Bir binayı yıkmak, bir ilişkiyi bozmak veya bir toplumu bölüp parçalamak, oldukça basit ve hızlı işlemlerdir. Vakıanın da doğrulayacağı üzere tahrip etmek ve yıkmak; inşa etmeye, düzeltmeye, bina etmeye kıyasen daha kolay ve hızlı bir süreçtir.
Bir binayı inşa etmek, zaman alıcı bir süreçtir. Planlama, tasarım, malzeme temini ve inşa aşamaları bir arada düşünüldüğünde uzun bir zaman dilimini kapsar. Ancak sonuç, özenle yapılmış ve uzun süre dayanabilecek bir yapıdır.
Bir binayı yıkmak ise genellikle bir sonuç değil, bir başlangıçtır. Eski bir yapıyı yıkmak, yeni bir binanın inşası, yerleşim alanlarının değişimi veya alanın farklı bir amaç için kullanılması gibi nedenlerle yapılır. Bu süreç, bir yapıyı elden geçirme veya yenileme fırsatı da sunar.
Örneğin, tarih boyunca çeşitli savaşlar ve çatışmalar sonucunda birçok medeniyet ve kültür yok olmuştur. Savaşlar, yapılan tahribatların en bariz örneklerindendir. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve çatışmalar, tahrip edici sonuçlara yol açarken, barış ve uzlaşma inşa etmek çok daha uzun ve zor bir süreçtir. Barışçıl bir çözüm bulmak, taraflar arasında anlayış ve empati kurulmasını gerektirir ve bu süreç çoğu zaman çatışmaların sebep olduğu tahribatı onarmaktan çok daha zorludur.
Toplumlar da benzer bir şekilde etkilenir. Üzerlerine tatbik edilen nizamların bozukluklarından ötürü toplumda yozlaşma, hoşgörüsüzlük, adaletsizlik ve çıkar çatışmaları, toplum içinde tahribata neden olur. Toplumların bir arada yaşamasını sağlayacak adil, insan fıtratına uygun ve sürdürülebilir yapıları inşa etmek, uzun vadeli ve çaba gerektiren bir süreçtir.
Ancak, tahribattan inşa etme sürecine geçiş mümkündür ve insanoğlu tarihte birçok örnekte bu durumu başarmıştır. Savaşlar sonucu tahrip olan şehirler, barış dönemlerinde inşa edilmiş ve yeniden canlanmıştır. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkların ardından, uzlaşma ve iş birliğiyle daha sağlam ilişkiler inşa edilmiştir. Toplumlar, adil ve güvenli bir düzen için mücadele ederek daha güçlü hale gelmiştir.
İnşa etmek için ilham veren bir vizyon ve ortak hedeflerin belirlenmesi, toplumları bir arada tutan ve ileriye taşıyan güçlü bir temel oluşturur.
Bugün gerek Türkiye gerekse dünyadaki diğer toplumlara baktığımızda; toplumların her geçen gün bozulduğunu, insani ilişkilerin kötüleştiğini, yoksulluğun yükselişe geçtiğini, gelir dağılımında uçurumlar oluştuğunu, suç oranlarının -hırsızlığın, tacizin, tecavüzün- arttığını, gençlerin uçuruma doğru sürüklendiğini, ailelerin dağıldığını görüyoruz.
İslam Nizamı, Hilâfet Devleti ile tatbik edilirken her şey Hilâfet kalkanı arkasında, Hilâfet şemsiyesi altında güvenle tüm tahribat ihtimallerine karşı korunuyordu. Ne zaman ki Hilâfet kaldırıldı, tüm tahribatlar yağmur gibi ümmetin üzerine yağmaya başladı.
İnşa etmek emek ister, zordur ama imkânsız değildir. Sonuç olarak, “Tahribat kolaydır, inşa etmek zordur” sözü, tarihsel ve güncel olaylara bakarak doğruluğunu kanıtlayan bir gerçeği ifade eder. Ancak, bu gerçek insanlığın umut ve potansiyeliyle daima bir araya gelir. Tahribatın ardından inşa edilen daha güçlü, daha adil ve daha yaşanılır bir dünya için çaba göstermek, hepimizin sorumluluğudur. İnşa etmek için adım atmak, gelecek nesillerin refahı ve dünyanın daha iyi bir yer olması adına atılacak en önemli adımlardan biridir. Tüm Müslümanların hatta insanca yaşama kavuşmayı arzulayan tüm insanlığın var gücüyle Hilâfet’i kurmak üzere çalışmasından daha elzem bir şey yoktur. Yoksa çığ gibi yürüyen tahribatları durdurmak mümkün olmayacaktır.
Müslümanlar bir binanın tuğlaları gibiyse, tuğlaları bir arada tutacak olan çimento da ancak Hilâfet’tir!