Hikâye odur ki, bir zamanlar İstanbul’da “Edirneli Aksi Yusuf” adında bir peynir tüccarı varmış. Trakya’dan getirttiği peynirleri İstanbul’da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir’e gönderirmiş. Elindeki malları gemilere yükletir ama sıra ödemeye gelince her seferinde, “Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazlasıyla veririm.” diye vaatlerde bulunurmuş.
Daha önce Aksi Yusuf’un oyununa gelen gemi kaptanlarından biri, yola çıkmak üzereyken şöyle demiş:
“Efendi, tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masrafım var. Parayı peşin ödemezsen Sarayburnu’nu bile dönmem.”
Aksi Yusuf “Hele peynirler sağ salim varsın…” demeye başlamadan kaptan onu yarıda kesmiş:
“Efendi, lafla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım…” Ve o gün parasını peşin almış.
Kaptan, daha önce defalarca kandırıldıktan sonra, sadece sözlerin bir anlam ifade etmediğini, artık icraat görmek istediğini fark etmiş ve bu kez peynir gemisini yürütmemiş.
Fakat bu yüzyılda ve bu coğrafyada yalnızca konuşanların kazandığı, halkların ise henüz kandırıldığını fark etmediği bir süreç yaşıyoruz. Günümüz liderleri bol bol İslâmî literatürden konuşuyor; ayetler ve hadisler ışığında mesajlar veriyorlar. Kahramanlık destanı yazarcasına beylik laflar ediyorlar. Peki, sonuç?
Birlikte bakalım…
7 Ekim 2023’te Gazze’de başlayan Siyonist “İsrail”in acımasız saldırıları karşısında, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı söylemleri var ki, eğer gereği yerine getirilmiş olsaydı bugün belki de 100 bine yakın insan hayatını kaybetmemiş olacaktı. İşte örneklerden bazıları:
• 1 Mart 2024 – Antalya Diplomasi Forumu: “Gazze’de yaşananlar kesinlikle bir savaş değildir; bir soykırım girişimidir.” Erdoğan, Gazze’deki sivil hedeflere yönelik saldırıları “barbarlık” olarak tanımlayarak, “30 bin Gazzeli çocuk ve kadın hayatını kaybetti” dedi.
• Ekim 2024 – Arnavutluk Ortak Basın Toplantısı: “Gazze’de bir yıldır devam eden soykırım, insanlığın ortak utancıdır.”
• Nisan 2025 – Milletlerarası Toplantı: “Gazze, Batı Şeria, Doğu Kudüs’üyle Filistin, Filistinlilerindir.” İletişim Başkanlığı açıklamasına göre, Erdoğan bu konuşmasında Filistin’in toprak bütünlüğünü vurguladı.
• Haziran 2025 – Basın Toplantısı: Türkiye’nin insani diplomasi vurgusuyla ateşkes, sürekli yardım akışı ve bölgenin yeniden imarına dikkat çeken Erdoğan, “Gazze’de sivil halk adeta cehennemi yaşıyor. Modern zamanların en şiddetli insani felaketi yaşanıyor.” dedi.
• 26 Haziran 2025 – NATO Zirvesi Sonrası Lahey Dönüşü: “Gazze’nin unutulmasına biz müsaade etmedik, etmeyeceğiz.” Erdoğan, NATO zirvesi dönüşü uçakta gazetecilere, İsrail’in Gazze’de soykırımı sürdürdüğünü ve yardım koridorunun engellendiğini dile getirerek “Herkesin gözü önünde yaşanan bu soykırım, insanlığın utancıdır.” ifadelerini kullandı.
• 16 Temmuz 2025 – New York: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Reuters’a yaptığı açıklamada “İsrail”in askerî operasyonlarını şiddetle kınadığını söyledi. _“Gazze’deki saldırı bir soykırımdır.” dedi ve Türkiye’nin protesto amacıyla İsrail ile ticareti durdurduğunu ve büyükelçisini geri çektiğini açıkladı.
• 5 Ağustos 2024 – Kahire: Yine Fidan, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati ile Kahire’de düzenlediği ortak basın toplantısında ise şu ifadeleri kullanmıştı:
“Mısır’a geliyorlar, bize geliyorlar, diğer ülkelere… Amerikalılar, ‘aman müdahale edin, müdahale olmasın’ diyor. Tamam. Hadi girelim… Soğukkanlı olmamızı istiyorlar. Arkadaşlar, bu artık sürdürülebilir bir ‘pattern’ değil. Biz bu oyunda oynamıyoruz artık. … İsrail’in yaptığı her türlü kötülüğü Amerika’nın arkadan süpürmeye çalışması… kabul edilebilir bir pattern olmaktan çıkmıştır.”
Sadece liderler değil, işi sadece konuşmak olan kurumlar da bu süreçte kınama yarışına girdi:
• İslam İşbirliği Teşkilatı: 9 kınama
• Arap Birliği: 4 kınama
• Cumhurbaşkanı Erdoğan: Resmî açıklamalarda 8 kınama
Bu açıklamalarda “İsrail”in Gazze’ye yönelik saldırıları için sıkça bazı kalıp cümleler kullanıldı.
• “Batılı ülkeler insanlık testini geçemedi”
• “‘İsrail’, terör devleti ve soykırım politikası uyguluyor”
• “Gazze’deki durum tahammül sınırını aşmıştır”
• “İnsafsızca yapılan katliamlar…”
• “İnsanlık tarihinin kara lekesi”
• “Dünyanın vurdumduymazlığı ve uluslararası sessizlik…”
Kınama mesajlarının, mitinglerin ve kameralar önünde yapılan açıklamaların ötesine geçilemeyen bu süreçte, Gazze adeta “suya yazı yazar gibi” konuşulan bir meseleye dönüştü.
Artık bu coğrafya için kullanılan “İslâm coğrafyası” ifadesini, “‘İsrail’ coğrafyası” olarak değiştirsek yadırganmaz diye düşünüyorum. Çünkü bu coğrafyada yöneticiler adeta “İsrail”e karşı çıkmamaya yemin etmiş gibiler. Kendi toprakları işgal edilse bile kıllarını kıpırdatmayacak kadar sadakatle teslim olmuş görünüyorlar. Büyülenmiş, efsunlanmış veya “İsrail”e adanmış ruhlara dönüşmüşler sanki.
Konuşmanın maharet olduğu zamanlar çoktan geçti. “İsrail”, Gazze’de ölümün her türlüsünü Müslümanlara uyguluyor. Bombaların ulaşamadığı yere açlıkla saldırıyor. Ne Mısır üzerinden karayoluyla ne de Akdeniz’den denizyoluyla bir kilo gıdanın geçişine izin veriyor. Eğer geçecekse “ancak ben gönderirim” deme küstahlığını gösterebiliyor.
Neden göstermesin ki?
Siyonist Theodor Herzl’i saray kapısından eli boş gönderen Abdulhamid Han artık yok. Onun yerine üzerlerine ölü toprağı serpilmiş, koltuklarında oturdukça ölü taklidi yapmayı tercih eden yöneticiler var.
Ama bu devran bir gün döner. Zira dünya hayatında yaptıklarımızla yüzleşeceğimiz bir ahiret vardır. “Cennet mekân” diye anılmak da var, “işbirlikçi hain” diye anılmak da…
Bu ümmet, reel politiğin bir gereği olan ‘sadece konuşma’ ve onu yalanlarla süsleme siyasetinin artık bir tuzak olduğunu fark ettiğinde, önünde hiçbir güç duramaz. Zulmün sıradanlaşmasına bu ümmet asla müsaade etmez.
Siz sadece konuşarak; TCG Anadolu’yu yürütürsünüz, o da ancak limandan birkaç kilometre öteye; İHA ve SİHA’ları uçurursunuz, o da ancak sınırdan birkaç kilometre öteye.
Ama harekete geçtiğinizde, festivalleri süsleyen askerî araçlarınız mazlumları kurtarır, zalimleri korkutur ve sizi bu ümmetin gerçek liderleri yapar.
O hâlde Rabbinizin şu hükmünü hafife almayın:
“Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe Suresi 41]