Kâğıttan Gemi
07 Ocak 2022

Kâğıttan Gemi

Kapitalizmin girdabında boğulan insanlık yeni bir çıkış yolu arıyor. Özellikle pandeminin de etkisiyle dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz beşeriyeti her geçen gün daha da fazla bir sefalete sürüklüyor. Gün geçmiyor ki halk, yeni bir kriz ve sosyal çalkantıyla karşı karşıya kalmasın. İnsanlık dünya tarihinde bu kadar dip bir seviyeyi belki de hiç görmemişti. İnsanlığını ve değerlerini hiç bu kadar yitirmemişti.

İslâm Hilâfet Devleti’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan kapitalizm “yeni bir dünya düzeni” söylemi ile dünya siyasetinde yerini aldı. İnsanlara birtakım vaatlerde bulundu. Demokrasi, insan hakları, özgürlük vb. söylemler üzerinden kendisine sömürü alanları açtı. “Küresel ısınma ve kuraklık”, “yoksulluk ve açlıkla mücadele” sloganları arkasına saklanarak bütün insanlığı ifsat etti. Dünyayı açlık ve sefalete mahkûm etti. Bununla kalsa yine iyiydi ama aynı zamanda ekolojik dengeyi de bozdu. Ekini ifsat etti. Kısacası; bitmek tükenmek bilmeyen hırsı yüzünden koskoca bir dünyayı ifsat etti.

Bundan ötürü, tüm dünyada yolsuzluk, hırsızlık, cinayet, cinsel istismar, insan ticareti, esrar, fuhuş gibi kötülükler çoğaldı. Toplumlarda doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, ihtiyacı olana yardım etmek gibi hiçbir değerler görülmez oldu. Dünya, insanlık namına her ne varsa hepsini yitirdi. İnsanlık, hidayet pusulasını kaybetti; karanlıkların girdabında boğuldu. Bugün; birçok toplumun kendisine örnek aldığı -Amerika ve Rusya’nın da aralarında olduğu- Batı dünyası yani kapitalist devletler, diğer memleketleri sömürmek, servetlerini çalmak, istila etmek, mallarını gasp etmek ve halkların kanlarını emmek hususunda birbirleriyle adeta yarışır hâldeler.

Dolayısıyla insanlar, yaşadıkları şu hayatta maalesef mutlu değiller. Yaşadıkları toplumdan çıkmak istiyorlar; mutluluğu başka yerlerde, başka hayatlarda arıyorlar. Bu durum yani mutluluğu içinde yaşadıkları kapitalist dünyanın dışında aramaları hâli, insanların cari sistemden razı olmadıklarını göstermektedir. Bugün kapitalizmin liderliğini yapan başta Amerika ve Avrupa olmak üzere dünyanın sair kapitalist ülkelerinde görülen sistem karşıtı kitlesel eylemler, kapitalizmle yönetilen halkların mutsuzluğunun ve kapitalist sistemden artık umutlarını kestiklerinin bir göstergesidir.

Hayattaki sorunların kaynağını doğru tespit edemeyen, problemlere dair çözümler üretemeyen, aksine bütün toplumsal ve içtimai krizlerin kaynağı olan kapitalizm, içerisinde var olduğumuz dünyanın yaşanmaz bir hâle gelmesindeki en büyük etkendir. Kapitalizm ideolojisi dünyaya kaos, sömürgecilik ve fakirlikten başka hiçbir şey verememiştir. Bir türlü doymak bilmeyen açgözlü insanlar, daha fazla kâr elde etmek adına her türlü zulmü yapabilecek şirketler, sömürgecilik adına alenen katliam gerçekleştiren devletler, hep onun eseridir. Zira “yaşamak için öldüreceksin” felsefesine sahip olan bir ideoloji insana zulüm, kan ve yoksulluktan başka ne verebilir ki? Öyle ki; dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısı olan 3,8 milyar insanın servetine eşittir. En zengin %1’in serveti ise kalan %99’un servetine eşit. Dünyadaki 2 bin 200 milyarderin serveti günde 2,5 milyar dolar, yılda 900 milyar dolar artıyor. En zenginlerin serveti %12 artarken, dünya nüfusunun en yoksul yarısının varlığı %11 azalmış durumdadır. İşin gerçeği geçen her günde, her saatte, her dakikada, her saniyede zengin daha fazla zengin, yoksul daha fazla yoksul oluyor. Aslında bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat biz bu kadarla iktifa edeceğiz.

İşte tüm bunlar, kapitalizmin bütün bir beşeriyeti nasıl tehdit ettiğinin apaçık göstergesidir.

Durum böyle iken akla; “Kapitalizm ömrünü daha fazla ne kadar sürdürebilir?”, “Kapitalist sistemin bir geleceği var mı?” soruları geliyor. Bu tür sorulara cevap bulmak için bu konunun uzmanları uzun uzadıya tartışıyorlar, bilimsel makaleler kaleme alıyorlar. Kimileri; kapitalizmin artık miadını doldurduğunu söylüyorlar fakat bununla beraber “kapitalizm öldü, yaşasın kapitalizm” sloganları eşliğinde sistemin ömrünü uzatmak için de ellerinden gelen bütün siyasi ve ekonomik enstrümanları kullanıyorlar. Sistemi devamlı makyajlıyorlar. Fakat kapitalizm öyle bir hâle geldi ki artık makyajlamak da fayda vermiyor. Gecekondu misali neresini tamir etmeye çalışırsanız çalışın, bir süre sonra tamir ettiğiniz yerler bozulmaya, yıkılmaya başlıyor. Ve sonunda da kocaman bir enkazla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Aslında yukarıda az önce zikrettiğim sorulara vereceğimiz tek cevap; kapitalizmin artık her tarafından su almaya başlamış bir “kâğıttan gemi” olduğudur. Batmak üzeredir. Hatta batmıştır. Sistemin ömrünü uzatmak için bu sistemin sihirbazlarının, halkı büyülemek için yapmış olduğu sihirler bile bu sistemi kurtarmaya yetmeyecektir. Komünizm gibi kapitalizm de tarihin çöplüğüne atılacaktır! Alnına “ölüm” damgası vurulmuştur; hüküm boynuna asılmıştır.

Fakat bununla beraber kapitalizm, boynuna asılmış ölüm fermanını gönüllüce kabul etmeyecek, kendi rızasıyla tarih sahnesinden çekilmeyecektir. İşte o zaman Râşidî Hilâfet Devleti devreye girecektir. Geçmişte nasıl ki Roma ve Kisra’yı yerle yeksan ettiyse zamanında dünyanın parlayan yıldızı olan Râşidî Hilâfet Devleti yeniden tarih sahnesine çıkarak kapitalizmi tarihin çöplüğüne gönderecektir.

[وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ] “O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz.” [Âli İmran Suresi 140]