’a güvenip ayağa kalkacak bir ümmetten doğar.
Perde sonsuza kadar kalmaz. Bir gün hakikat sahneye çıkacak, bu gösteri düzeni tarihin çöplüğünde yerini alacak, inşaAllah.