Kökümüz, Dışarıda Değil İslam Ümmetinin Kalbinde!
06 Ocak 2024

Kökümüz, Dışarıda Değil İslam Ümmetinin Kalbinde!

Ne kadar garip zamanlardan geçiyoruz.

İşte son günlerde yaşananlar, garip zamanlardan geçtiğimizin en büyük ispatı niteliğinde.

Asırlar boyunca bu kadim toprakların semalarında dalgalanmış; İslâm ordularında sancak olarak taşınmış, Kelime-i Tevhid bayrağı; bu günlerde tartışma konusu haline getiriliyor.

İslâm’ın yönetim nizamı olan Hilâfet’in konuşulmasına, Hilâfet düşüncesinin tartışılmasına ve savunulmasına müsaade edilmiyor. Dahası, buna tahammül bile edilemiyor.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in de buyurduğu gibi; doğruların yalanlandığı, yalanların doğrulandığı bir zaman…

_

Ancak Hizb-ut Tahrir, kurulduğu günden bu yana, düzenlendiği her toplumsal amelde, -konu ne olursa olsun- Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağını sembolize eden Kelime-i Tevhid sancağını dalgalandırmış, çözüm olarak da Hilâfet’i dillendirmiştir. Nitekim 7 Ekim’de Gazze olaylarının başlamasıyla birlikte kardeşlerine sahip çıkmak ve Filistin’in işgalden kurtuluşunun çözümünü ortaya koymak adına Hizb-ut Tahrir, Türkiye’de, Kelime-i Tevhid sancağı eşliğinde çözüm olarak Hilâfet’i dillendirdiği yüzlerce gösteri düzenledi.

Hilâfet, Kelime-i Tevhid, laiklik, demokrasi gibi sinir ucu başlıklar tartışma konusu olduğu vakit, Hizb-ut Tahrir -gerek laik ve gerekse de iktidara mücavir kimi çevrelerce- “kökü dışarıda olmak”la, “yerli ve milli olmamak”la itham edilebilmektedir.

Gerek iktidarın gerekse de karşı mahalledeki laik kesimin temsilcileri, ilk ve her fırsatta kapitalizmin zulmünü, demokrasinin tıkanıklığını, laikliğin ifsat ediciliğini ortaya koyan; bunlara mukabil İslâm’ın bir hayat nizamı olarak Hilâfet ile tatbik edilebileceğini savunan Hizb-ut Tahrir’i, “kökü dışarda olmak” suçlamasıyla hedef tahtasına koymaktadır.

Son günlerdeki Kelime-i Tevhid ve Hilafet tartışmalarında yine aynısı oldu ve Hizb-ut Tahrir, “kökü dışardalık”la suçlandı.

Kökü dışardalık... Kime ve neye göre?

Hizb-ut Tahrir’in düşüncelerinin kökü nerede; sizin düşüncelerinizin kökü nerede? Hizb-ut Tahrir’in fikirlerini üzerine inşa ettiği ya da kendisine referans aldığı kaynağı nedir; sizin fikirlerinizin kaynağı nedir?

Sağlamasını yapmak çok zor değil! Buyurun birlikte yapalım…

Mesela; Hizb-ut Tahrir’in çözüm olarak ortaya koymasından dolayı kökü dışardalıkla itham edildiği Hilâfet düşüncesi ve Kelime-i Tevhid:

Kökü dışardalıkla yaftaladığınız Hilâfet düşüncesi, asırlardır bu kadim İslâm topraklarında uygulanagelen yönetim nizamıdır. Hilâfet Devleti; Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadislerde işaret buyurduğu bu yönetim şeklinin adıdır. Hilâfet’in referansı Kur’an, Sünnet ve sahabelerin icmaıdır. Yani şer’i bir hakikattir. Ve yeniden kurulacağına dair Allah’ın vaadi ve Rasulü’nün müjdesi vardır.

Kelime-i Tevhid, peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağıdır. Tüm ümmeti temsil eden İslâm’ın bayrağıdır. Taberânî el Evsat’da ibn Abbas’tan şunu tahric etmiştir: [كَانَتْ رَايَةُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَوْدَاءَ وَلِوَاؤُهُ أَبْيَضُ، مَكْتُوبٌ عَلَيْهِ: لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ] “Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in râyesi siyah ve livası da beyaz olup üzerlerinde ‘La ilahe illAllah Muhammedu’r-Rasulullah’ yazılıdır.”

Sizin varlığına tahammül edemediğiniz Kelime-i Tevhid; kökü sağlam ve etrafına bereket ve hayır meyveleri veren bir ağaçtır. Tıpkı şu ayette buyrulduğu gibi: [اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَٓاءِۙ] “Görmüyor musun, Allah nasıl bir misal verdi? Kelime-i Tevhid’in egemen olduğu meşru bir düzen, kökü, saçakları yerde tutunmuş, gıdasını alan, dalları göğe doğru uzanan, canlılığını koruyan bir ağaca benzer.” [İbrahim Suresi 24] Aktüel olan bu iki konu dışında, Hizb-ut Tahrir’in savunduğu ve kitaplarında yer verdiği bütün fikirlerin kökü İslâm’dır. Hizb-ut Tahrir; iktisadi nizamın, içtimai nizamın, ceza hukukunun, eğitim sisteminin ve insanoğlunun hayatta karşılaşabileceği bütün problemlerin çözümünün kaynağı olarak İslâm’ı referans almaktadır.

Kısacası; kökü dışardalıkla itham edilen Hizb-ut Tahrir’in benimsediği fikirlerin/düşüncelerin hepsinin İslâm’da yeri vardır. Paradigmasını, esasını, İslâm teşkil etmektedir. Yani kökünün dışarıda olduğu ithamında bulunduğunuz fikirler ve müntesiplerinin izdüşümlerini takip ettiğinizde sizi İslâm’dan başkasına çıkarmayacaktır.

Her fırsatta Hizb-ut Tahrir’in “yerli ve milli” bir parti olmadığından dem vuranlar! Peki ya sizin düşüncelerinizin kökü nerede?

Hararetle savunduğunuz laikliğin kökü nereye dayanıyor? Fransa’ya!

Toz kondurmadığınız demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler… Kökü İngiltere’ye uzanıyor.

Çok övündüğünüz medenî kanunun menşei, İsviçre; ceza hukukunun ise İtalya…

Halkı fakr-u zarurete mahkûm eden ekonomi nizamınız, gençliği ahlaksızlaştıran eğitim sisteminiz ve halkı heder eden bilumum fikir ve düşüncelerinizin kaynağı, çok öykündüğünüz Batı ve uzantılarının düşünceleridir.

İslâm’ı bir hayat nizamı olarak Hilâfet’in eliyle ikame etmeye çalışan, bugüne kadar Batı’ya ait hiçbir şeye tevessül bile etmemiş Hizb-ut Tahrir’i her fırsatta kökü dışardalıkla suçlayan, savunduğunuz her şeyi Batı’dan ithal eden sizlerin asıl maksadı; İslâm’ı ve değerlerini karalamaktır. Hilâfet fikrini ve bu fikre olan teveccühü, akamete uğratmaktır.

Bir taraftan “ifade özgürlüğü” çığırtkanlığı yapan; diğer taraftan söz konusu İslâm olduğunda kökü dışardalıkla, milli ve yerlilik argümanlarıyla Hilâfet’i karalayan, Kelime-i Tevhid’e saldıran, İslâm’ı ve değerlerini hakir görüp aşağılayan, sizlersiniz.

Ama bu iftiralarınız, karalama girişimleriniz ve ithamlarınız asla fayda vermeyecektir.

Nasıl ki dün, İslâm düşmanlarının, İslâm’ın doğuşunu engelleme çabası, Medine’de kurulan devlet eliyle İslâm’ın milyonlarca km2’ye ulaşmasını engelleyemediyse bugün de İslâm düşmanı medyanın ve avenelerinin gayretleri, sınırları Endonezya’dan Fas’a kadar uzanan Râşidî Hilâfet Devleti’nin kurulmasıyla sonuçsuz kalacaktır.

Nasıl ki dün, İslâm’ı karalayıp İslâm’ın neşvünema bulmasına engel olmaya çalışanlar, -Allah’ın takdiriyle- buna muvaffak olamadılarsa bugün İslâm’ın Hilâfet eliyle hayata egemen olmasına engel olmaya çalışanlar da muvaffak olamayacaklardır. Kalemleri batıl kusan kalemşorlar, İslâm’a kindar medya; İslâm’ı, değerlerini ve de en öncelikli farz olan Hilâfet’i her yerde karalamaya çalışıyor ama nafile… Çünkü Müslümanlardaki Hilâfet arzusu ve Kelime-i Tevhid sevgisi, kötürüm kimsenin onu inkâr etmesinden ya da karalamak için sarf ettiği gayretten çok daha büyüktür.

Ez-cümle; güneş balçıkla sıvanmaz!