Son zamanlarda Kemalist zihniyet farklı yerlerde ve farklı şekillerde yine çirkin yüzünü göstermeye başladı. Sosyal medya olmazsa ulusal medyanın hiç haberdar etmeyeceği birçok çirkin davranışta bulundular. Önce metroda giyimi ile Müslüman olduğunu yansıtan bir gence karşı alaylı tavırlarda bulundular. Sonra 10 Kasım törenleri çerçevesinde birçok okulda, öğrencileri M. Kemal’in poster veya heykeline secde ettirdiler. Yine haddini bilmez biri çıkıp Müslümanlara yönelik ağza alınamayacak en ağır küfürleri ettiği bir videoyu yayınlattı. Daha sonra yine aynı zihniyetin, birkaç yerde başörtülü bayanlara hakaret edip darp ettiği görüntüleri hemen herkes görmüştür.
Zorbalık, hakaret, aşağılama Kemalistlerin en bariz özellikleridir. Cesaret aldıkları yer ise zihniyetlerinin egemen olduğu sistemin kendisidir. Çağdaşlıktan, ilericilikten anladıkları şey; çıplaklık, alkol ve ahlaksızlıktır. Fikirlere karşı fikrî mücadele etme veya konuşma ile ikna etme gibi bir huyları bulunmaz. Doğruluğuna inandıkları şeyleri sadece dikte ettirmeye çalışırlar. Amentüleri olan altı ilkeyi halka nasıl dayattıklarını, kabul etmeyip karşı koyanlara neler yaptıklarını yakın tarihten gayet iyi biliyoruz. Kurdukları Kemalist cumhuriyet rejimi ile 96 yıl boyunca -yöneticilerin renkleri değişse de- toplumu getirdikleri nokta herkesçe malumdur.
Diğer taraftan, fizikî ve kültürel bütün baskılara rağmen Kemalizm’i benimsemeyen, onunla uyuşmayan büyük bir halk kitlesi, İslâmi olduklarına inandıkları partileri destekleyip iktidara getirdiler. Onlardan Kemalizm’in zulmüne son vermelerini ve İslâm’ı getirmelerini talep ettiler. Söz konusu iktidar da okullardaki başörtüsü yasağını ve faşist öğrenci andı gibi birkaç hususu değiştirerek seçmenine umut ve güven verdi. Her seçim öncesi hamasi çıkışlar yaparak üst üste birçok seçimi kazandılar ve halen iktidardırlar.
Ancak, halkın olumlu karşıladığı hususları olabildiğince zamana yaydılar. Müslüman halkın taleplerini “zaman içinde muktedir oldukça yerine getirebilecekleri” anlayışını verip halkın da kendileri ile birlikte taviz vermesini sağladılar. Bu süre içinde Müslümanların, maslahatlarını sağlayacak olan iktidarı koruma refleksi ile daha çok sisteme entegre olmalarını, yumuşatılmış Kemalist sisteme sahip çıkmalarını sağladılar. Bir ileri, iki geri yapmak sureti ile 17 yıl sonra gelinen nokta, başlamadan önceki nokta oldu. Azınlık olan Kemalistler Müslümanlara yine istediği gibi hakaret edebilmekte, toplumun büyük bir kısmı ekonomik sıkıntılar içinde ve her türlü ahlaksızlık da kat be kat artmış durumda. Öyle ki bireylerde yok olmaya yüz tutmuş inanç ve iktisadi sıkıntılar yüzünden insanlar, küçük çocuklarını katletmekte ve toplu olarak intihar etmekteler.
İşin gerçek yüzü bizce en başından beri açıktı. Düşmanın atı ile düşmana galip gelinemeyeceğini, kimin, kimlerin hesabına çalıştığını, niyet ve eylemlerinin nasıl bozuk olduğunu hep yazıp söyledik. Ama artık fikrî ve siyasi olarak zaafa uğratılan halkın, taşıdığı ümit ve güven besledikleri iktidara, “şu ineği ne zaman keseceklerini” sormaları gerekir.
Rabbimiz, kerim kitabında birçok yerde İsrail oğullarına verdiği nimetlerden ve onların da bu nimetler karşısında Kendisine sürekli nasıl nankörlük ettiklerinden bahseder. İşte, Bakara Sûresi 67-73 ayetleri arasında anlatılan, haksız bir şekilde katledilmiş ve suçlunun bir türlü bulunamadığı bir hadisede olduğu gibi… Allah Subhanehu ve Teâlâ, katilin kim olduğunu maktulün dili ile açığa çıkartmak için Musa Aleyhi’s Selam’a, Allah’ın İsrail oğullarından bir inek kesmelerini emrettiğini bildirir. Ancak, İsrail oğulları ineği kesmemek için türlü bahaneler ile işi yokuşa sürmektedirler. Nihayet bütün mazeretleri bitince ineği keserler ve gerçek katil ortaya çıkar.
Rabbani yol olan Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metodunu takip etmeyen Müslümanların istedikleri her şey oldu ama ne Kemalizm bitti ne de İslâmi bir yaşam geldi. Hedeflerine ulaşmak için ileri sürdükleri bütün bahaneleri bitti. Siyasi güç istediler, elde ettiler. Hükümet kurmak istediler, kurdular. Mecliste tek başına hâkimiyet sağlayacak sayıya ulaştılar. Ama “bunların yeterli olmadığını” söylediler ve halktan tekrar destek istediler. Sonra Emniyeti, YÖK’ü, MİT’i, YSK’yı, Cumhurbaşkanlığını, Yargıyı ve en sonunda orduyu da aldılar. Kısacası elde etmek isteyip de elde edemedikleri hiçbir kurum veya kuruluş kalmadı. Bu iktidarı destekleyen Müslümanların artık şu soruyu sormaları gerekmez mi: İneği hâlâ neden kesmiyorsunuz?
Tekrar edeyim ki onları iyi tanıdığımız için bizim bu iktidar(lar)dan böyle bir beklentimiz hiç olmadı. Onlara karşı hüsnü zan ile hareket eden, gizliden bulundukları vaatlere kanan Müslümanlara hatırlatmak istiyorum:
Bu iktidardan beklentilerinizin gerçekleşmesi için yapması gereken bir şey kaldı mı? Hani, hedeflerinize ne oldu? Hani Kemalizm’in zulmü bitecekti, İslâm’ın adaleti gelecekti… Yoksa hedeflerinizi köprü ve duble yollarda mı bıraktınız?