Sömürgecilik; Maskeler ve Bundan Çıkış Yolu
25 Ağustos 2020

Sömürgecilik; Maskeler ve Bundan Çıkış Yolu

Batı sömürgeciliği yüz yılı aşkın bir süredir İslâm ümmetinin tüm coğrafyalarında kendi varlığını vazgeçilmez bir hakikat olarak dayattı. Bu durumu devam ettirebilmek için bazı beldelerde maskeler kullandı, bazı beldelerde kuklalar ve bazılarında ise kendi yüzüyle fiilen işgal etti. Sömürgeciliğin -hangi yüzüyle gelirse gelsin- varlığını devam ettirebilmesi, işgal altındaki toplumlardan kendisine dayanak noktası olabilecek toplumsal çıkar gurupları oluşturmasına bağlıdır. Bu çıkar guruplarından beklenense sömürüyü toplumsal düzlemde katlanılabilir kılmaktır. Bu çıkar gurupları kendi özel menfaatleri ile toplumun menfaatlerinin uyum sağladığına inanırlar, bununla da kalmazlar işlerinin bir parçası olarak toplumu da buna ikna ederler. Benim burada “ikna” kelimesi kullanmam sizleri yanıltmasın, meşru–gayrimeşru tüm ikna yöntemleri ile bunu yaparlar. Sömürgeciler ve onlara dayanmış olan çıkar gurupları hangi yöntemi kullanırsa kullansın, sömürüyü perdelemeye çalışırsa çalışsın bazı değerler vardır ki bunlar turnusol kâğıdı gibidirler. Bunların yokluğu veya toplum içinde dengesiz dağılımı sömürünün boyutları hakkında bir tablo ortaya koyarlar.

Bu değerler;

•Maddi değerler,

•Ruhi değerler,

•Ahlaki değerler ve

•İnsani değerlerdir.

Sağlıklı bir kalkınmanın gündelik hayattaki görüntüsü, yaşantıda gerçekleşmesi gereken bu dört değerin hepsinin bol ve yaygın olmasıdır.

Yani insanın toplumsal yaşamında, başka bir deyimle sosyal ilişkilerinde bu değerlerin hepsi de etkinse ve insan onlara rahatça ulaşma imkânı bulabiliyorsa, o toplum sağlıklı kalkınmış, sömürgeciliğin görünen ve görünmeyen zincirlerini kırmış demektir. Şimdi de bu değerlerle neyi kastettiğimi açıklayayım.

1- Maddi değerler: Kişinin çeşitli şekillerde elde ederek maddi ihtiyaçlarını gidermek için uğraştığı mal, para, kazanç, mülk gibi hususlar ve bunlardan kaynaklanan hizmetlerdir; sağlık, eğitim, güvenlik hizmetleri gibi.

Bir toplumda bunlara ulaşmak bireyler için çok zor olursa, bu değerler toplumda sadece bir avuç insanın tekelinde olursa bu toplum sağlıklı kalkınmış bir toplum olamadığı gibi o, toplumun boynunda bir zillet halkasıdır.

2- Ruhi değerler*:* İnsanlar arası ilişkilerde Allah ve ahiret inancının etkin olması hâlidir. Yani sevap-günah değerlerinin etkin ve de yaygın olması hâlidir. Bu durum insanlar arasında dar görüşlülüğü, bencilliği, menfaatperestliği ortadan kaldırır. İnsanları birbirinin kuyularını kazma peşine düşmekten kurtarır. Toplumda güven ortamını artırır.

3- Ahlaki değerler: Doğruluk, dürüstlük, ahde vefa, emanete riayet gibi değerlerdir. Bunların yaygınlığı da toplumda güven ortamını artırır. İnsanlar arası ilişkilerdeki çarpıklık, aldatmaca, yolsuzluk, dolandırıcılık ve sahtekârlıklar ortadan kalkar.

4- İnsani değerler: Merhamet, sevgi, saygı, şefkat değerlerinin yaygınlaşması, insanları birbirinin canavarı olmaktan kurtarır.

Bütün bu değerlerin toplumda yaygın ve etkin olması ile sömürgeleşme arasında ters bir korelasyon vardır.

Bir düşünün;

-Bir ülkede muazzam bir servet birkaç kişinin, ailenin veya şirketin tekelinde ise,

-Görünür yoksulluk oranı, gizli yoksulluk oranının üzerine çıktı ise,

-Yaşam kalite oranı görece ülkelere nispeten çok geride ise,

-Nüfusunun önemli bir oranı yaşamını asgari şartlarda devam ettirmek için çok uzun saatler çalışmak zorunda ise,

-Genç nüfus eğitimini, vasıfsız işlerde çalışma uğruna feda etmek zorunda kalıyorsa… (ki bu liste uzatılabilir) bunlarla birlikte yukarıda saymış olduğum değerler yaşamış olduğunuz toplumda yok veya çok az görünüyor ise ülkenizin önünde bağımsız bir ülke yazması ülkenizin sömürüldüğü gerçeğini değiştirmeyecektir.

Eğer bu fotoğrafı görebilir ve toplumun geneline gösterebilirseniz, değişim süreci başlatmış olursunuz.

Yukarıda ifade ettiğim gibi Batı dünyasının İslâm ümmeti üzerindeki sömürü tarihi bir asrı geçti. Fakat bu uzun sömürü tarihi göz önüne alındığında bile gördüğümüz hakikat İslâm ümmetinin teslim alınamadığıdır. İslâm ümmeti şu anda içinde bulunduğu trajik ve travmatik durumu tersine çevirmesi gerektiğini biliyor. Artık bunun yolunun İslâm olduğunu da biliyor. Fakat buna nasıl ulaşması gerektiği noktasında bir kayma yaşıyor.

Devam edelim…

Batı dünyasının entelektüel beyinleri ve derin siyasetçileri Batı’nın fikren iflas ettiği ve fiilen de gerilediği gerçeğinin farkındalar. Tam da bu nedenden dolayı siyasi kurnazlıklarla, gayrimeşru güç kullanarak ve akıl almaz suç yöntemleri ile beklenen ve kaçınılmaz sonlarını engellemeye/ötelemeye çalışıyorlar. Ellerindeki tüm araçları (Batı aşığı yöneticiler, yazarlar ve akademisyenler, laik partiler ve devasa medya güçleri), düşmanlarına değil kendi halkına karşı savaşmak için dizayn edilmiş orduları olmasına rağmen engellemeyi başaramıyorlar. Artık Batı, yeni normalin Müslümanların ekonomik, askerî ve siyasi olarak bağımsız olacağı bir durum olduğunu öngörüyor ve sadece İslâm coğrafyasından dışarı atılma sürecini uzatabileceğini anlamış durumda ve bunun mücadelesini vermekteler.

Bununla birlikte, Batı’nın bu durumu öngörmesi, bu gerçeğe teslim oldukları anlamına gelmemektedir. Batı’nın, Müslümanlarla olan savaşında plandan plana ilerlediğini görüyoruz. Irak ve Afganistan işgali, İslâm coğrafyasını mezhepsel ve etnik parçalara ayırma planı, darbelerler dizayn etme çabaları, mezhepsel çekişmeleri kışkırtması, “teröre karşı savaş” adı altında İslâm’a(!) karşı savaş vermesi, İslâm’ın siyasi yönünün yeniden doğmasını engellemek için mücadelesi ve benzerleri, bu konunun yani İslâm’ın ideolojik olarak hayat sahnesine geri döneceğinin onlar nezdinde çok açık bir gerçek olduğunu göstermektedir.

Ayrıca Batı’nın kirli ve aldatıcı yöntemleri arasında, ülkeleri istikrarsızlaştırarak kendi iradesine teslim olmuş yardım dilenen, ekonomik, askerî ve siyasi olarak felç olmuş, şehirleri harap edilmiş ülkeler oluşturmak da vardır. Bundan maksadı ise bir kurtarıcı olarak ortaya çıkıp kölelik tasmasını boyunlarına geçirmek için ortam oluşturmaktır. Bu, benim yaptığım bir analiz değil bilakis Profesör Max Manwarring’in “The Complexity of Modern Asymmetric Warfare (Modern Asimetrik Savaşın Karmaşıklığı)” kitabında belirttiği ve NATO subaylarına ders olarak okuttuğu bir durumdur. Bu durumun, Afganistan’dan Irak’a, Suriye, Libya ve Yemen’e kadar Müslüman ülkelerde uygulandığını görüyoruz.

Başta Amerika ve diğer Batılı ülkelerin İslâm’a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri bu kanlı ve acımasız mücadelenin istedikleri gibi gittiğini söylemek elbette mümkün değildir.

Tüm bunlara rağmen ortaya çok farklı bir görüntü çıkmaktadır. Çünkü Batı’nın oluşturduğu kapitalist sistem, sömürgecilikten, trajedilerden, yıkımlardan, halkların kanlarının heder edilmesinden ve mallarının da yağmalanmasından başka bir şey getirmeyen acımasız bir şekle büründü. Ve tüm dünya üzerinde oluşturmuş olduğu illüzyon bozuldu ve insanlar nezdindeki umut algısı da sona erdi. Batı dünyasının önlenemez bir erozyon ve çöküş sarmalında olduğu, Floyd’un öldürülmesi ile tüm Amerika ve Avrupa’ya yayılan gösteriler ile ortaya çıktı. Batı’nın ideolojik depremler yaşadığını ve kırılgan fay hatları üzerinde ilerlediğini barizleştirdi.

Burada şöyle bir denklemin oluştuğunu görüyoruz: İslâm ve Müslümanlar yeniden dünya hayat sahnesinde rolünü üstlenmek için ilerlerken, Batı dünyası ise geriliyor, sarsılıyor, krizler üretiyor. Bunlar benim sözlerim değil Batı entelektüel dünyasında ifade edilen konular. Fakat onlar bu görüşlerinde ikiye ayrılıyorlar. Birinci kısım Batı’nın hadarat olarak iflas ettiğini ve medeniyet olarak da gerilediğini ve dünya sahnesinden çekilmek zorunda kalacağını ifade ederken diğer bir kesim bu duruma ek olarak İslâm’ın Batı’nın iflası ardından alternatif olduğunu, bu değişimin kaçınılmaz ve zaman meselesi olduğunu ifade ediyorlar.

Devam edelim…

Artık Amerikan rüyası bitti!

Artık Hilâfet Batı dünyasının beklediği somut bir gerçek!

Herkes ama herkes yeni normallerini bu gerçeği hesaba katarak yeniden belirlemeli…

سَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ

“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.”[Şuara 227]

___

#AmerikanRüyasıBitti

#KapitalizmÇöktüÇözümİslam