Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimleri kazanmasının ardından ekonominin yönetimini, -uluslararası piyasalara güven vereceği düşünülen Hazine ve Maliye Bakanı olarak görevlendirdiği- Mehmet Şimşek’e, Merkez Bankası’nın yönetimini de Hafize Gaye Erkan’a teslim etti.
Mehmet Şimşek görevlendirilmesinin sonrasında yaptığı açıklamalarda; yeni bir orta vadeli ekonomik program üzerinde çalıştıklarını, mali disiplinin sağlanması, sürdürülebilir büyüme, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarının sağlanması, cari açığın düşürülmesi, istihdam, yabancı sermaye ve fon girişinin öncelikli hedefleri arasında olduğunu ifade etti.
Bu açıklamalardan, daha önce izlenen “Heterodoks” ekonomi politikalarından vazgeçilerek şu anda Amerika, Avrupa’da uygulanan “Ortodoks” ekonomi politikalarına geri dönüleceği anlaşılmaktadır.
Yani faiz oranlarının yükseltilmesi ve sıkılaştırılmış bir para politikası uygulanmasıyla birlikte piyasadaki paranın faize akışının sağlanması hedeflenmektedir.
Nitekim bu çerçevede Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu, 22 Haziran Perşembe günü gerçekleştirdiği toplantı sonrasında politika faizini, %8,5’tan %15 oranına yükseltti.
Faiz artırım oranı, piyasa beklentilerinin altında kalınca döviz piyasalarında yükseliş devam etti. Hâlbuki beklenti, döviz kurlarının bir miktar geri çekilmesi yönünde idi. Ancak kur korumalı mevduat (KKM) gibi yöntemlerle uzun süredir baskılanan ve gerçek piyasa değerinin altında tutulmaya çalışılan döviz, faiz artırımından etkilenmedi hatta bir miktar yükseldi.
TCMB Para Politikaları Kurulu, faiz kararı ile ilgili sıkılaştırma gerekçesi olarak, “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir.” açıklamasında bulundu.
Temel görevi, enflasyonu kontrol altında tutarak fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol altına alabilmek için önümüzdeki aylarda da faiz oranlarını enflasyon oranını aşacak şekilde artırmaya devam edeceği anlaşılmaktadır.
Merkez Bankası’nın faiz kârından sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “ekonomi felsefemizin temeli; teşebbüs hürriyeti, piyasa ekonomisi, dışa açık serbest kambiyo rejimi, dalgalı kur sistemi ve enflasyon hedeflemesi modeli ilkeleri tarafından belirlenen çerçeveye dayanmaktadır. Bugün Merkez Bankası’nın aldığı kararı bu çerçevede değerlendirmek gerek.” açıklamasıyla kararı desteklemiştir.
Alınan karar incelendiğinde;
1- Enflasyonu kontrol almak için faiz artırımı temel bir enstrüman olarak görülmektedir.
2- Faiz getirisinin cazip hale getirilerek piyasadaki paranın faize yönlendirilmesiyle birlikte Türk Lirasına olan talebin artırılması, dövize olan talebin azaltılması ve döviz biriktirmek suretiyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin çoğaltılması amaçlanmaktadır.
3- Ekonomik istikrar ve güvenin oluşturularak yabancı sermaye ve fon girişinin sağlanması da amaçlar arasındadır.
Görülmektedir ki; kapitalizmin serbest piyasa ekonomisini uygulayanlar kapitalizmin ürettiği krizlere çözüm bulmaya çalışırken sürekli başka krizlere yol açmaktadır.
Faiz artırım kararları, Amerika ve Avrupa’da resesyona sebep olmuş, ekonomilerin durgunlaşması, büyüyememesi sonuçlarını doğurmuştur.
Türkiye’de de faiz artırım kararlarıyla enflasyon düşürülse bile parasal sıkılaştırmanın gereği olarak faizlerin artmasıyla birlikte piyasadaki para bankalarda toplanacak, ekonomik hareketler azalacak, ekonomik büyüme yavaşlayacak ve ekonomi durgunlaşacaktır.
Paranın faiz aracılığıyla bankalarda toplanması, aynı zamanda bankaların ve sermaye sahibi zenginlerin servetlerinin çoğalmasına, fakirliğin artmasına, açlık ve sefaletin yaygınlaşmasına ve gelir dağılımında büyük bir adaletsizliğe de yol açacaktır.
Burada sorun, faizin düşüklüğü ya da yüksekliği değil bizatihi kendisidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman zaman “Faiz sebep, enflasyon neticedir.”, “Ben faize karşıyım!”, “Faiz konusunda nas var!” gibi sözler söylese de Türkiye, diğer bütün alanlarda olduğu gibi ekonomide de uluslararası sisteme entegre olmuş, sömürgeci kafir Batı’nın sömürgeciliğine dayalı serbest piyasa ekonomisini bütün kurallarıyla acımasızca uygulayan bir ülkedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kapitalizmin hayatla ilgili bütün fikir, görüş ve çözümlerinin insanlığın içinde bulunduğu krizlerin gerçek sebebi olduğunu anlamalı ve İslam’ı tatbik ederek kendini, halkını ve bütün Müslümanları kapitalizmden kurtarmaya çalışmalıdır.
Faize dayalı kapitalist ekonominin yegâne doğru alternatifi, faizi reddeden İslam iktisat nizamıdır.
Zira Allah Teâlâ, insanlığın düşmanı olan faizi yasaklayarak haram kılmıştır:
[الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَى فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللَّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ] “Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi (kabirlerinden) kalkarlar. Bu, onların; ‘Alışveriş de faiz gibidir!’ demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar, ateşin halkıdır; orada sürekli kalacaklardır!” [Bakara Suresi 275]
[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ] “Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve eğer müminseniz, faizi terk edin! Şayet böyle yapmazsanız; Allah ve Rasulü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun!” [Bakara Suresi 278-279]
Kurtuluş, İslam’ın bütün hükümleriyle birlikte İslam iktisat nizamının tatbikindedir.
Kurtuluş, İslam iktisat nizamını tatbik edecek Râşidî Hilâfet’in yeniden tesisindedir.