Muhafazakâr Demokratlıktan Müslüman Demokratlığa Evrilen Akp
04 Kasım 2015

Muhafazakâr Demokratlıktan Müslüman Demokratlığa Evrilen Akp

Hatırlarsanız AKP ilk seçimine o zamanın koalisyon hükûmetini oluşturan üç partinin aldığı erken seçim kararı ile 3 Kasım 2002’de girmişti. Asker, medya, sermaye, seçkin aydınların oluşturduğu tepeden inmeci, elit iktidarın siyasi açmazlarına güçlü bir alternatif sunmuştu. Oluşturduğu “Muhafazakâr Demokrasi” kavramıyla peşine taktığı esnaf, orta sınıf, yoksul milli ve manevi değerlere sahip kitleleri aşağıdan yukarı çıkaran yeni bir iktidar anlayışına çağırdı. 13 yıllık iktidar süresince takiyyesiz demokrasiyi salt bir aracın haricinde amaç ve gaye edinerek oluşturduğu “Muhafazakâr Demokrat” kimliğinin hakkını verdi.

13 yıl sonra yine bir Kasım ayında yapılan erken seçim sonrası AKP yukardan aşağı iktidar okuması yapan elit iktidar seçkinlerinin bütün siyasi hayallerini-projelerinin bitirdi. Merkez sağ ve sol siyasetin çıkmazları karşısında “Muhafazakar Demokrat” siyaset ile sürdürülebilir bir başarı sağladığını aldığı %49,5’lik bir oy oranıyla ispatladı.

Peki AKP’nin bu başarısını dayandırdığı güç neydi? Hafızamızda bir geriye dönüş daha yapalım. 2002 Kasım ayında yapılan erken seçimler sonrasında sorduğumuz bir soruyu aklımıza getirelim.

AKP temsil iddiasında bulunduğu muhafazakâr kitlenin değerlerindeki güce mi yaslanacak? Yoksa sömürgeci kâfir devletlerin küresel plan ve stratejileri karşısında Müslümanların enerjisine paratoner görevi üslenip, Batı’nın maslahatlarını mı gözetecek?

Bu sorunun cevabı tarih tekerrürden ibarettir gerçeğini bir kez daha karşımıza çıkarmış oldu. Irak işgaline verilen tezkereler, Suriye’deki danışıklı dövüş, Afganistan’da sömürgeciler ile ortak hareket, Çeçenistan ve Orta Asya’daki Müslümanları yalnızlığa bırakmak devletin siyasi Müslüman tutuklulara hukuksuz uygulamaları, dışa bağımlı ekonomi, kredi borcuna tutsak edilen milyonlarca insan, PKK’nın terör tehdidi altında oluşan toplumsal korkular, fikrî erozyon, şahsiyet bozuklukları vb. “Muhafazakâr Demokrat” siyasetin zaferlerinin ağır faturaları olarak karşımıza çıktı.

Sorunun cevabı şudur: AKP Müslümanların değerlerini temsilde başarısız oldu. Sömürgeci kâfirlerin maslahatlarını korumakta ise başarılı idi. Yazıklar olası bir irade ile II. Mahmut'tan bu zamana bâtıl değerlerin yanlısı iktidar zümreleri tarafından şekillenen “Müslümanların Modernleşme Projesi”nin tamamlanması konusunda başarılı oldu diyebiliriz. Artık son düzlüğün son metrelerine girdik.

Son düzlüğü özetlemek gerekirse; ABD’nin bayrağı teslim alması ile hızlı bir şekilde komünizmden kurtulmak için “sosyal demokrat” olduk. Sonra SSCB’nin yıkılması için "milliyetçi demokrat" olduk. En nihayetinde İngiltere’nin uydusundan çıkabilmek için de “muhafazakâr demokrat” olduk diyebiliriz.

Peki, şimdi ne kaldı?

Sömürgeci kâfir devletlerin potansiyel bir tehlike olarak öngördüğü ideolojik İslam tehlikesi kaldı. O zaman böyle bir tehlike karşısında ne olmamız gerekiyor?

Hepimizin bildiği özellikle yeni elit zümrelerimizin bildiği bir konu: “İslam’ın bir demokrasi dini olduğu” veya daha yumuşak tabiri ile “reforme edilmesi ile demokratikleşebileceği” kurgusu... Rablerinin adı ile değil de Batılı değerler ile Müslümanların okumasını yapan yeni reformist aydınlar “İslamokrasi” kavramını öne çıkartmaktadır. Tabii ki bu coğrafyada tartışmıyorlar... Önce Batıda tartışıp sonra İslam coğrafyasında siyasallaştırıyorlar.

O zaman siyasi bir varlığın ne yapması lazım!? İslam’ı demokratikleştiremeyeceğine göre, Müslümanları demokratikleştirmek gerekir. Şimdi artık daha küresel bir gayeye hizmet edebiliriz. O da İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanların demokratikleşmesi...

AKP’nin 13 yıl sonra bir kez daha yaptığı Kasım ayı erken seçimlerinden sonra muhafazakâr demokratlık kimliğinden hızlıca Müslüman demokrat kimliğine evrildiğini gözlemleyebilirsiniz. 2002 seçimlerinde “Milletin memleketin hizmetkârıyız”, “Tek millet tek bayrak” sözlerinin 2015 de “Aşk ile çıktık yola yenilendik tazelendik, sevdalıyız bu vatana haydi bismillah” olarak evrilmesinin başlangıcı olarak niteleyebiliriz.

Başbakan Davutoğlu’nun balkon konuşmasında 2002 seçimlerine atıf yaparak “Yeni bir gün, yeni bir milatın başındayız, yeni şeyler söylemek lazım.” sözlerinin satır aralarında AKP’nin izleyeceği siyasetin şifrelerini söylemektedir.

Bir zamanlar, İslam ümmetini parçalamak için piyasaya sürülen sahte modernleşme katili şimdilerde parçaladığı varlığın küllerinden Müslüman demokrat kimliği inşa etme çabasında, aşkındadır.

Öyle demeyin çok ihtiyacı var.

Suriye politikasında bu ihtiyacın elzemliğini iliklerine kadar hissetmekte olduğu bir hakikattir. Yine AKP’nin cemaat ile girdiği pozisyon çatışmasının sonunda harcadığı Müslüman demokrat kimliklerinin yenilerinin yetiştirilmesi gerekmektedir. Özellikle Türkiye’deki cemaatlerin hızlı bir evrilmeyle Müslüman demokrat kimliğine yakışan siyasi davranış şekillerini öğrenmeleri gerekmektedir. Bunun için başlatılan çalışmalar bu süreçte daha hızlandırılacaktır.

Göreceksiniz AKP daha çok İslami literatürü kullanmaya başlayacaktır. Ne acıdır ki yüzyıl önce “Müslümanların Modernleşme Projesi” sonucu bir cihan devletinin yıkılmasına sebep olduk. Üzerimize aldığımız tarihi misyonumuzun farkında olan sömürgeci kâfirler, ellerimizle bu sefer Müslümanlara kim bilir nasıl bir acıklı son hazırlıyor!?