KAPİTALİZMİN OY İSRAFI
23 Ekim 2015

KAPİTALİZMİN OY İSRAFI

Söz konusu ideoloji insanoğlunun arzularının tatminine sınır koymayan bir ideoloji olunca tabii ki israf kaçınılmaz oluyor. Hele de bu oy israfı olunca daha da kronik bir hal alıyor. Kapitalizmin en önemli açmazlarından birisi olan ve kendi eliyle yaptığı toplumun güvenilir yönetici seçme yetisini köreltmesi bilmiyorum sizin de dikkatiniz çekti mi? Kimi seçerse seçsin muhakkak bir güvensizlik ve memnuniyetsizlikle karşılanıyor.

Tabii böyle olması normal, hep bir ağızdan söylediğimiz bir söz var: “Her zaman soruna bakış, ona bakış açısının farklılığı ile değişkenlik arz eder.”

Aslında devlet reisinin süresi 4-5 yılda rutin yapılan bir seçim hadisesiyle belirlenmekten ziyade de facto bir durum ile karşılaşılmadığı mühletçe devam etmesi toplum için daha organik değil midir? Hem bu kadar oy ve seçim israfından kurtulmuş olmaz mıyız?

Düşünsenize iş yerinizde her dört-beş yılda bir patron seçtiğinizi ya da aile reisinizi dört-beş yılda bir seçtiğinizi ya da mensubu olduğunuz cemaatinizin şeyhini dört-beş yılda bir seçtiğinizi düşünün… Eğer öyle olsaydı örnek verdiğimiz gruplarda her zaman iç çatışma yaşanır, parçalanırdınız... Toplumsal istikrarın korunmasını sağlayan dinamiklere sahip hiçbir grup kalmaz etrafınız anarşist gruplar ile dolardı.

Peki devlet gibi büyük bir örgütün devlet reisi seçimini niçin periyodik zamanlarda yapma ihtiyacını duyuyoruz? Çünkü kapitalizm ve onun cinsinden olan ulus devlet rejimi insana dair bakışı ıskalayıp maddi varlığının korunmasını hedefler de onun için. Ulus devlet modelleri yönetici seçme sorununa bakış açısındaki hatadan dolayı tatbik edildiği ülkelerde hep iktidar krizi yaşamaktadır.

Söz konusu ideoloji ve rejim, insanın sorunlarına ve ihtiyaçlarına bakmaktan ziyade toplumda alternatifsiz tek bir ideoloji olduğunu kabul ederek bu mecburiyet içinde yaşamak zorunda olmamız için uğraşır.

Onun için ulus devletler millî servetin artırılması, ekonominin geliştirilmesi, sağlık imkânlarının, öğretimin ve toplumun güvenliğinin sağlanması gibi genel geçer anlayışlar ile toplumun sorunlarını çözüyormuş gibi yapmaya bayılır.

Millî servetin artırılması ve ekonominin geliştirilmesi insanların aç ya da tok olmalarına bakılmadan, barınacak evlerinin olup olmadığı araştırılmadan, insanın ihtiyaçları göz ardı edilerek hesaplanır. O sadece servetin geliştirilmesi ve üretimin artırılmasıyla insanın sorunlarının çözüleceğini söyleyerek krizler çıkartıp ülkenin debelenip durmasını izler...

Hal böyle olunca ha bire devlet reisi seçimi yaptırarak problemlerin çözümünün yönetici beceriksizliğine indirgeyip kendisine ait bozuk ulus devlet rejiminin son kullanma tarihini uzattıkça uzatır.

Yani özetle oylarımızda bu düzen devam ettikçe israf olur gider.

Bu akli açıdan böyledir. Peki şer’i açıdan değerlendirmeye çalışırsak…

Fıkıh âlimlerimiz israfın şer’i tarifini yaparken derler ki: “Helal olan bir şeyin haram yolda harcanmasıdır.”

Bu zamanda ulus devletlerde Müslümanlar otoritelerinin devredilmesini genelde demokratik secimler yolu ile oy kullanarak yapmaktadır.

Allah Subhanehû ve Teâlâ* bir Müslümanın otoritesini öz mü öz malı “avcunun içi, kalbinin meyvesi” olarak tanımlıyor. Yine hepimizin bildiği üzere onu helal yolda kullanması gerektiğini emirleri ile belirtiyor. Hatta emirleri çerçevesinde kullanmadığı takdirde “cahiliye ölümü” ile de tehdit ediyor.

Hal böyle olunca Müslümanların helal olan otoritelerini haramlar ile dolu olan demokrasi yolunda harcamaları şer’i açıdan oy israfından başka bir sonuç çıkarmıyor. Müslümanların dünya hayatındaki misyonu sonuçta helal dairede yaşamak, helal olan işler ile hedeflerine ulaşmak ve helal yoldan ömrünü tüketerek rızâ-i İlâhîye nail olmaktır. Canlarımızı kudreti ile elinde tutan Allah Subhanehû ve Teâlâ haram yoldan sağlanan kazanımlarımızın sonraki aşamada kişiye hiç bir hayır ve bereketi olmadığını söylemiyor mu?

İslam’da toplumun dezenfekte edilme prensibinin en başında “Allah kötülüğü kötülükle yok etmez (aksine) kötülüğü iyilikle yok eder. Pisliği pislikle gidermez." Anlayışı gelirken bocalamamızın nedeni temiz otoritelerimizin kapitalist ideolojinin fayda-zarar pisliğinde israf edilmesi değil midir? Kapitalizmin oy israfı karşısında kalbimizin meyvesini israf etmeyip tercihlerimizi helal yollardan yapmalıyız. Kapitalizmin demokrasi üslubuna alet edilen Mevlana'nın diliyle sözlerimi tamamlayım.

"Bilgi de, hikmet de helal yollardan doğar; aşk da, merhamet de helal yollarda meydana gelir. Bir yolda haset, hile doğarsa, bilgisizlik, gaflet meydana gelirse sen o lokmanın(yolun) haram olduğunu bil. Hiç buğdayını ektin de arpa çıktığını gördün mü?"