Amerikan kuklası, darbeci katil Sisi cuntası Mısırlı Müslümanlara karşı zulmetmeye devam ediyor. 3 Temmuz 2013’te gerçekleşen darbe üzerinden yıllar geçmesine rağmen Mısır’da değişen bir şey yok. Mısır cuntası katliam, işkence ve hukuksuzluğu Müslümanları yıldırmak için bir yöntem olarak kullanıyor. Arkasında ise zulmü ilke edinmiş zalim devletler duruyor. İşte bu uygulamalardan bir tanesinde Mısır Yargıtay’ı, haklarında daha önce idam cezası verilen Ezher Üniversitesi eski Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman el-Berr, Prof. Dr. Muhammed Biltaci, Hadis Profesörü Dr. Saffet Hicazî, Gençlik eski Bakanı Dr. Üsame Yasin, Dişçiler Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Ahmed Arif’in de içinde yer aldığı 12 kişinin idam cezasını onayladı, 32 kişinin idam kararını müebbet hapse çevirdi, 30 kişinin yargılamasının gıyaben devam etmesi kararını verdi ve Müslüman Kardeşler’in ileri gelen liderlerinden Isam El-Aryan’ın vefat etmesi nedeni ile davasını düşürdü.
Darbe sonrası 60.000’den fazla Müslüman cezaevine atılmıştı. Bunlar içinde kadınlar, üniversite öğrencisi binlerce genç ve farklı görevlerde olan Müslümanlar ile İhvan üye ve liderleri bulunuyor. Her birisi ağır işkence altında. İdam edilen mümin bir gencin söyledikleri, işkencenin boyutu hakkında bilgi veriyor: “Bize öyle elektrik verdiler ki bu Mısır’ın tamamına 20 yıl yeter. Bu işkencelerden dolayı, biz doğmadan önce öldürülen Enver Sedat’ı öldürdüğümüzü bile kabul ederdik.”
Yani darbeci Mısır yönetimi, akıllara zarar gerekçeler ile; dünyanın gözleri önünde meydanlarda, canlı yayında, binlerce Müslüman’ı katleden katilleri değil haklarını talep eden masum Müslümanları yargılıyor. Hak ve hukuktan eser bulunmayan, çelik kafesler içinde savunma hakları dahi verilmeyen Müslümanlara, askerî mahkemelerde keyfî ve siyasi kararlar ile müebbet hapis ve idam cezaları veriliyor. Mısır zindanlarında olan ve yargılaması devam eden yaklaşık 1500 Müslüman hakkında idam cezası verildi. 91 masum Müslüman idam edilerek şehit edildi. Her an idam edilmeyi bekleyen 85 Müslüman ve her an idam kararı onaylanacak binlerce Müslüman bulunuyor. Aslında darbeci katil Sisi yönetimi verilen idam kararlarını peyderpey uyguluyor. Konunun gündem edilmesi, Mısır diktatörü Sisi’yi pişman edecek kararların alınması, idamların durdurulması tüm Müslümanların amacı olması gerekirken, Mısır, diğer İslâm beldeleri ve dünya çapında bu zulme karşı gereken tepkinin verilememesi büyük bir vahamet. Darbenin karşısında olduğunu meydanlarda söyleyen ve “Rabia” işaretini bir sembol hâline getiren Türkiye ise masum Müslümanlar hakkında verilen idam kararlarını görmezlikten geliyor. Türkiye yine milli menfaatlerin öncelikli olduğuna karar vermiş olmalı ki Cumhurbaşkanı konu hakkında açıklama yapmadı, Mısır’ı kınamadı! Şu an “Mısır halkı kardeşimiz” diyerek darbeci yönetim ile ilişkilerin normalleşmesi için gerekli adımları atmakla meşguller! İhraç edeceğimiz mallar, Akdeniz’deki çıkarlarımız sanırım daha önemli! Yarın yeni bir seçim süreci olursa tekrar “Rabia” işareti kullanılabilir!
Müslümanlar zulüm görüyor ancak İslâm ümmetinin başındaki yöneticiler bu zulmü ortadan kaldırmakla mükellef olduğu hâlde tepki bile göstermiyorlar. Hâlbuki bir beldede Müslümanlar katlediliyorsa kanı, malı, canı, namusu tehlike altındaysa düşmanlarına karşı onları korumak da farzdır. [وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْر] “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse onlara yardım etmek üzerinize bir borçtur!”[Enfâl Suresi 72] İmam Kurtubi, Enfâl Suresi 72. ayetin tefsirinde şöyle demektedir: “‘Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse…’ ayeti ile yüce Allah şunu kastetmektedir: Eğer daru’l-harpte kalıp hicret etmeyen bu müminler kendilerini kurtarmanız için asker yahut mali bakımdan yardımcı olmak üzere çağrıda bulunacak olurlarsa siz de onlara yardımcı olunuz. Bu sizin için bir farzdır, onları yardımsız bırakmamalısınız. İbnü’l-Arabî der ki: …Eğer gücümüz buna yeterli ise onları kurtarmak maksadıyla cihada çıkmadık kırpan tek bir gözümüz dahi kalmayıncaya yahut da hiçbir kimsenin elinde tek bir dirhem kalmamacasına onları esaretten kurtarmak için bütün malımızı harcayıncaya kadar onlara yardımcı olmamız vaciptir.” O halde siyasi partiler, İslâmi STK’lar, yöneticiler, hükümet, hassasiyet sahibi Müslümanlar Mısır’da masum insanlar için harekete geçmelidir.
Kâfir Batı dünyası, kendi kedi-köpeği için fırtınalar koparırken söz konusu Müslümanlar olduğunda kör, sağır ve dilsiz kesilirler. Elbet bizler Amerika, Batı, BM vb. şer güçlerden bir şey beklemiyoruz. Seçim yolu ile gelen yönetimin askerî darbe ile indirilmesine sessiz kaldıkları gibi masum olduklarında zerre miktarı şüphe olmayan insanlar hakkında verilen kararlar ve infazlar hakkında da kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Onların insan hakları, hukuk, adalet, özgürlük hakkındaki yalanları ve ikiyüzlülükleri bir kez daha ortaya çıktı*. Daha doğru bir ifade ile darbeci Sisi’ye baştan itibaren verdikleri desteği devam ettirdiklerini gösterdiler.*
Maalesef her yaşadığımız olay bize bir kez daha İslâmi hayata, Hilâfet’e ne kadar muhtaç olduğumuzu gösteriyor. Onlarca İslâm beldesindeki yönetici ölüm sessizliğine bürünmüş durumda, Ezher başta olmak üzere akademik camia, siyasi partiler, cemaatler gereken tepkiyi vermiyor ve gündem oluşturulamıyor. Mısır darbecisinin yaptıklarını engelleyecek adımlar atılamıyor ve zalimlerin zulmüne engel olunamıyor. Bu zulüm karşısında elbette her Müslüman taraf olmalı ve elinden geleni yapmalıdır.
Müslüman için tek bir ölçü vardır. Bu ölçü, esası Kur’an ve Sünnet olan akide ve şer’î hükümlere bağlanmaktır. İslâm ümmetinin kurtuluşu, ancak İslâmi hayatı yeniden başlatacak, Müslümanların canlarını, mallarını ve tüm kutsallarını koruyacak bir devletin varlığı ile hayatın her alanında şer’i hükümleri uygulamaktan geçmektedir.
Darbeci Sisi, yönetimi işgal ettiği günden itibaren Müslüman halka karşı düşmanca bir tavır takınırken, efendisi ABD, Batı ve terör varlığı “İsrail” gibi İslâm düşmanlarına karşı itaatkâr ve hoşgörülü davranıyor. Efendilerinin kullandığı bir mendil misali kullanılıp atılacak olmasını unutmuş gibi davransa da akıbeti dünyada Hüsnü Mübarek gibi olacak ve asıl azap ise ahirette olacaktır. Mazlum ve masum Müslümanların sahibi olan Allah zalimlerin hasmıdır ve bu yaptıklarının hesabını soracaktır. [إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ] “Şüphesiz ki Allah mutlak güç ve intikam sahibidir!” [İbrahim 47]
Allah’ın izni ile cellatlarına karşı müthiş bir iman ve tevekkül ile idam sehpasına gülümseyerek giden muttakiler asıl kazananlar olacaktır.
[مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا] “Müminlerin içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” [Ahzap 23]