İngilizler, Osmanlı Hilafet Devleti’nin ekmeğini yemiş, Harbiyeli ve Mülkiyeli öğrencileri kullanarak, yasalar ve siyasi faaliyetler ile 1300 yıllık koca çınarın gövdesini, kendisine tutunan dallarına kestirdi.
İslam Devleti’nin en iyi imkânları sunularak eğitilmiş olan bu zümreler, İslamî ve fennî ilimleri o zamanın en iyi hocalarından ve eğitim kurumlarından tedrisat etmiş kimselerdi. Bugün, Hilafet Devleti’ni yıkma kararını almalarını, çınar misali bir kültürü acımadan katletmelerini ve de bizlere bıraktıkları yaşama dair tahammül dahi edemediğimiz yılları kutluyoruz.
Kim bilebilirdi o insanların, onları yetiştiren ve dünyanın en kaliteli eğitimini veren devletlerini arkadan hançerleyebileceğini?
Kim bilebilirdi, hem şer’i hükümler hem siyasi ameller açısından böylesi bir kararın vebalinin büyük olmasını bilmelerine rağmen alınabileceğini?
Kimin aklına gelirdi ki, katledilen evlatlarımızın defnini bile yapamadığımız topraklarımızın üzerinde, hayatta kalan kardeşlerinin halaylar çekip oyunlar oynayıp katledilen kardeşlerini hiç düşünmeyerek eğleneceklerini…
Kimse bilemezdi. Zaten bilseydi, izin de vermezdi.
Bu bir tezat, doğru! Hem de o günden bu güne gençliğimizin farkına varamadığı bir tezat. Eğitim ve öğretim programlarının sömürgeci kâfir devletler tarafından belirlendiği, okul ve üniversitelerde bu programların uygulandığı bir nesille tarihimizin bütün bu karmakarışık denklemlerinin, problemlerinin ve yaşadığı tezadın çözümünü bulmak imkânsız.
Birilerine küfür ederek bu denklemleri çözmek isteyenler ise ya ahmaklıklarından ya da bu problemleri daha da karmaşık hale getirmek istediklerinden bunu böyle yapmaktadırlar.
Gençlik olarak, Rabbimiz ile alakamız kesildiğinden itibaren, sömürgeci kâfirin çizdiği plana göre özel bir zihniyetle yetişmekte ve yürümekteyiz. Kâfirlerin hedef olarak tayin ettiği şahsiyete ulaşmak için; yönetim, idare, yargı, eğitim, öğretim, tıp ve hayatın diğer işlerini yürütecek kişileri yetiştirmekteyiz.
Kastettiğim programlar ve şahsiyet, Batı hadaratına ait şahsiyet ve programlarıdır. En iyilerimizi sömürgeci kâfirlerin hadarat ve kültürü ile kendi ellerimiz ile yetiştirdik. Belki bir “Musa” çıkar ya da bir “Yusuf” gelir, temennileri ile… Maalesef çıkmadı-gelmedi. Ama anlamadık; bu eğitim ve öğretim programlarının, İslâmî hayatı yeniden başlatmanın önünde duran bir engel olduğunu…
Bu engel ki; gençlerimizin zihniyetlerini İslam’ın hayat görüşüne ihanet edecek şekilde oluşturdu. Bu gençlerin kendi hayatlarında ve ümmetin hayatında İslâm'ın varlığının zaruretini hissedemez hale getirdi. Gençlerimizin bir kısmını da İslâm'ın, hayat sorunlarını çözmek için elverişliliğini inkâr ederek ona düşmanlık göstermelerine sevk etti.
Aynı hadarat, geri kalan gençliği de birer suç makinesine çevirdi. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verileri, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu zamana kadar milyonlarca gencin adî suç işlediğini, suça karıştığını ve tutuklanıp cezaevinde yattığını bildirmektedir.
Peki, nasıl bir gençlik görmek istiyordunuz! Beklentileriniz ve istedikleriniz nelerdi? Hatırlayın; inançlı olmalı, ahlaklı olmalı, adaletli olmalı, cesur olmalı, dürüst olmalı, vs. diyordunuz!
Neden olmadı biliyor musunuz?
Gençlere verdikleriniz ile beklentilerinizin birbiri ile uyuşmamasından! Ne verdiniz, gençlere? -Laik eğitim, bencillik-duyarsızlık-umursamazlık, düşünürken vakıaya göre şekillenme, ezbercilik, taklitçilik, Batılı değer yargıları, anlık ve bencil çıkarlar peşinde koşmak, maddi hedefleri elde etmek, vs…
İslam Devleti’nin ekmeğini yemiş kimseler! Bu vebali neslinize nasıl armağan ettiniz? Neslinizin Allah ile bağının kalmadığını toprağın altından hissedebiliyor musunuz?
Peki, toprağın üstündeki yöneticiler ve âlimler! Kendinizi ve bu gençliği, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korumanız gerektiğini bilmiyor musunuz? Peki, sömürgeci kâfir devletlerin demokrasi yolu ile evlatlarımızı saptırma, dinlerinden uzaklaştırma ve İslâmî hayatı yeniden başlatmak için yapılan çalışmaları engelleme uğraşlarına neden mani olmuyorsunuz?
Farkında değil misiniz, küffarın geçmişte Müslümanların kendi evlatlarının İslam Devleti’ni ortadan kaldırttırmasında olduğu gibi bugün de kuruluşunu ve tekrar var olmasını engellemek için gençlerimizin üzerinde bütün çabasını harcadıklarının?