Pedal Çevirme Metaforu
17 Ekim 2025

Pedal Çevirme Metaforu

Metafor, sözün hakiki (temel) anlamının dışında, benzetme yoluyla kullanılmasına denir. Örneğin “üç maymunu oynamak” ifadesi bir metafordur. Bu metafor; bilmiyorum, görmedim ve duymadım eylemlerini simgeler. Metaforlar, toplumsal ve siyasal olguların anlaşılmasında güçlü düşünsel araçlardır. “Pedal çevirme” metaforu ise süreklilik, istikrar, gayret ve fedakârlığı ifade eden bir benzetmedir.

Pedal çevirme; dinamik hareketi ve sürekliliği temsil eder. Bisikletin dengede kalması, hareketin devamına bağlıdır. Denge bozulduğunda bisiklet devrilir. Yönetim açısından ise liderler gayret ve kararlılık göstermediğinde, toplumsal düzen zayıflar ve dış müdahalelere açık hale gelir. Dolayısıyla “pedal çevirme”, yöneticilerin sürekli bir çaba ve kararlılık içinde olması gerektiğini hatırlatan güçlü bir metafordur.

Bu makalede pedal çevirme metaforunu, İslâm ümmetinin başındaki yöneticiler bağlamında ele alacak, onların sorumluluklarını ve ümmetin ilerleyişiyle olan ilişkisini değerlendireceğim. Nasıl ki bir bisikletin hareket edebilmesi için pedalların sürekli çevrilmesi gerekiyorsa, İslâm ümmetinin de varlığını sürdürmesi, ilerlemesi ve güçlü kalabilmesi için yöneticilerin aktif şekilde görevlerini icra etmeleri ve sorumluluklarını yerine getirmeleri zorunludur. Şayet yöneticiler pedalı çevirmeyi bırakırsa, ümmet sadece durmakla kalmaz, düşer; sömürgeci kâfirlerin karşısında zayıf hale gelir.

İslâm ümmetinin başındaki yöneticiler, ümmetin pedal çeviren ayakları gibidir. Bu ayaklar, sömürgeci kâfirlerin saldırıları karşısında ümmete siper olmaz, zulme karşı adım atmaz, ümmetin maslahatına yönelmezse; bisikletin düşmesi kaçınılmaz olur. Tarih boyunca güçlü halifeler ümmeti zirvelere taşımış, ümmete kalkan olmuş, birliği tesis etmişlerdir. Fakat buna karşılık korkak, iradesini Batı’ya ipotek etmiş, çıkarcı günümüz yöneticileri ümmeti parçalanmaya ve zillete sürüklemiştir. Hilâfet’in yokluğunda son yüzyılda yaşanan tablo bunun en açık örneğidir.

Hilâfet’in kaldırılmasıyla pedal durdurulmuş, ümmet dengesini kaybetmiş, düşmanlarının önünde parçalanmış ve açık bir hedef haline gelmiştir. Bugünün yöneticileri, siyasi karar mekanizmalarında ümmetin maslahatından ziyade sömürgeci Amerika’nın çıkarlarını ve kendi iktidar kaygılarını öne çıkarmışlardır. Amerika ve Batı hegemonyası karşısında güçlü ve bağımsız bir duruş sergileyemedikleri gibi, aksine itaati ve köleliği tercih etmişlerdir. Zilleti itibar sanmışlardır. Bu onur yoksunu yöneticiler, ümmeti ileri taşımak yerine koltuklarını koruma telaşına düşerek, Batı’nın rüzgârıyla savrulmuşlardır.

Bu ayaklar (yöneticiler), son asırda olduğu gibi zulmü ve işgali durdurmak adına Gazze, Doğu Türkistan, Keşmir ve diğer İslâm beldeleri için pedal çevirmedi. Aksine küfrün başı Amerika’nın Gazze planını uygulamak, Gazze halkının onurlu direnişini bitirmek, işgalci gasıp “İsrail” varlığının güvenliğini garanti altına almak için pedal çevirdiler. Böylece ümmetin bisikleti durma noktasına gelmiş, izzet ve şerefi ayaklar altına alınmış, zenginlikleri sömürülmüş, birliği ve dirayeti kaybolmuştur.

Pedal çevrilmediği veya çevirmekten kaçınıldığı için; başta Filistin ve Gazze olmak üzere İslâm beldelerine ihanet edilmiş, Gazze diplomasi masalarında sömürgecilere peşkeş çekilmiş, ümmetin onuru çiğnenmiş, mazlum coğrafyalar sahipsiz kalmıştır. Bu durum ümmete karşı işlenmiş tarihî bir ihanettir.

Oysa İslâm’ın şanlı tarihine baktığımızda bu metaforun karşılığını açıkça görebiliriz. Özellikle Hz. Ömer RadiyAllahu Anh döneminde “pedal çevirme” metaforu adeta ete kemiğe bürünmüştür. Bu dönem; adaletin zirve yaptığı, düzenin sağlandığı, fetihlerin genişlediği, hidayetin insanlara ulaştırıldığı, ümmetin siyasi, iktisadî ve toplumsal anlamda zirveye ulaştığı ve şahit bir toplum haline geldiği bir dönemdir. Kısacası, pedalın sürekli, kararlı ve azimle çevrildiği bir dönemdir.

Bu dönemde İslâm Devleti’nin sınırları hızla genişlemiş, ümmet güçlenmiştir. Sonraki halifeler döneminde de bu çaba yaklaşık on dört asır boyunca devam etmiştir. Ancak 1924’te Hilâfet’in kaldırılmasıyla pedal çevrilmez olmuş, ümmet siyasi birlikten mahrum kalmış, farklı ulusal kimliklere bölünmüş, yapay sınırlar içerisine hapsedilmiş, sömürgeci kâfirlerin vesayeti altına girmiştir.

Dolayısıyla pedal çevirme metaforu, İslâm ümmetinin başındaki yöneticilerin görevlerini ve ümmet karşısındaki sorumluluklarını sembolize eden güçlü bir temsildir. Yöneticiler açısından hayati öneme sahiptir. Bu metafor; yöneticilerin sürekli bir çaba, kararlılık ve cesaret içinde olmaları gerektiğini, aksi halde ümmetin dengesini kaybedip düşeceğini vurgular. Ümmetin ilerleyişi, yöneticilerin cesareti, gayreti, siyasi iradesi ve vizyonu ile mümkündür.

Pedalı çevirmeyen, ümmeti düşürür; kâfirlerin zulmü, işgali ve katliamları karşısında ümmeti koruyamaz. Tarih göstermiştir ki pedal çevrildiğinde ümmet güçlenmiş, bırakıldığında zillet ortaya çıkmıştır.

Tüm bu olumsuzlukları değiştirecek ve İslâm ümmetinin yeniden ayağa kalkışı, ancak yöneticilerin cesurca pedal çevirmesiyle mümkün olacaktır. Bugün ümmetin, pedalı kararlılıkla çevirecek cesur, dirayetli ve Allah’tan korkan bir liderliğe ihtiyacı vardır.

Bu liderlik; gücünü yalnızca iman ettiği Allah’tan alan, kendini İslâm’ın ve ümmetin davasına adamış, güçlü bir liderliktir yani Hilâfet’tir.

İşte bu güçlü ve kararlı liderlik sayesinde, on dört asır boyunca olduğu gibi pedal yeniden çevrilecek; güçlü, azimli ve kesintisiz bir hareketle ümmet yeniden şahlanacaktır. Ümmet, yeniden insanlık için çıkarılmış hayırlı bir model haline gelecek; düşmanları karşısında dimdik ayakta duracaktır.

İnşallah bu da çok yakındır.

[وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيبًا] “‘O ne zaman?’ diyecekler. De ki: ‘Umulur ki çok yakındır.’” [İsrâ Suresi 51]